Dalton Liebknecht, Kübalı bir işçi ve adadaki yeni bağımsız sol örgütlenmenin aktivistlerindendir.
Marx21 ile gerçekleştirdiği bu röportaj, 2022 Ağustos’unda, Matanzas'taki bir petrol deposunda çıkan korkunç yangından hemen önce tamamlandı.
Sosyalist İşçi'nin İspanya’daki kardeş yayını olan Marx21.net'ten David Karvala’nın gerçekleştirdiği röportajı Tuna Emren çevirdi.
Son haftalarda Pinar del Río'dan Santiago'ya kadar birçok şehirde, Havana'nın merkezindeki yoksul mahalleleri de kendisine katan çeşitli sokak protestolarına şahit olduk. Orada neler oluyor?
Dalton Liebknecht: Aslında bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce, yani 11 Temmuz 2021'de binlerce Kübalıyı sokaklara döken neyse şimdi de o: Çok büyük bir kesimi etkisi altına alan kıtlıklar, yükselmeye devam eden enflasyon ve elektrik kesintileri.
Pandeminin neden olduğu sağlık krizi sonlandı, ancak bu kez de adanın çeşitli bölgelerinde dang humması vakalarının sayısında kayda değer bir artış başladı. İlaçlara erişim sorunu yaşanıyor ve bu durum tüm nüfusu tehdit etmeye başladı.
Bir önceki protestoların üzerinden bir yıl geçti, ancak hiçbir şey değişmiş değil. Bilakis gıda fiyatları bu dönemde daha da arttı. Küba yönetimi bu sorunların hiçbirine yanıt sunamıyor; tek bir önlem dahi almadı, almıyor.
Yaşananları daha iyi anlayabilmemiz için bizlere Küba'daki yaşam koşulları hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Barınma, toplu taşıma, sağlık ve eğitim, elektrik kesintileri gibi birçok sorun var değil mi?
Burada her şey çok zor. 1953'te Fidel Castro, en büyük sorunlarımızdan birinin barınma olduğundan bahsetmişti. Aradan 70 yıl geçti ama bu sorun hala devam ediyor. Küba'da birkaç neslin bir arada yaşadığı evler çok yaygındır: Büyükanne ve büyükbabalar, çocuklar, torunlar aynı evi paylaşır. Gençlerin kendi evlerinde yaşayabilmesi neredeyse imkansızdır. Hatta inşaat malzemelerinin üretimi ve pazarlamasında yaşanan sorunlar yüzünden, evlerdeki onarım işleri bile karşınıza başlı başına bir zorluk olarak çıkar. İnşaat malzemelerini yalnızca el altından, gayri meşru piyasalarda – ya da Serbest Döviz Piyasası (MLC) ağında - bulabilir ve çok yüksek fiyatları göze almak zorunda kalırsınız. [Çevirmenin notu: MLC sadece yurt dışından giriş yapan dövizlere yanıt veren bir sistemdir ve gerçekte Küba nüfusunun çok büyük bir kısmı bu dükkanlardan alışveriş yapamaz.]
Toplu taşıma da keza, üstelik yalnızca işlevsel olmayan durumu ve kötü koşulları nedeniyle değil, aynı zamanda yakıt kıtlığı yüzünden de korkunç bir durumda. Küba halkı her gün okullarına ve işyerlerine aşırı kalabalık ve aşırı sıcak otobüslerle gitmek zorundadır zaten. Bir otobüsün gelmesi için bir saatten fazla beklemek son derece olağan bir durum. Ayrıca yakıcı güneşin altında uzun mesafeler boyunca yürümek de kanıksanmıştır. Aksi halde fiyatları çok yüksek olan taksilere yönelmek zorunda kalırsınız.
