İsrail'in insanlık suçları ve Filistin direnişi

10.05.2023 - 10:56
Haberi paylaş

Roni Margulies’in Marksizm 2022 etkinliklerinde yaptığı konuşmadan alınmıştır.

Filistin konusunda tekrar tekrar aynı şeyleri yazmak ve söylemek zorunda bu kalıyoruz. Bunun çok temel bir nedeni var. Sorunun gerçek içeriğinin üzeri sürekli olarak örtülüyor. Bir arkadaşım İsrail’de seçim var, Netanyahu hükümet kuramadı, iç politika ihtiyacı nedeniyle gündem değiştirmek için savaş çıkarttılar. Bu bütünüyle yanlış bir yaklaşım ve sorunun özünü ıskalıyor. Şunu anlamamız gerek: İsrail Devleti'nin kurulduğu günden beri bir sorunu şu, İsmail halksız bir toprakta topraksız bir halk için yeni bir ülkeye olarak kuruldu. Bu kurucu Siyonistlerin kurucu ideolojisidir.  Topraksız bir halk için yani Yahudiler için halksız bir toprak bulundu ve orada sadece Yahudiler için bir Yahudi devleti kuruldu. Ama burada iki büyük sorun vardı: Birincisi, o toprak halksız değildi, orası Filistinlilerin vatanıydı. İkincisi kurulan devletin bir Yahudi Devleti olarak kurulmasına rağmen,  1948'de yerel Filistinli halka karşı yürütülen bir savaş yoluyla kurulduğunda o savaşın bir anlamda başarısız olduğunun görülmesi gerekir. Şu anlamda bir başarısızlıktan söz ediyorum: Filistinlilerin bütününden kurtulamadılar,  Filistinlilerin komşu Arap ülkelere kaçmasını sağlamak için (hepsini öldürmek mümkün olamayacağından) muazzam bir şiddet uyguladı siyonistler 1948'de. Gerçekten de Filistin halkının büyük çoğunluğu komşu ülkelere kaçmak zorunda kaldı. Elbette hepsi değil, sonuçta bir milyona yakın Filistinli yerli kaldı ve dolayısıyla İsrail Devleti kurucularının istediği gibi bir Yahudi Devleti olamadı. Üstelik çocuk yapma oranlarının nüfusun artma hızı Filistinliler arasında Yahudiler arasında olduğundan daha yüksek olduğu için yine kurucuların istemediği bir nüfus gelişmesi yaşandı, Filistinlilerin nüfus içinde oranı daha hızlı arttı. 

Bunu İsrail Devleti biliyor ve tabii ki bunun sonucunda gününü birinde İsrail'in nüfusunun çoğunluğunun Filistinli Arap olacağını kavrıyorlar. Bu İsrail devletinin temel sorunu. Bu sorunu çözmek için zaman zaman gerçekten İsrail'de inanılmaz faşist tartışmalar yaşanabiliyor. Yani Filistinlilerin hepsini nasıl imha edebiliriz gibi, faşistlerin gündeme getirebildiği tartışmalar yaşanabiliyor.

Bu, bir Filistin devletinin kurulmasını, İsrail devleti her ne pahasına olursa olsun engellemek için özel bir örgütlenme şeklinde şekillenen bir devlettir. Siyonizm kendi halkına şunu anlatır: Bu topraklar 2 bin yıldır bizim topraklarımızdır. Biz buradan kovulduk, ama burası bizim topraklarımız ve burada Araplar oturamaz. İsrail devletinin resmi ideolojisi buna izin vermez. Bu aynı zamanda İsrail’in tekrar tekrar, beş on yılda bir Filistinlilere, Gazze'ye, Lübnan'a yani Filistinlilerin bulunduğu yerlere saldırmasını temel nedenidir.

Neden şu: Filistinliler çok örgütlü, çok mücadeleci. Mücadele insanları siyasileştirdi ve örgütlü olmaya zorladı. Tıpkı Kürtler gibi. Bir önceki Gazze saldırısı 2014. Bu 7 yıl içinde Filistinliler Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de örgütlenmeye devam etti. Gazze özellikle yarı otonom ve Filistinlilerin kendi bölgesi olduğu için orada devlet olmaya benzer adımlar atıyorlar. Bu gelişme ve kurumlaşmayı İsrail devleti bir kaç yılda bir saldırarak imha etmek istiyor. Bu İsrail’de Siyonistlerin kullandığı bir ifadedir: “Gazze’de saatleri geri almak.” Gazze’yi taş devrine geri döndürmek gibi ifadeleri kullanmalarının nedeni de bu. 

