Ukrayna savaşı inanılmaz bir insani yıkıma neden olacak, daha korkunç gelişmelere sahne hazırlayabilecek öldürücü, ezici bir çatışma halini aldı. Rus güçleri Severodonetsk başta olmak üzere Ukrayna şehirlerini vurmaya devam ediyor. Tam anlamıyla bir zulme dönüşen bu acımasız işgal Rus egemen sınıfına çıkar sağladığı gibi, diğer taraftan ABD ve NATO askeri ittifakı da bu savaşı kendi güçlerini genişletmek için kullanıyor.
Batı güçleri, Rusya’yı dize getirmeyi ve ardından yüzlerini Çin’e dönüp girişecekleri ekonomik ve muhtemelen de askeri çatışmalar için sahneyi şimdiden kurabilmek istiyor. ABD son zamanlarda Ukrayna’ya, büyük kısmı silahlar ve çeşitli askeri malzemeler şeklinde iletilmiş olan 32 milyar dolar aktardı. Ukrayna’yı, kendi rakiplerine karşı yürüttüğü bu vekalet savaşında kullandığı ortadadır. Boris Johnson da savaş çığırtkanlığı konusunda rakip tanımıyor. Böylece dikkatleri kendi yarattığı krizlerden uzaklaştırmaya çalışıp ABD emperyalizmiyle aynı çizgide ilerleyecek. Bunların bedelini ödeyenlerse dünyanın her yerindeki sıradan insanlar oluyor. Gıda kıtlığının giderek yayılıyor olması, gıda fiyatlarının artmaya devam etmesi bunun bir göstergesidir.
Dahası, bu durum egemen sınıflar arasındaki tüm ihtilafları büyütüp çok daha şiddetli hale getirebilir. Sözgelimi, ikisi de NATO üyesi olan Yunanistan ve Türkiye şimdi Ege Denizi’ndeki adalar üzerinden yeni bir propaganda savaşı başlattılar. NATO ve ittifaklarının bu savaş atmosferini değiştirmek yerine teşvik ettiği görülüyor. Geçtiğimiz hafta Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski, Johnson’un Rusya’ya karşı oynadığı liderlik rolünü övdü ve NATO’dan daha fazla mühimmat talep etti. Küresel bir konferans sırasında Financial Times gazetesine demeç veren Zelenski, Johnson’un muhafazakâr milletvekili grubunun güven oylamasından geçebilmiş olmasını “harika bir haber” diye yorumluyordu: “Çok önemli bir müttefikimizi kaybetmediğimiz için memnunum.”
Ukrayna, ana-akım medyada övülüp durduğunun aksine, bağımsızlık ve özgürlüğün parlayan bir örneği gibi durmuyor.
Avrupa Kamu Hizmetleri Birliği (EPSU) geçtiğimiz günlerde, Ukrayna hükümetinin “işçilerin işten çıkarılmalarını kolaylaştıracak yasaları” yürürlüğe koyma girişimlerini kınadı. Birlik, “5371 sayılı yasa tasarısı 2021 sonbaharında işçi sendikaları tarafından reddedilmiş olmasına rağmen sıkıyönetim kılıfıyla çıkartıldı,” diyor. EPSU’ya göre bu yasa, “sendikanın onayını almadan işten çıkarma şansı elde etmek isteyen” patronların korunması için tasarlandı.
Başkan yardımcılarından biri İngiltere’deki Unison sendikasından Liz Snape olan EPSU, ulusal sendikaların çatı örgütüdür.
Açıklamada, Ukrayna’daki işçi hakları yasalarının “Sovyetlere özgü ve son derece bürokratik” olduğu da söyleniyor; halihazırdaki yasanın çiğnenmesi “yasa tasarısını kaleme alanların Çarlık dönemini tercih ettiğini” gösterdi.
Bu yasalar yürürlükten kaldırılırken Ukraynalıların protesto etme hakları sıkıyönetim tarafından ciddi bir şekilde kısıtlandı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin üçüncü haftasında, Zelenski tarafından desteklenen parlamento, çalışma ilişkilerini düzenleyen 2136 sayılı yasayı kabul etti. Bu, geçici olarak – sıkıyönetim dönemi boyunca sürecek şekilde-, şirketlerin işçi haklarını ihlal etmesine fırsat tanıyan bir yasa. Patronların toplu iş sözleşmelerini gasp etmelerine, grevleri ve sokak gösterilerini mahkeme kararına ihtiyaç duymadan yasaklamalarına izin vermiş oldular.
Charlie Kimber
(Socialist Worker)