Sağlık hizmeti ücretsiz. Ancak o da krizden etkilendi ve şimdi o da felaket bir durumda. Ayrıca, yolsuzlukların yaşandığı bir sektör olduğu gerçeği de atlanmamalı. İlaçlara erişim sorunu süreklilik arz eden ciddi bir sorun haline geldi; hastaların tedavi için gereken tıbbi malzemeleri kendilerinin satın almak zorunda kaldığına dair deneyimler aktarılıyor. Birkaç ay önce işyerinden bir arkadaşım, oğlunun fıtık ameliyatı için gereken malzemeleri kendisi bulmak mecburiyetinde kaldı. Başıma henüz böyle bir şey gelmedi gerçi ama bazı tedavi işlemlerinin de hem ücretli gerçekleştirildiği hem de çok pahalı olduğuna dair söylentiler duyuyorum. Benzer şekilde, örneğin kürtaj ya da doğum için de ödeme istendiğine dair bazı iddialar var. Küba’nın sağlık sistemi çöküyor. Doktorlar çok düşük maaşla çalıştırılıyor. Ambulans hizmeti bile gerektiği gibi hızlı değil, aksıyor, gecikmeli olarak sağlanıyor.
Eğitim hizmetleri de aynı kaderi paylaşıyor. Okulların kötü durumda olması, temel eğitim malzemelerinin sağlanamaması, düşük maaşlı öğretmenler ve her seviyesinde mevcut olan eğitim eksikliği gibi birçok sorunu var. Öğrencilerin yaşadıkları o korkunç koşulları görmek için öğrenci yurtlarına gitmeniz yeterli olur. Verilen yemeklere bakmanız bile kafi.
Elektrik kesintileri ise ezelden beri devam eden bir sorundur. Bazı mahallelerin elektriği sürekli kesilir zaten. Güç ihtiyacı tek bir termoelektrik santralden karşılanıyor, çünkü diğeri sık sık arızalanıyor. Birkaç on yıl boyunca ne bir bakım ne de teknolojik anlamda bir yenileme yapıldı ve işte sonucu da budur. Bir diğer sonucu da jeneratör kullanma zorunluluğu getirilmiş olması ki bu da yakıt kullanımı demek. Dolayısıyla ulaşımda ve endüstride yakıt sorunu yaşanmasına sebep oldu. Özetle, elektrik kesintileri tüm Küba halkını derinden etkileyen, neredeyse tüm sektörlere yansıyan büyük bir sorun olarak kalmaya devam ediyor.
Son yıllarda Küba yenilenebilir enerjiye yöneldi ve yeni termoelektrik santralleri kurmak için borçlandı. Fakat bu çabalar da işe yaramadı. Ciego de Ávila'da bir biyoelektrik santralinin inşası için milyonlarca dolar harcandı ama şimdi o santral muazzam oranda zarar edecek şekilde çalıştırılıyor. Termoelektrik santrallere yapılan tüm diğer yatırımlar ya yeterli seviyeye ulaşamadı ya da yanlış yönetildi.
Karne sistemi, serbest döviz piyasasına tabi olan dükkanlar, kaçak ürün pazarları ve uzun kuyruklar derken satın almanız gereken bir ürüne nasıl erişebildiğinizi de açıklar mısınız?
Küba pesosu ile hizmet veren, devlete ait mağazalardan herhangi bir şey satın alabilmek mümkün değil bir kere. Mesela şu anda bu maaşla bir dükkana gidip tavuk ya da sosis alamam. Bir MLC mağazasına gitmek ve oradan neler satın alabileceğinizi görmek için de döviz satın almanız gerekiyor – ama aktarılanlara bakarsak, orada da karşınıza çıkan seçenekler oldukça kısıtlı.
Diğer bir seçenek, mahallemdeki veya kasabamdaki bir işyerinde satışa sunulmasını beklemektir. Ve bunun için saatler boyunca beklemek zorunda olacağınız bir sıraya girmeniz gerekiyor. Üstelik belki de beklediğiniz ürünü alamayacaksınız, çünkü her şey bir denetim ve tanzim mekanizmasıyla satılır.
