Mısır, Kasım 2022'de COP27 iklim zirvesine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Ancak COP27 zirvesi için; protesto ve gösterilerin yasaklandığı, yürüyüş ve toplantılara izin verilmeyen, katılanların tutuklandığı bir ülkenin seçilmiş olması kabul edilemez.
COP27, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine taraf devletlerin yanı sıra binlerce uzman, gazeteci ve sivil toplum temsilcisini de bir araya getirecek. Kasım 2022'de gerçekleştirilecek zirve bilhassa da uluslararası toplum için, hak ve özgürlükler temelli iklim eylemlerinin örgütlenmesi ve tartışmaların yürütülebilmesi adına çok önemli bir fırsat sunar. Kaldı ki uluslararası insan hakları hukuku ve standartları uyarınca, genel bir kural olarak, gösterilerin hedef kitlelerce izlenebildiği bir ortamda yapılabilmesi de sağlanmalı, zirve boyunca gerçekleştirilecek tüm barışçıl protestolara izin verilmelidir.
Mısırlı yetkililer ise insan hakları savunucularına, sivil toplum örgütlerine ve bağımsız medyaya yönelik saldırılarına son vermiyor; temelsiz cezai soruşturmalarına, keyfi gözaltılara, bağımsız kuruluşları kapatma tehditlerine, seyahat yasakları uygulamaya devam ediyor ve sivil toplumun COP27'ye katılımını baltalayacak bir takım kısıtlayıcı önlemlere başvuruyor.
Zirve sırasında işçilerin örgütlenme haklarına yönelik saldırılar gerçekleştirileceği gerçeğini dile getirip Mısır rejiminden hesap sorulması çağrısında bulunan Dünya İşçi Sendikaları Federasyonu (TUC), COP27 konferansı öncesinde Bonn'da yapılacak hazırlık görüşmelerine yönelik bildirisinde şöyle söylüyordu:
“ITUC'a (Mısır Bağımsız Sendikalar Federasyonu ve Mısır Demokratik İşçi Kongresi) bağlı Mısır sendika örgütleri, işçi örgütleyicilerinin emekli olmaya zorlanması ve sendikaların faaliyetinin sınırlandırılması sonucunda çeşitli baskılarla karşı karşıya kaldı. . . İklim acil durumuyla mücadele için hayati önem taşıyan örgütlenme özgürlüğü temel bir haktır; işçilerin ve toplulukların değişim için örgütlenmeye hakları vardır. Mısır hükümeti ise iktidarı ele geçirdiğinden beri insan hayatını ve temel özgürlükleri hiçe saymaktadır. Şarm El-Şeyh'te gerçekleştirilecek COP27'ye ev sahipliği yapma fırsatı hükümete, insan hakları konusundaki kirli sicilini yeşile boyama şansı tanımış oldu.”
Mısır COP27’ye hazırlanırken, içlerinde gazeteciler, aktivistler, akademisyenler ve öğrencilerin de bulunduğu binlerce aktivist demokratik hak taleplerini dile getirdikleri için devlet şiddetine uğrayıp tutuklandı. Askeri rejimin çevre sorunlarıyla ilgili protestolara yanıtı ise kömürle çalışan elektrik santralleri inşa etme planlarını sürdürme, endüstrileri kirletme ve yeşil alanların yağmalanmasıydı.
Mısır İklim ve Demokrasi Kampanyası da Mısır Dayanışma Girişimi (Egypt Solidarity Initiative) adlı platformda bir dayanışma çağrısı yayınladı. Çağrıda, on yıldan fazla süredir karşı karşıya kaldıkları acımasız baskıyı sürdüren Sisi’nin şimdi de itibarını parlatmak için COP27 zirvesini kullanmayı planladığı söyleniyor.
Uzun yıllardır demokrasi, sendika, toplum ve çevre adaleti kampanyalarının kalbinde yer alan Mısırlı aktivistlerin bildirisinin tamamı şöyle:
Kahire’den, iklim değişikliğine ve diktatörlüğe karşı dayanışma çağrısı
Kasım ayında gerçekleştirilecek COP27 zirvesi Mısır'ın Sina Yarımadası'ndaki turizm kenti Şarm El-Şeyh'te yapılacaktır.
