ABD'deki iki katliam, ırkçılığa karşı mücadele tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Özdeş Özbay, Donald Trump'ın siyaseti ile ırkçı saldırılar arasındaki bağı yazdı.
Geçtiğimiz haftalarda ABD’de 24 saat içinde iki kitle katliamı gerçekleşti. Önce, Texas sınırındaki El Paso şehrinde markete tüfekle giren bir faşist, Latin aileleri katletti. ABD-Meksika sınırında yer alan El Paso’daki WallMart mağazası, okulların açılmasından hemen önceki hafta alışverişe gelenlerle doluydu.
21 yaşındaki beyaz saldırgan, kulaklıklarını takıp yanında getirdiği tüfekle içeri girdi. 20 kişiyi öldüren katil, 25 kişiyi de yaraladı. Faşist saldırgan ırkçı bir manifesto da yayınladı. Manifesto, Latinlere yönelik nefret söylemiyle doluydu. Saldırganın Trump’ı öven paylaşımları da medyada yer aldı.
Teksas katliamından saatler sonra ise ikinci katliam, Ohio eyaletinde gerçekleşti. Dayton şehrinde yapılan silahlı saldırı sonucu 9 kişi öldü, 17 kişi yaralandı.
Bu katliamlardan sadece bir hafta önce de New York’un Brooklyn bölgesindeki bir semtte ve Kaliforniya’da bir yemek festivaline saldırı düzenlenmiş, çok sayıda insan öldürülmüş ve yaralanmıştı.
Saldırılar, Trump’ın Meksika sınırından ABD’ye girmeye çalışan Latin Amerikalı göçmenler için “tecavüzcüler ve suçlular” demesinden birkaç ay, Demokrat Parti’nin sol kanadında yer alan dört kadın siyasetçiye “Evinize dönün” demesinden ise sadece birkaç hafta sonra gerçekleşti.
Trump, 2020 başkanlık seçimlerini kazanmak için ırkçılık silahını kullanıyor ancak bu, faşistlerinsokaklarda katliam yapmasına da neden oluyor.
Trump’ın kışkırttığı ırkçılık
Trump, iktidara geldiği günden beri ırkçılığı kışkırtıyor. Daha seçim kampanyası döneminde polislerin siyahlara yönelik şiddetine karşı başlayan “Siyahların Hayatı Önemlidir” hareketine karşı polisleri savunarak “Mavilerin hayatı önemlidir” demişti. Seçim kampanyasını tamamen ırkçı bir göçmen karşıtlığı üzerine kurmuş ve Meksika sınırına duvar sözü vermişti. Seçim kampanyasının başına açık bir beyaz üstünlükçü ve anti-semit olan Steve Bannon’u getirmişti.
Steve Bannon ve “alt-right” ismiyle örgütlenen Richard Spencer, Trump kampanyasında ve sonrasında ülke çapında birçok eylem ve toplantı örgütlediler. Bu etkinliklerde Nazi sembolleri ve sloganları öne çıkarıldı. Güney eyaletlerinde ırkçı konfederasyon askerlerinin heykellerinin kaldırılmasına karşı sokak eylemleri örgütleyen faşistler, 2017’de Charlottesville’de kendilerini protesto eden anti-faşist kalabalığa arabayla saldırarak bir kişiyi öldürmüşlerdi.
2018 sonunda, Kongre seçimleri öncesinde de Meksika duvarı üzerinden ırkçılık kartını oynayan Trump, yüzlerce silahlı faşistin göçmenleri avlamak için sınırda kamp kurmasına neden olmuştu.
Irkçı katliamlar Trump’ın göçmen karşıtı her kampanyası ardından devam etti. Göçmenler için sürekli olarak “işgalciler” demeyi sürdürdü. Mayıs ayındaki bir miting sırasında kalabalığa ABD sınırını geçmeye çalışan göçmenleri “nasıl durduralım?” diye sorduğunda, bir kişi “öldür onları” cevabı vermişti. Trump ise bu cevaba kahkaha atmıştı!
Sadece 2019’da, ABD’de 251 silahlı saldırı düzenlendi. Verilere göre bu saldırılarda Oregon saldırısıyla birlikte 531 kişi hayatını kaybederken, 2 bin 56 kişi de yaralandı. Bu saldırıların önemli bir kısmı ırkçı nefret barındıran ya da toplumda yükseltilen nefretin sebep olduğu çeşitli nefret cinayetleri.
Irkçılık her zaman egemen sınıfın bir kesimi tarafından sisteme yönelik öfkenin başka bir yöne çevrilmesi ve ezilenlerin egemen azınlığa karşı birleşmesini engellemek için tepeden aşağıya pompalanıyor.
Irkçılığa karşı mücadele, ezilenlerin kendi arasındaki her türlü ayrıma karşı birleşme mücadelesi aynı zamanda ve bu mücadele bir kitle hareketi olarak sokak sokak, işyeri işyeri örgütlenerek kazanılabilir.
(Sosyalist İşçi)