Her saldırının ayrıca o güne özel bir neden oluyor elbette. Genellikle bir İsrail provokasyonu oluyor, baronun El Aksa camisine girmesi gibi. Ama bunlar ayrıntı. Çünkü bu ayrıntılar İsrail’in saldırganlığının arkasındaki gerçek dinamiği gizliyor. Saldırının arkasında kim olduğunu tartışmaya açıyor. Acaba Hamasa çok roket attığı için mi israil yeniden saldırdı gibi tartışmalar devreye giriyor.

Önemli ola bu değil. Çünkü ortada o kadar büyük bir insanlık suçu var ki. Kocaman bir halk, 1948’den beri, 75 yıldır kamplarda yaşamaya mahkum edilmiş olması o kadar büyük bir insanlık suçudur ki bunlar, hamas hangi roketi attı, Filistinliler silah mı kullandı gibi sorular anlamsız ayrıntılardır.

Üstelik şunu unutmayalım, Tüm israil saldırılarında rakamlar, yapılanlar aşağı yukarı aynı oluyor. Örneğin, şu ana kadar bu toplantı başlamadan önce Gazze’den 1500 kadar roket atılmış Tel Aviv’e. İsrail’de 9 kişi ölmüş. Buna karşılık İsrail’in Gazze’ye yaptığı karşı saldırılarda 119 kişi, 27’si çocuk, ölmüş, 229 okul yıkılmış, elektrik ve su şebekeleri hemen hemen çökmüş.

Bu her seferinde böyle oluyor. 

Şunu aklımıza kazımalıyız. 1948'de yapılıp kabul edilebilir bir şey değildir. Yani dünyanın bir yerinden gelip orada yaşayan insanlara, burası bizim, burada biz yaşayacağız demek ağır bir suçtur. Denilebilir ki koca ABD de böyle kurulmuş. Yani başka bir yerden birileri gelip oranın yere halkını katledip kendi devletini kuruyor. Evet ama fark şu: Filistinliler biz buradayız, burası bizim topraklarımız diyor. Diğer ülkelerde yerel halk bu türden bir mücadeleyi verebilecek bir ağırlığa sahip değil. Bu yüzden ABD’ye sen meşru değilsin demiyor. Ama İsrail, Birleşmiş Milletler hukuk kurumları bile İsrail’in üzerinde olduğu toprakların önemli bir kısmını işgal altında diye tanımlıyor.

Buna rağmen iki etken Filistinlilerin mücadelesini savunmayı zorlaştırıyor: Birisi Avrupa’da, özellikle Almanya’da Nazilerin ve faşistlerin yahudi düşmanı tarihi nedeniyle bir zorluk var. ABD’de ise İsrail bu ülkenin bölgesel çıkarlarının koruyucusu, hemen hemen uç karakolu olduğu için Filistinliler her zaman arka plana itiliyor. Ayrıca hem Avrupa’da hem de ABD’de son dönem yükselen İslam düşmanlığı Filistinlileri savunmayı zorlaştıran etkenler arasında. 

Türkiye’de ise çok ilginçtir, Filistinlileri savunmanın modası geçti. Sol içinde bile durumun böyle olduğunu görmek lazım. Bunun nedeni bence Filistin direnişi içinde Hamas’ın FKÖ’den daha ön plana çıkmış bir örgüt olması, yani Müslüman bir örgütün öne çıkmış olmasıdır.

Oysa Hamas’ın öne çıkması ve kitleselleşmesinin nedeni Müslüman olması değil, radikal olmasıydı.

Filistin’le dayanışma mutlaka politik gündemin merkezine yeniden alınmalıdır. Filistin hareketinin geleceği için en önemli ivme ve destek çevre ülkelerdeki, Atar halklarının Arap Baharı’nda gösterdiği mücadelelere ve Türkiye gibi ülkelerdeki yükselen devrimci hareketler ve işçi sınıfı hareketinin yaygınlaşması gibi etkenler Filistin halkının özgürlüğü için belirleyici olacak.

(Dosya) İsrail'in üzerinde yükseldiği felaket

 

Bültene kayıt ol