Nükleersiz bir dünya mümkün ve gerekli

09.08.2022 - 17:20
Haberi paylaş

Akkuyu'da yapılmak istenen nükleer santralin Rusların eline geçişi tartışılırken, Ukrayna'daki Zaporijya santralinde yaşananlar AKP iktidarının nasıl bir tehlikeye imza attığını ortaya koyuyor.

Ukrayna'da savaşın yeniden alevlenmesinin ardından ülkenin güneydoğusunda bulunan Zaporijya nükleer enerji santrali etrafında zaman zaman çatışmalar yaşanıyor.

İşgalci Rus ordusunun kontrol ettiği bölgede nükleer tesis yeniden vuruldu. Ukrayna ve Rusya'yı karşılıklı olarak birbirilerini sorumlu tuttu.

Hafta sonu yapılan saldırılarda yüksek voltajlı bir enerji hattı vuruldu. Bu bir reaktörün operatörlerle bağlantısının kesilmesine neden oldu. Ancak nükleer sızıntı tespit edilmedi.

Felaketin eşiğinde

Dünyanın dokuzuncu, Avrupa'nın ise en büyük nükleer enerji santrali olan Zaporijya'daki reaktörler vurulduğu taktirde Çernobil ve Fukuşima'yı geride bırakabilecek düzeyde bir felaket yaşanabilir. 

Birleşmiş Milletler, alarm durumuna geçti. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), uzmanların tesiste incelemelerde bulunması gerektiği uyarısını yaparken, Birlemiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, UAEA uzmanlarının derhal tesisteki koşulları denetlemesine izin verilmesini istedi. Fakat bu talepler yerine getirilmedi ve savaş bütün sertliğiyle devam ediyor.

Zaporijya'daki olası bir nükleer sızıntı, gerek Avrupa'yı gerekse Rusya'yı doğrudan, tüm dünyayı ise dolaylı olarak etkileyebilir. Daha da vahimi, savaşın başından beri Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dile getirdiği nükleer savaş tehdidine bir kapı açılabilir.

Ukrayna hükümeti, Zaporijya'yı geri almak istiyor ve bunun için savaşıyor. Halen Ukraynalı mühendisler tarafından yönetilen santral, Moskova'nın ilhak ettiği Kırım'a 200 kilometre uzaklıkta olduğu için Rusya açısından stratejik bir önem taşıyor. Bu gerilim, kazara da olsa, bir reaktörün vurulmasını; Ukrayna savaşından önceki yıllarda hayal edilmeyecek bir olasılığı var edebiliyor.

Tehlikenin iki yüzü

Nükleer santrallar bozulmadıkları halde de tehlikelidir. En büyük sorun, betonun altına gömülse de bin yıl etkin olan radyoaktif atıkların sızabileceği ihtimali. Dünyada hiçbir devlet, nükleer atık sorununa çözüm bulabilmiş değil.

Diğer büyük tehlike ise nükleer santrallerin sadece elektrik değil (belli bir düzeye getirildiklerinde) nükleer silahların etken maddelerinin üretim merkezleri de olması. Termonükleer silahların kullanacağı bir savaş insan ve birçok canlı türünün yok olmasıyla sonuçlanacaktır. Böyle bir savaşın kazananı olamaz. Dolayısıyla nükleer enerji ve silahları aynı zamanda devasa ekonomik kaynakların sadece bir tehdit için boşa harcanmasıdır. Ve bu tehdit potansiyeli günümüz dünyasında kapitalizm tarafından yeniden bir ihtimal haline getirildi.

BM, Ukrayna savaşının tüm dünyada nükleer silahlanma yarışını tırmandırdığını söylüyor. Fakat Ortadoğu'da nükleer yarış son 20 yılda hızlandı. Bölgesel güçlerden İran, ABD ambargosuna rağmen nükleer programını devam ettirdi. Rakibi Suudi Arabistan kendi santrallerini kurmak istiyor. Türkiye'yi yönetenler de rakipleri gibi bu çılgın yarışa katıldılar ve Rusya ile anlaştılar. Erdoğan yönetimi sadece Akkuyu'da değil Sinop ve başka bir noktada da üç nükleer kurmanın peşinde. Enerji üretimi açısından verimsiz, kurulması ve faaliyete geçirilmesi yıllar boyu süren, maliyeti her geçen gün artan ve güvenlik sorunları bir türlü çözülmeyen nükleer santrallar, nükleer silah için kuruluyor.

Mücadele etmeliyiz

Sosyalistler nükleere, pahalı, tehlikeli ve ölümcül olduğu için karşıdır. Tüm dünyada nükleer silahların ortadan kaldırılması ve felaket potansiyeli taşıyan santralların kapatılması için mücadele ediyoruz.

Bir kez daha altını çizelim: Akkuyu'da mesele millileştirme değil, inşaatın durdurulması, Türkiye'nin nükleer proje ve planlarından vazgeçmesidir. Bunun için AKP iktidarını yenmek, yerine kurulabilecek bir başka sermaye iktidarını bu çılgınlıktan alıkoymak hayati bir mücadele başlığıdır. 

Sosyalistlere katılın, nükleersiz bir dünyayı birlikte yaratalım. Yenilenebilir enerji kaynakları sadece iklim krizine sebep olan fosil yakıtların değil nükleer enerjinin de tek alternatifidir.

Bültene kayıt ol