Şili’de yapılan seçimleri solun desteklediği 35 yaşındaki aday Gabriel Boric kazandı. Boric oyların yüzde 55,7'sini almayı başardı. Boric'in rakibi muhafazakâr aday Jose Antonio Kast'ın oy oranı ise yüzde 44,15'te kaldı. Şili'de seçime katılım oranı ise yüzde 55,6 oldu.
Muhafazakâr başkan adayı Kast, seçimlerde yenildiğini kabul etti ve Boric’i tebrik etti.
Gabriel Boric eski bir öğrenci lideri ve geçtiğimiz ay yapılan başkanlık seçimlerinin ilk turunda başa baş bir mücadelenin ardından ikinci olmuştu.
Seçimlerde kast ve Boric, iki ayrı kutbu temsil ediyordu. Kast, aşırı sağ ve muhafazakâr geleneğin temsilcisiyken; Boric solun en uçtaki sözcülerinden birisiydi. Şili’de son yıllarda yaşanan kitlesel mücadelelerin de gösterdiği gibi ülkede siyasal kutuplaşma had safhadaydı. Kutuplaşma devlet ve sağ iktidarlar tarafından derinleştirildikçe oluşan huzursuzluk ve tepki, ifadesini aşırı uçlarda buldu. Boric ve Kast’ın tek ortak özelliği ikisinin de hiçbir zaman hükümette yer almamış olan siyasi partilerin adayları olmalarıydı.
Şili’de mücadele dolu dönem
Şili’de yaşayan Sandra Liarte Romero bundan iki sene önce ülkede yaşanan sert mücadeleyi ve ezilenlerin isyanını Marksist.org için kaleme almıştı:
İnsanların sokaklarda gösteriler yapmasının nedeni işte budur. Çünkü insanlar itibarını kaybetti. Şili halkı iyi, kaliteli ve kamusal eğitim hakkını kaybetti. İyi, kaliteli kamusal sağlık haklarını kaybetti. Onurlu bir yaşlılık haklarını kaybetti. Şili borçlanma üzerine kurulu ve herkes borçlu. Eğitim özelleştirilmiş, sağlık özelleştirilmiş, emeklilik özelleştirilmiş… Devlet bireyselliği teşvik ediyor ve bunun sonucu olarak oluşturulmuş ve kutuplaştırılmış sosyal sınıfçılık açıkça görülebiliyor.
Ekim ayında, metro fiyatları 30 peso yükseltildi ve bu devenin belini büken saman oldu. Öğrenciler ulaşım için ödeme yapmaktan kaçınmaya başladı ve 18 Ekim’de tüm yurttaşlar patladı. İnsanlar korkularını kaybettiler ve adalet istiyorlar. Anayasanın değişmesi, devletin bireyciliği teşvik ettiği hissinin sonlandırılması gibi köklü değişikliler talep edildi. Ancak hükümetin tepkisi çok farklıydı.
İlk günden devlet olağanüstü hâle başvurdu, orduyu sokaklara çıkardı ve ülkenin bütün şehirlerinde bir haftalık sokağa çıkma yasağı getirdi. Bu durum benim için güçtü. Hiçbir zaman 21. yüzyılın ortasında sokağa çıkma yasağı yaşayacağımı düşünmemiştim. Öte yandan sokaklarda orduyu görmek Şili halkı için çok zordu, çünkü diktatorya çok ağır ve kanlıydı. Bu orantısız bir tepkiydi ve demokratik yapının tamamen dışındaydı.
Şili’de dev bir mücadele dalgası var. 2018 yazında birçok şehirde 100 binden fazla kadın güvenli ve yasal kürtaj hakkı için gösteriler düzenledi.
2018 yılının Aralık ayında, Valparaiso Limanı'nda başlayan ve bir aydır boyunca eden grev ve protestolar giderek gelişti. Bütün limanlara yayıldı. Meyve ihracatını bir önceki döneme göre yüzde 95 oranında düşüren grevciler polis saldırısına rağmen geri adım atmadı.
2019 yılının Aralık ayında ise kadınlar yeniden sahnedeydi. 2019’daki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde 350 bin kadının başkent Santiago’da, 800 bin kadının ise ülke genelinde sokağa çıkması Şili’de yaşanacak değişimin habercisi gibiydi. Ekim ayında lise öğrencilerinin ulaşım zammı protestosuyla başlayan isyan dalgasında genç kadınlar en öndeydi. Sokaklara çıkan ve genel grev örgütleyen yüzbinler arasında da kadınlar hemen her karede en önde yer alıyordu. Çok sayıda kadın polis şiddetine maruz kaldı, öldürüldü, gözaltına alındı, işkence gördü, onlarcası plastik mermiler nedeniyle gözünü kaybetti.