Dünya liderleri Glasgow’da gerçekleştirilmiş olan COP26'da verilen sözlerin neredeyse tamamını unuttu. Hep birlikte, adım adım benzersiz bir iklim felaketine doğru yürüyoruz. Gezegeni kurtarmak için alınması gereken önlemlere odaklanması beklenen siyasi liderler ve büyük şirketler de kendilerini kaynaklar, pazarlar ve jeopolitik hakimiyet için tutuştukları rekabete kaptırdılar.
Dünyanın her yerindeki milyonlarca insan giderek daha da emin oldu ki gerçek bir değişimi başlatacak olan, tabandan yükselecek bir hareketin ta kendisidir.
Karşımızdaki tablo ise şudur: Giriş çıkışlar için tek bir ana yolun kullanılmasının planlandığı COP27 konferansı yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı yalıtılmış bir turizm beldesinde gerçekleştirilecek. Bölgedeki oteller, tüm COP sürecini, özellikle de içinde yoksul toplumlardan gelen temsilcileri bulunduran taban örgütlerinin maddi imkanlarını zorlayacak ücretler talep ediyor.
Mısır hükümeti, konferans sırasında muhalif sesler için de bir yer olacağını duyurdu, ancak burada kastettikleri şey, devlete bağlı STK'lar için kongre merkezinin yakınında ayrılmış bir gösteri merkezidir ve yerel sivil toplum kuruluşlarının muhalif seslerine ayrılmış izlenimi vermek için de sahte protestolar kurgulanıyor.
Konferans sırasında, Şarm El-Şeyh yakınlarında tek bir gerçek Mısırlı muhalif eylemcinin bulunmasına izin verilmeyecek. Bu nedenle, küresel taban hareketlerinin, devlet tarafından organize edilen bu maskaralığa aldanmaları hepimiz adına utanç verici olur.
Mısır hükümeti COP27'ye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, aralarında insan hakları savunucuları, gazeteciler, barışçıl protestocular, avukatlar, muhalif politikacılar ve aktivistlerin bulunduğu binlerce insan, yalnızca ifade özgürlüğü haklarını kullandıkları için, hiçbir yasal gerekçe olmaksızın ve adil olmayan yargılamalar sonucunda Mısır hapishanelerindeki acımasız koşullarda acı çekmeye devam ediyor.
Mısır bir Afrika ülkesidir ve Küresel Güney'in bir parçasıdır. Ancak aynı zamanda acımasız ve yozlaşmış bir askeri diktatörlük tarafından yönetilmekte olan bir ülkedir. Sisi rejimi, konferans sırasında ve konferansa uzanan aylarda kendisini, genel olarak Küresel Güney'in ve özel olarak da Afrika kıtasının ihtiyaç ve taleplerini savunan bir hükümet olarak göstermenin peşinde. Bu büyük bir yalandır. Nitekim Sisi rejiminin temsil edebileceği tek şey, 2013'ten bu yana iktidarda bulunan askeri cuntadır.
Temmuz 2013'te General Sisi, başarısız politikalardan, siyasi felçten ve Muhammed Mursi ile Müslüman Kardeşlerin yönetiminde karşılaştığımız ihanetlerden nemalanarak acımasız bir askeri darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdi. O zamandan beri de rejim, her türlü muhalefeti susturmak için başvurduğu bir terör kampanyasını kullanıyor.
Bu rejim ne Mısır halkını ne de Afrika kıtasını veya Küresel Güney'i temsil edebilir. Sisi, bu rejimi allayıp pullamak için elinden gelen her şeyi yapacak, hatta bunun için yenilenebilir enerjiyle ilgili birkaç vitrin projesi bile sunacak. Fakat gerçekte hem Mısır halkını hem de çevreyi yağmalamaya devam edecek.
