First Republic - Kamu mülkiyetinin gerekliliğini gösteren bir örnek

05.05.2023 - 12:25
Haberi paylaş

First Republic Bank'ın çöküşü, ABD'de sürmekte olan bankacılık krizinin son bölümü. Bu, ABD finans tarihindeki en büyük ikinci bankacılık çöküşüydü ve bankacılık sisteminin kamu mülkiyetinde olması gerektiğini iyice ortaya sermekte.

First Republic, Silicon Valley Bank (SVB) ve Signature'dan sonra iflas eden üçüncü banka oldu. Toplamda 47 milyar dolarlık banka varlığı kayıplara karıştı ve zararın bir kısmı bu bankalardaki tahvillerin sahipleri ve hissedarlar tarafından üstlenildi. Ancak bunun kamu fonlarına da bir maliyeti oldu. Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC), tüm bankaların katkılarıyla finanse edilen bir kamu kuruluşu. Bu iflasların ve devirlerin düzenlenme ve finansman maliyetinin 20 (SVB için), 13 (First Republic için) ve 2,5 milyar dolar (Signature için) olduğu tahmin edilmekte. Yani toplam kaybın yaklaşık dörtte üçü FDIC tarafından karşılanıyor. FDIC, bankalardan yeni vergiler isteyecek, böylece yük en nihayetinde paylaşılacak fakat bu halk ve işletmeler için banka kredilerinin azaltılması ve daha yüksek faiz maliyetleri pahasına gerçekleşecek. 

Bir şey kaybetmeyecek bankalardan biri JP Morgan. First Republic'in devri, JPM için harika bir anlaşma gibi görünüyor. JPM, FDIC'ye 10,6 milyar dolar ödüyor ve karşılığında faiz getiren krediler ve menkul kıymetler halinde 185 milyar dolar elde ediyor. JPM, buna karşılık First Republic'in teminatlarını ve Fed'den alınmış, ödenmemiş borçlarını üstleniyor. Ancak FDIC, JPM'ye beş yıl boyunca 50 milyar dolarlık bir kredi limiti tanımakta; yani First Republic'in borçlarındaki temerrütler veya teminatlardan kaynaklanabilecek kayıplar karşılanıyor. Başka bir deyişle, JPM daha kolay şartlarda özel bir FDIC kredisine sahip olduğu için Fed'den pahalı borçlar almak zorunda kalmayacak. Küçük bankalar, ABD'deki en büyük bankaya neden özel ve ucuz bir kredi imkanı sağlandığını merak edebilir.

JPM şimdi First Republic varlıklarına 10,6 milyar dolar karşılığında sahip olacak. JPM başkanı Dimon, JPM'nin First Republic'in borçlarının riskini üstlendiği için hak ettiği bu varlıklardan yılda yaklaşık 500 milyon dolar kazanacağını söylüyor. Fakat bu açıkça düşük bir tahmin: İşletmelere yönelik mevcut kredi oranları ve özellikle de FDIC'nin JPM'nin borçlanması için ayarladığı düşük oranla, yılda 1 milyar dolar kâr elde edilmesi daha olası. First Republic'in son çeyreğinde kazandığı miktar buydu. Yani JPM'den elde edilen yıllık kâra %2 eklenecek. Ayrıca FDIC, kredi temerrütlerinden kaynaklanan kayıpların %80'ini üstlenmeyi kabul etti! JPM'in hisse fiyatı bu gelişmeler üzerine bir günde 11 milyar dolar arttı. Böylece JPM'nin FDIC'ye yaptığı ödeme bile derhal karşılanmış oldu.

Bu bankacılık çöküşleri, bankacılığın kamu mülkiyetinde olması için güçlü savlar sağlıyor. Üç banka kamulaştırılsaydı, FDIC tarafından bu bankaların varlıklarını daha büyük bankalara devretmek için harcanan 35 milyar dolar, bu bankaları zaman içinde JPM ve benzerlerinin değil de hükümetin (FDIC'nin) kâr elde edebilmesi için yeterli geliri sağlayacak kamu bankaları biçiminde yeniden yapılandırmakta kullanılabilirdi.

Bu krizden çıkarılacak diğer ders, kamu mülkiyetine alternatif olarak öne sürülen regülasyonun başarısız olduğudur. Fed tarafından SVB fiyaskosu üzerine hazırlanan özel bir raporda, suç, Trump iktidarı sırasında küçük bankalara uygulanan regülasyonun azaltılmasına yükleniyor. Demokrat Parti iktidarı varılan bu çıkarımdan hoşnut fakat rapor, Trump dönemindeki değişikliklerin bu bankalardan herhangi birinin çöküşünün önlenmesi konusunda herhangi bir fark yarattığına dair hiçbir kanıt göstermiyor. İster büyük ister küçük bankalara uygulansın, regülasyonların geçmişi, bütünüyle bir başarısızlık olduğunu göstermekte.

Böylece, şimdi ABD'deki tüm müşteri mevduatlarının %12'sine sahip olan JP Morgan'ı bankacılık sektöründe daha da baskın bir konuma getiren üç bankacılık iflası yaşadık. 2018 mali krizinde, iddia "batamayacak kadar büyük" birçok büyük banka olduğuydu. On beş yıl sonra, büyük bankalar daha da büyük ama geçen ay İsviçre bankası Credit Suisse'in iflası ve devralınmasının kanıtladığı üzere, batamayacak kadar büyük değiller. Şu anda devasa olan İsviçre merkezli UBS bankasının kamu mülkiyeti yerine devlet tarafından sübvanse edilen özel mülkiyete ait kalması gülünç.

ABD merkez bankası ve diğer merkez bankaları "politika" faiz oranlarını yükseltmeye devam ederek borçlanma maliyetini arttırdığı ve kredileri sıkılaştırdığı sürece, ileride daha fazla bankanın iflas etme tehlikesi de artmaya devam edecek.

Sadece First Republic gibi başı belaya giren orta ölçekli bankalar için değil, aynı zamanda JP Morgan gibi giderek daha güçlü tekeller haline gelen mega bankalar için de kamu mülkiyetinin gerekliliği büyük. Demokratik bir şekilde yönetilen kamu mülkiyeti, bankacılığın, (bizim mevduatlarımızla spekülasyon yapan) küçük ve süper zengin bir spekülatörler grubuna çılgın maaşlar, ikramiyeler ve sermaye kazançları ödeyen savurgan, yozlaşmış ve istikrarsız bir para kazanma makinesi olmasını engelleyip bunun yerine tüm kârın bir bütün olarak ülkeye gitmesini sağlayan, müşterilere, halka ve işletmelere yönelik bir kamu hizmetine dönüştürecektir.

Michael Roberts

Çeviri: Irmak Yavlal

Bültene kayıt ol