ABD ordusunun İranlı komutana yaptığı suikast, Ortadoğu'da gerginliği had safhaya çıkardı.
Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerinde ikinci dönemi garanti altına almaya çalışan Donald Trump, son zamanlarda Irak'ta savaşa karşı çıkışını sık sık gündeme getirerek, 'askerleri evlerine döndüren başkan' olduğunu savunuyordu.
New Yorklu bir müteahhit olan Trump, başta Irak'ta savaşa karşı çıkmış, ancak savaş başladıktan sonra 'madem oraya gittik, petrole konalım' diyerek klasik emperyalist kesilmişti.
Başkanlığı dönemindeyse giderek artan bir şekilde askeri müdahale yerine ekonomik çökertme stratejisine sahip bir emperyalist politika izledi.
Dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücünün başındaki Trump kaos, tehdit ve yaptırımlarla ilerledi. Rakiplerini küresel finans sisteminin dışına iten, kilit sektörlerini işlemez hale getiren, tehditlerle ABD'nin dünya ticaretinden aldığı payı artıracak dev anlaşmalar imzalatmaya çalışan Trump, 2020 seçimlerinde ne kadar barışçıl olduğunu, insanların hayatını düşündüğünü, askerleri eve döndürdüğünü, ABD ekonomisini yeniden büyük kıldığını anlatarak kazanacağını düşünüyordu.
Bu sabah verdiği talimatla Bağdat'ta Hizbullah güçlerinin İranlı komutanını öldürtene kadar.
Devrimci sosyalistler, Trump'ın pozisyonunu hep tehlikeli buldu: Kaos, tehdit ve yaptırımlarla sürdürdüğü emperyalist politika, dünyada birçok gerilim noktası yaratırken, birinin kontrolden çıkması ve büyük bir yangına dönüşmesi ihtimali.
Trump'ın emriyle ABD ordusunun İran Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani ve Haşd-i Şabi komutanı Ebu Mehdi el Mühendis'in suikastla öldürmesi, her an parlamaya hazır bir ortamı tutuşturmaya aday.
Suikastın sonuçları
İran'ın Ortadoğu'da bir Şii bloku oluşturmak için sınırları dışındaki askeri ve siyasi operasyonlarının başında yer alan komutan Kasım Süleymani, doğrudan Mollalara bağlı olarak Lübnan'da, Suriye'de, Yemen'de ve Irak'ta Kudüs Gücü adı verilen Hizbullah örgütlenmesini yönetiyordu. Bir sonraki Irak cumhurbaşkanının ise Ebu Mehdi olacağı iddia ediliyordu.
Mollalar rejiminin bu suikasta yanıtı sert olacaktır. ABD ordusu misillemelere saldırıyla karşılık verdikçe, bu savaş büyüyebilir.
Trump yönetiminin nükleer anlaşmayı yırtması ve Tahran'ın nükleer faaliyetlerini devam ettirme kararı sonrası yaşanan gelişmeler, sert bir çatışmayı besliyor.
Trump, ilan ettiği yaptırımlarla krizdeki İran ekonomisini çökme noktasına getirdi. İran, petrol ve doğal gaz satamaz, çelik ve imalat sektörleri ihracat yapamaz hale getirildi.
Tahran, buna karşılık olarak Umman Körfezi'nde petrol geçiş güvenliğini yok etme kartını ileri sürdü ve Trump'a geri adım attırdı. Pentagon, 'İran'a savaş' çığlıkları atarken Trump tansiyonu düşürmek istese de uyguladığı emperyalist strateji, Bağdat'ta ABD konsolosluğunun Hizbullah tarafından kuşatılmasına yol açtı. Öldürülen Iraklı komutan, Irak'taki Şii askeri milislerinin başıydı ve hedefleri ABD askerlerini göndermekti.
Trump'ın talimatıyla yapılan suikast, Şii bloku yanlılarını birleştirecek ve ABD ile askeri mücadelelerini (özellikle Irak'ta) büyütecek bir adım. Sonuçlarından biri Irak'ta işsizlerin başlattığı büyük mücadele ile geriletilen mezhepçiliği yeniden canladırabilecek olması. Diğer vahim sonuç ise İran'da işçilerin ve yoksulların Mollalar rejimine karşı yürüttüğü mücadele üzerindeki milliyetçi baskıyı artıracak oluşu.
Küresel gerginlik
Suikast, İran'ın, Çin ve Rusya ile ortak deniz tatbikatı yapması üzerine geldi. Hint Okyanusu’nun kuzeyinde Umman Körfezi’nde yapılan ortak deniz tatbikatı, İran'ın geçen yılın ortasında Basra Körfezi’nde yaptığı büyük tatbikatın ardından, üç ordunun birlikte harekatıydı.
Pekin, İran'a - kendi lehine karlı anlaşmalar karşılığında - ekonomik destek verirken, Moskova'da silahlandırıyor ve Suriye'de birlikte savaşıyor.
Küresel güç/emperyalist Çin ve Rusya ile bölgesel güç/alt-emperyalist İran'ın ortak noktası, en büyük emperyalist devlet ABD'nin yaptırımlarına maruz kalmaları. Bu gerginlik, çatışma ve kıyasıya rekabet militarizmi körüklediği gibi, yeni savaşları yaratmaya da uygun. Diğer olası taraflar, baştan aşağı silahlı alt-emperyalistler: İsrail, Suudi Arabistan, Mısır.
Peki Çin, Rusya ve İran gibi ABD'nin yaptırımları altındaki alt-emperyalist Türkiye'yi yönetenler ne yapacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın dünyadaki az sayıda dostundan biri. Aynı zamanda Putin'in stratejik ortağı. Suriye'de çözüm için oluşturulduğu söylenen Astana devletler topluluğunda Tahran'la ortak.
Borç krizini çözecek 400 milyar dolarlık dış krediyi bulmak için yaptırımları kaldırtmak ve Washington'la ticaret anlaşması imzalamak isteyen Erdoğan yönetimi, Trump ile neredeyse bir kader ortaklığı içinde. Eğer Trump tekrar seçilemezse ve yerine bir demokrat gelirse çok zor durumda kalacaklar.
Erdoğan, Suriye'de, Libya'da ve Doğu Akdeniz'deki askeri varlığı ile etkinliği için Putin ile anlaşmak zorunda. S-400'ler bu yıl planlandığı gibi aktive edilirse, Ankara'nın başlıca silah tedarikçisi Moskova olacak. Erdoğan'ın dış politikasının akıbeti, Putin ile anlaşmalar tarafından belirlenecek.
Ortadoğu'da savaş rüzgarları güçlenirken, siyasi iktidar yeni bir türbulansla karşı karşıya.
ABD-İran gerginliği ve olası bir savaş, İran, Irak ve Türkiyeli işçilerin, Ortadoğu işçi sınıfının aleyhinedir.
Dünyada kalıcı barışın ve herkesin insanca yaşamasının sağlanması, işçilerin savaş çılgınlığına son vermesinden geçiyor.
ABD-İran savaşına hayır!
Volkan Akyıldırım