Ayrıca bazı işyerleri işçilerine sözüm ona "erzak paketleri" ve "temel ihtiyaç malzemeleri" pazarlamak üzere kimi şirketlerle anlaşma yapıyor. Örneğin benim çalıştığım yerde ara sıra bizlere gıda ürünleri ve banyo malzemeleri pazarlamaya da çalışıyorlar.
Bu gıda satış süreçleri şehirlere, hatta aynı şehrin farklı belediyelerine göre değişim gösterir. Bazı bölgelerde tedarik sorunları yaşanır. Örneğin, Havana'da daha fazla gıda ürünü vardır. Elbette orada da uzun gıda kuyrukları ve kısıtlamalar var, ama bunları göze alıyorsanız gıdaya erişim mümkün.
Ülkenin iç kısımlarında yaşayanlar içinse hayat gerçekten çok daha zor. Sofranızda doyurucu bir ana yemek görebilmek için en az bir ay beklemeniz gerekebilir. Bu kadar bekleyemeyeceğiniz için, gıdanın mevcut ama fiyatların fahiş olduğu karaborsaya yönelmeniz gerekiyor. Ve bunu söylerken, devletin sattığı yegane ürünler olan tavuk, kıyma veya sosisleri kastediyorum. Sözgelimi, balık istiyorsanız bulmanız daha zordur, dolayısıyla çok yüksek bir meblağı göze almanız gerekir. Domuz etine gelince, onun da kilosu 300 pesoya mal oluyor. Küba'da asgari ücret ayda 2.100 peso. Hepsini verseniz anca 7 kilo et alabilirsiniz.
Peki çalışma koşullarınız nasıl? Örneğin siz ne tür bir şirkette çalışıyor ve ne kadar kazanıyorsunuz? Yaşamak için yeterli mi? Durumunuz diğerlerinin durumuyla karşılaştırılacak olsa nasıl bir tablo çıkardı ortaya?
Ben üniversite mezunuyum, hizmet sektöründe çalışıyorum. Yani bir şey üretmiyoruz. Kazancım ayda 5.000 peso civarında. Her üç ayda bir 3.000 pesoya, hatta genellikle 2.000 pesoya bile ulaşmayan bir ek ödeme yapıyorlar. Bu gelirle hayatta kalabiliyorum. Yani açlıktan ölmüyorum ama sadece gıda ve birkaç temel ihtiyaç malzemesi masrafına yetiyor.
Demek istediğim, bir çift ayakkabı almaya kalkışsam 5 ay boyunca para biriktirmek zorunda kalacağım, çünkü 4.000 ya da 5.000 pesoya ihtiyacım olur ki bu da benim bir aylık maaşıma denk.
Röportajı gerçekleştirirken sizin sorularınıza yanıt vermeye çalıştığım bu cep telefonu da pek kullanılabilecek bir durumda değil. Yeni bir tane almak için bir yıllık maaşımı biriktirmem gerekiyor – 20.000 pesodan fazlaya mal oluyor.
Benim çocuğum yok, nispeten daha iyi bir durumda olduğum söylenebilir. Kübalı bir ebeveyn de ayda 5.000 peso civarında kazanır. Yani çocuklarına bir okul çantası almak isteseler bunun 3.000'ini ayırmaları gerekir. Tek kalemlik sıradan bir ürün satın almak bile maaşınızın yarısından fazlasını götürür ve buna ne öğle yemeği dahildir ne de bir çift ayakkabı. Bunları da listeye eklemeye çalışırsanız işler iyice zorlaşır.
Şu sıralar Kübalı işçiler gıda, giysi ya da evin bakım masrafları arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Ve tabii ki herkesin önceliği beslenmektir. Bir örnek vermem gerekirse, ben bu maaşla sadece 16 kilo domuz eti veya 20 bira alabilirim.
Hükümet tüm sorunların ABD ablukasından kaynaklandığı konusunda ısrar ediyor. Peki bu doğru mu?
