Yunanistan'ın Midilli adasındaki Moria mülteci kampında çıkan yangın üzerine Avrupa'nın birçok yerinde göçmenlerle dayanışma eylemleri yapıldı. Bunların en kitlesel olduğu yerlerden biri de Almanya'ydı.
Almanya'nın Frankfurt kentinde göçmenlerle dayanışma hareketinin içinde yer alan aktivist Mustafa Korkmaz, marksist.org için Moria kampındaki yangını, göçmenlerin durumunu ve dayanışmayı kaleme aldı:
Moria yandı!
2 bin 800 insan kapasiteli mülteci kampında 12 bin 600 insanın kaldığı, geçici konaklama için inşa edilmiş ama dönem dönem 20 bin kişinin sığındığı, 72 kişiye bir tuvaletin düştüğü, mülteciler arasında ‘dünyadaki en güzel cehennem’ olarak adlandırılan Moria kampı yandı. Yangın olduğu zaman kampta 13 bin kişi kalıyordu. Şu an, şimdi 13 bin kişi evsiz, sokaklarda aç, susuz.
Cumartesi günü mülteciler kesinlikle adada kalmak istemediklerini, yangından öncede Yunan faşistleri tarafından defalarca saldırıya maruz kaldıklarını bir mitingle dile getirdiler. Yardım yerine gördükleri polis şiddeti ve gazlanmak oldu.
Moria, Yunanistan ve AB sınırları içindeki en büyük kamp. Yıllardır çadırlarda, en temel ihtiyaçlar olan yeterli temiz su, beslenme ve sağlık imkanlarının olmadığı, 72 kişiye bir tuvaletin düştüğü, geçici olması gerekirken giderek büyüyen bir kamp.
Hele korona koşullarında temizlik, mesafe, korunma gibi zorunlulukların yerine getirilmesi imkansız. Ağustos'ta ilk korona vakası resmen tespit edilmiş ve kampın giriş çıkışları kapatılmış, kamp karantinaya alınmıştı. Vaka sayısı 35'e ulaşmasına rağmen önlemler alınmıyordu. Salgından korunmak için kampın dışına çıkmak isteyenler polis zoruyla engelleniyordu.
Yangının mülteciler tarafından mı, kaza ile mi, daha önce de kundaklamaya çalışan faşistler tarafından mı çıkarıldığı tartışılır ama bu felaketin geleceği o kadar belli idi ki, bu tartışılamaz.
Yunanistan'ın sağcı hükümeti ‘misafir edildikleri ülkeyi beğenmeyen mültecilerin kampı kundakladıklarını ve bu felaketten kendilerinin sorumlu olduklarını’ açıklarken, benzer açıklamalar başka sağcı politikacılardan da geldi. Hessen CDU Avrupa Parlementosu bakanı ‘birkaç mültecinin bu kriminal davranışını kampı boşaltarak, mültecileri dağıtarak ödüllendiremeyiz’ derken, Salı gününden beri görüşmelerini sürdüren 27 AB üyesi ülkeden sadece 17 ülke, küçük annesiz babasız, 400 çocuk alabileceklerini açıkladılar.
Bu ve benzeri açıklamaları ‘dibin dibi’ olarak gören, hükümetlerin bu insancıl olmayan mülteci politikalarına karşı Almanya da başta Frankfurt, Berlin, Darmstadt, Fulda, Hamburg gibi birçok şehirde 50'den fazla etkinlikle on binlerce insan hükümetin politikalarını protesto ederek, insani yardımların hemen yapılmasını, tüm kampın kapatılmasını, mültecilerin Almanya tarafından alınmasını talep ettiler.
Almanya'da onlarca şehir, belediye, yardım kuruluşu daha fazla mülteciyi barındırmaya hazır olduklarını, yeterince kapasiteye sahip olduklarını açıkladılar.
Hükümetlerin mültecilerle değil, mülteciliğin nedenleriyle mücadele etmesi talep edilirken, bu nedenlerin en başında savaşların olduğu dile getirildi.
Mültecilerin ülkelerini terk etmeleri, ölümü göze almaları, nice zorluklara, aşağılanmaya maruz bırakılmalarının, aç susuz kalmalarının temel nedeni savaşlar. Bu gerçeği kabullenmeyen, silah satarak, militarizmi temel politika olarak benimseyen AB ülkeleri de bu savaşlardan sorumludurlar. Savaşlar sürdüğü sürece yaşam alanları yok edilenlerin Avrupa'ya kaçışı engellenemez.
Mustafa Korkmaz