Şüpheli kadın ölümleri, özellikle gösterilerin sembolü haline gelen bazı kadınların öldürülmesi, parmaklıklara asılı olarak bulunan sokak dansçısı Daniela Carrasco’nun katledimesi, bıçaklanarak öldürülen bir kadın gazeteci öfke yarattı. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde binlerce kadın sokaklara indi. Feminist örgüt Las Tesis ise aynı gün Şili Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı önünde tecavüzcülere karşı danslı bir protesto gerçekleştirdi. Bu gösteri hızla tüm dünyada kadınlara ilham verdi.
2019’un Kasım ayında ise Santiago’da büyük bir göster düzenleyen işçiler ve öğrenciler devlet başkanı Pinera’ya meydan okudular. Günlerdir süren ve polisin 20 kişiyi öldürdüğü gösterilerin sonunda hareket geri çekilmemiş, tersine daha etkin bir sokak hareketliliğiyle meydan okumuştu. Öğrenciler, işçiler ve yoksullar, diktatör Pinochet döneminden kalma anayasanın temelden değiştirilmesini talep ediyordu.
Ekim-Kasım 2019’daki eylemler milyarder bir patron olan devlet başkanına geri adım attırdı. Halkın yüzde 83’ünün desteklediği gösteriler, pandemiyle birlikte hız kezse de Pinochet diktatörlüğünü süpüren halkın milyarder başkana katlanmasını engelleyecek muazzam bir politik birikime neden olmuştu.
Boric’in mesajı
Boric zafer konuşmasında, "Dünyayı yok etmek kendimizi yok etmektir. Daha fazla 'kurban edilen bölge' istemiyoruz, ülkemizi mahveden, toplulukları mahveden projeler istemiyoruz ve bunu sembolik bir davada gösteriyoruz: "Dominga'ya Hayır" dedi.
Dominga maden projesi, yıllar süren tartışmaların ardından Şili'deki bir bölge çevre komisyonu tarafından geçtiğimiz yaz onayladı. Proje, 2017 yılında çevre komisyonu tarafından reddedilmişti ve ülkede davalara konu olmuştu.
Maden projesinin, başkent Santiago'nun yaklaşık 500 km uzağında olması planlanıyor.
Bu durum, solun seçim zaferinin arka planında neoliberal sağcı zengin iktidarının yarattığı ekolojik felaketlere öfkenin de işçi hareketi, kadın hareketi, gençlik hareketi kadar etkin bir rol oynadığını gösteriyor.
Seçim programı mücadelenin programı
BBC’de yer alan haber, Boric’in seçim kampanyasının yolsuzluk iddialarına ve eşitsizliğe karşı 2019-2020 yılında süren mücadelelerin taleplerinin bir ve aynısı olduğunu gösteriyor. Nüfusun yüzde birinin, ülkenin zenginliğinin yüzde 25'ini elinde tuttuğu Şili’de Boric, Şili'nin emeklilik ve sağlık sistemlerinde reform yaparak, çalışma saatlerini haftalık 45 saatten 40 saate indirerek ve yeşil ekonomiye yatırımda bulunarak bu eşitsizliği giderme sözü verdi.
Şili heyecanı
Şili’de şimdi yeni bir dönemin kapısı aralandı. Seçim zaferini kutlamak için sokaklara dökülen on binlerce insan hep bir ağızdan “Birleşmiş bir halk asla yenilmez” marşlarıyla kutlama yapması ekonomik kriz, aşırı yoksullaşma ve aşırı sağcı bir iktidarın halkı her gün aşağılayan açıklamalarının yarattığı karamsar atmosferden bezenleri umutlandırıyor.
Elbette umutlanmalıyız. Ama Şili halkı, Şili solu oturup seçim pazarlıklarıyla zaman kaybetmedi. Halkın ezici çoğunluğunun desteklediği milyonların katıldığı eylemlerle iktidarın seçimlerden önce yenilmesini garanti altına aldı. Şili’de seçim seçimlerden önce kazanılmıştı.
Onlarca kadın, işçi, liseli, LGBTİ+ aktivistin öldürüldüğü mücadeleler, sağcı iktidar karşısında geri adım atmadı. Milyonları içine çeken bir hareket olarak büyüdü. Eski bir öğrenci liderinin seçim zaferi tesadüf değil!