Abluka Küba ekonomisini ciddi şekilde etkiliyor tabii. Diğer ülkelerin borçlanarak da olsa satın alabileceği birçok şey varken Küba'nın nakit kullanması, ABD'nin yetkilendirme ve lisans verme süreçlerinden geçen ürünleri satın alması bekleniyor. Latin Amerika'dan satın alınabilecek şeyler mevcut olsa da oradan almak için bile Avrupa'ya yönelmeniz gerekiyor. Hatta bazen yük gemilerinin Küba'ya sevkiyat yapması için bile fazladan ödeme yapmamız gerekebiliyor. ABD bileşenleriyle üretilen ürünlereyse erişim zordur. Bankalar aracılığıyla gerçekleştirilen işlemlerse çok daha zor.
Neticede, burada her şeyin zora sokulduğu ve hiç de adil olmayan koşullara mahkum edildiğimiz doğrudur. Ancak gündelik hayata dair birçok sorunun asıl sorumlusu bu ablukayı uygulayanlar değil. Kötü ekonomik kararların ve yolsuzlukların suçlusu ve sorumlusu onlar değildir örneğin. Kaynakların boşa harcandığı, berbat yönetilen inşaat projelerinden kaynaklı ekonomik kayıplarımız bunun en iyi örneklerinden biri. Ciro Redondo Biyoelektrik Santralinden bahsetmiştim, oradaki muazzam kayıplar çok açık bir örneğini teşkil eder.
Lüks oteller yaparken termoelektrik santrallerin bakımını yıllarca erteleyen, tarıma yeterince yatırım yapmayan, ulusal domuz üretimini güçlendirmek için hayvan yemi ithal edebilecekken her yıl ABD'den tonlarca tavuk eti satın alma kararı veren kimdi? Bunların hepsi bizatihi kendi yönetimlerinden kaynaklı sorunlar.
Pek çok toplu taşıma güzergahında parça eksikliğinden dolayı az sayıda otobüs bulunuyor. Bunun nedeninin "ulaşımın ablukadan etkilenmesi" olduğunu söylüyorlar. Ancak diğer taraftan, turizm sektörü akıllı modern otobüslerle dolduruldu. Bunlar hiçbir zaman parça sıkıntısı yaşamayan taşıtlar. Turistlere araç kiralayan acentelerin büyükçe bir modern araç filosu vardır mesela. Ancak devlet hastanelerinde hala eski ambulansları kullanırlar.
Küba'da sokaklarına asfalt atılmayan, kanalizasyon sistemleri dahi bulunmayan birçok yoksul mahalle varken kaynakların büyük bir kısmı turistik bölgelerdeki yolların onarımı için kullanılır.
Uluslararası solun bazı kesimleri “sosyalist Küba'yı savunmaktan” söz ediyor. Sizce sosyalist bir toplumda mı yaşıyorsunuz?
Dışarıdan bakan insanların Küba'ya “işçi devleti” ya da “proletarya diktatörlüğü” demeleri yaygın bir durum tabii, ama yanılıyorlar: Küba devletinin önde gelenleri arasında tek bir işçi bulunmadığı gibi, bu sistemi dikte edenler arasında da tek bir proleter yoktur.
Küba'da siyasi ve ekonomik güç sosyalist değildir; toplumsallaşmış değildir. İşçiler olarak, bu şirketlerin hiçbirinin sahibi bizler değiliz. Sendikalarsa sadece üyelik aidatı toplayan, işçilerin şikayetlerini not etmekten başka bir şey yapmayan örgütlenmeler olarak oradalar ve bu nedenle sorunların hiçbiri çözüme kavuşturulamıyor.
Ne kadar üreteceklerine, nasıl ve kime satacaklarına işçiler karar vermez; her şey tepeden gelen emirlere göre düzenlenir.
Şirketlerin yöneticileri diğer tüm çalışanlardan daha fazla kazanır. İşçiler bu korkunç toplu taşıma araçlarında seyahat etmek zorunda kalırken onlara özel araçlar tahsis edilir. Şirket harcamaları konusunda da söz hakkımız yok, hatta bu süreçlerin hiçbiri şeffaf değil.