Bu ‘yeşil yıkama’ iki yönlü çalışır. İlk olarak, zengin sanayileşmiş ülkelerden mümkün olduğunca fazla mali yardım almanın peşinde ve bu paranın çoğu ülke dışına, Sisi ve generallerinin aynı sanayileşmiş ülkelerde bulundurdukları banka hesaplarına hortumlanacak. İkincisi amacı ise, dikkatleri kirli insan hakları sicilinden uzaklaştırmak. Bunu da her zamanki gibi, sözde demokratik Batılı hükümetlerin liderlerini kullanarak, yaptıklarının yanına kâr kalmasına izin vermeleri sayesinde başaracak.
İklim değişikliği ve çevre bozulması için en ağır bedeli ödeyecek olanlarsa yine Küresel Güney’in halkları olacaktır. İşte bu nedenle, tüm bu süreçleri yavaşlatacak veya tersine çevirecek hükümetlere baskı uygulayan her bir küresel hareketin şimdi bir araya gelmesi gerekiyor.
Mısır halkının örgütlenme ve gösteri yapma hakkı reddediliyor; her türlü ifade özgürlüğünden mahrum bırakılıyoruz – 2014'ten bu yana 500'den fazla muhalif internet sitesi engellendi. Bütün bunlar acımasız yasalar, yasadışı hapis ve işkence yollarıyla yapılıyor ve kimi zaman da cinayetlere başvuruluyor.
Sisi’nin çevre politikalarına karşı örgütlenen Mısırlı aktivistler taciz edildi, hapsedildi, gözetim altına alındı ve susturuldu. Kömür ithalatına karşı çıkacak olsak da yerleşim yerlerine yakın çimento fabrikalarının toplum sağlığını tehdit ediyor olmasına karşı sesimizi yükseltecek olsak da veya su kaynaklarını kirleten gübre fabrikalarına ya da inşaat projelerine yer açmak için kent merkezlerindeki ağaçların ve yeşil alanların yok edilmesine karşı mücadele ediyor olsak da, mesele ne olursa olsun hepsine güç kullanarak yanıt veriyor.
Bu çağrımız, görüşmelere katılacak siyasi liderler veya onların temsil ettikleri siyasi yönetimlere yönelik değildir. Çünkü bu liderler zaten Mısır rejimini onurlandırmak ve Sisi'nin yeşil yıkama kampanyasına destek vermek için geliyor. Hazır gelmişken iş anlaşmaları yapmaya, halihazırdaki ittifaklarını pekiştirmeye çalışacak, iklim krizi konusunda ise yine, yerine getirmeye hiç niyetli olmadıkları vasat, kifayetsiz vaatlerini sunacaklar – Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kullanıp Körfez monarşileriyle bir araya gelerek yeni petrol ve gaz anlaşmaları yapmaya çalışacaklarını hep birlikte göreceğiz.
Bu çağrı, iklim değişikliğine karşı mücadeleyi küresel taban hareketlerinde yürütmekte olan tüm aktivistler içindir.
Demokrasi, özgürlük ve sosyal adalet mücadelesi veren herkes içindir.
Doğrusu, bu iki mücadeleyi birbirinden ayrı düşünmenin her ikisine de zarar verdiğini giderek daha net görmeye başladık.
COP27 zirvesi öncesinde ya da konferans sırasında karşı etkinlikler düzenleyen herkese çağrıda bulunuyoruz: Sizin mücadeleniz, bizim mücadelemizdir!
Sisi'nin Küresel Güney’i temsil etme konusundaki bomboş iddiasıyla paçayı kurtarmasına izin vermeyelim!
Bu kanlı rejimin yeşil yıkamayı kullanıp kendini aklamaya çalışmasına izin vermeyelim!
İklim değişikliği ve çevresel bozulmanın olmadığı bir dünya istiyorsak, Küresel Güney ve Kuzey'de bir araya gelmeli, birlikte mücadele etmeliyiz. Fakat bu mücadelenin başarısı, demokrasi, insanlık onuru ve özgürlükler için de dayanışma içinde olabilmemize bağlıdır.
Mısır İklim ve Demokrasi Kampanyası