Küba'da devleti, toplum için faydalı olduğunu düşündüğümüz şeylere yatırım yapması konusunda yönlendiremiyoruz.
Küba'da zenginler ve fakirler var; yönetimdekiler ve onlara itaat etmesi beklenenler var.
Ve şimdi bir de devreye özel işletmeler ile onların yabancı ortakları girdi.
Küba sosyalist değildir. Küba'da devlet servetin sahibi olacak şekilde örgütlenmiştir ve buna göre hareket eder. Uluslararası sermayeyle, Rus ve Çin emperyalizmiyle, yükselen burjuvaziyle el ele yürümeyi seçmiş bir devlet kapitalizmidir bu.
Küba'da henüz yükselmeye başlamış yeni bir sol örgütlenme olduğunu görüyoruz. Bundan da kısaca bahsedebilir misiniz? Hareketin karşılaştığı başlıca zorluklar nelerdir mesela?
Son zamanlarda yeni bir sol hareket yükselmeye başladı. Bu hareket, kendisi ile Küba’nın siyasi yapılanması arasına bir mesafe koyuyor, çünkü hareketi temsil edenlerin çoğu Küba'yı devlet kapitalizmiyle yönetilen fakat giderek özel mülkiyet kapitalizmine kaymakta olan bir ülke olarak görüyor.
İçlerinde devrimciler de var, nispeten daha reformist görüşlere sahip olanlar da. Bu açıdan heterojen bir yapı. Tam olarak bu heterojen yapısından ötürü, eylem birliği gerektiğinde fikir çatışmaları yaşanıyor. Ancak gördüğüm kadarıyla buradaki en büyük zorluk, sosyal ağların ve kuramların dijital evreninden, insanların bulunduğu yere; sokağa bağlantı kurup tüm bunları gerçek bir faaliyete dönüştüremiyor olmasıdır.
Küba'da aktivizm yapmak başlı başına bir meseledir zaten, neredeyse her adımınızın izlendiği bir hayata mahkumsunuz. Mükemmel fikirleri olan çok değerli insanlar olsa da bu fikirleri alenen dile getirmeye kalkıştıklarında işlerinden atılabileceklerinin farkındalar. İş olanaklarının böylesi kısıtlı olduğu bir yerde, bilhassa da öğretmen veya doktor iseniz karşınıza bir de böyle bir engel dikilir.
Fakat bunlara rağmen, Küba solu için en büyük zorluk, işçi sınıfını, bu yaşadığımız şeyin sosyalizmle alakası olmadığı konusunda ikna edebilmektir. Var olanın, her şeyi özelleştirmenin ötesinde bir alternatifin bulunduğunu anlatmak gerekiyor. Halkın bir bölümü Küba toplumunu sosyalist veya komünist olarak tanımlar ve bu nedenle, sosyalizme yönelik bir tepki de mevcuttur.
Siyasi iktidar ve Miami’de ikamet etmekte olan Küba sağcıları bunun sosyalizm olduğunu iddia ediyorlar. Ne yazık ki bu propaganda hala sonuç veriyor.
Uluslararası solun bu konuda size destek olabilmesi için ne yapması gerekir?
Hükümete sempati duyan bazı solcuların, devlet yetkililerinin rehberliğinde düzenlenen turlara katılmak yerine kendi başlarına gelip yoksul mahalleleri ziyaret etmeleri gerekiyor. Buradaki gerçekleri görmeleri gerekiyor. Şirketleri ziyaret etmeli ve işçilerle konuşmalılar. İşçilerin ne düşündüğünü görmeliler. Devrimin sadece bir grup birey tarafından değil, bütün bir halk tarafından yapıldığını hatırlasın ve buradaki sistemin halkla bir alakası olmadığını anlasınlar.
Tutarlı olmayı ve evrensel hakların yanında yer almayı seçiyorlarsa Küba yönetiminin kınanması gerektiğini görebilmeliler.
İşçi sınıfını savunan biri Küba'daki bu adaletsizliği görmezden gelmeye devam edemez.