Muhammed Shabeer, PeoplesDispatch sitesi için Macaristan Metal İşçileri Sendikası’ndan Guzslován Gábor ile Viktor Orbán’ın aşırı sağ hükümetinin çıkardığı “kölelik yasasını”, bu yasanın etkilerini ve ona karşı düzenlenen devasa eylemleri konuştu.
12 Aralık’ta, Macaristan’da Viktor Orbán’ın aşırı sağ hükümeti, patronların çalışanlarını yılda 400 saat fazla mesai yaptırabilmelerine olanak sağlayan bir yasa çıkardı. Yasa aynı zamanda fazla mesai ücretinin ödeneceği zaman aralığını da üç yıla çıkardı. Kısa sürede eylemciler ve sendikacılar tarafından “kölelik yasası”" olarak anılmaya başlanan yasaya karşı binlerce kişinin sokaklara döküldüğü çok büyük eylemler yapıldı. Ocak 2019’da büyük çaplı bir greve gidilmesi planlanıyor.
PD: Macaristan’daki yeni çalışma mevzuatını neden “kölelik yasası” olarak adlandırıyorsunuz?
GC: Orbán rejimi yönetiminin başında grev yasasının “düzenlenmesi” gerektiğini ileri sürdü. Daha sonra 2012 yılında çalışma yasası değişti. Çalışma hayatıyla ilgili bütün kuralları baştan yazdılar, bu yeni yasa çalışanlara dostça yaklaşmıyordu; yasa ile işçilerin hakları kısıtlanıyor ve sendikalaşma zorlaştırılıyordu. Şu anki “Kölelik Yasası” çalışma yasasının daha da sıkılaştırılması anlamına geliyor ve halk, işçiler ve sendikalar için bardağı taşıran son damla olma özelliği taşıyor. Durum daha kötüye gitti çünkü patronların çalışma süresini esnekleştirecek ve daha çok fazla mesai yaptıracak yeni yasal araçları var. İnsanların korunmasızlık hali katlanılamaz bir düzeye ulaştı. Dinlenme süremiz ve çocuklarımızla geçirdiğimiz süre azaldı. Aynı zamanda şirketler fazla mesai ücretlerini ödemekten kaçınabildiler. Hükümet bizimle dalga geçer gibi bu yasayı “aileler yılı” ilan ettiği 2018’de çıkardı.
PD: Sizce hükümeti, bu yasayı çıkarmaya iten şey neydi?
GC: Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto yakın zaman önce yaptığı açıklamada “Macaristan’daki düşük istihdamın yarattığı zorlukların sonucu olarak şirketler yatırım projelerini gerçekleştirmek için hükümetten uzun zamandır yeterli işgücünü sağlaması istiyorlardı” ifadelerini kullanmıştı. Şimdi bu yasayla şirketler, yüksek bir talep olması durumunda siparişleri yetiştirebilmek için tek taraflı olarak daha uzun çalışma haftaları uygulanmasına karar verebilecek. Daha sonra eğer talep düşerse veya ekonomik bir krize girilirse şirketler işçileri ücretsiz izne çıkarabilecek. Eğer ortalama çalışma süresi normalde –ki bu 3 yıllık bir dönem için mümkün– işçilere fazla mesai ikramiyesi verilmiyor, onlara düşen yalnızca eşitsiz çalışma süreleri oluyor. Böylece piyasanın, dünya ekonomisinin ve ürünün başarısının riski, bunların hepsinin yükü şirketlerden çok işçilerin omuzlarına yüklenmiş oluyor.
PD: Bu yasa genel olarak işçileri ve özel olarak sizin sektörünüzü nasıl etkileyecek? İşçilerin tepkisi ne olacak?
Artık işçilerin çoğu, epeyce fazla mesai yapıyor. İşgücü kıtlığı ve geçici bir süreliğine başka birinin yerine çalışma var. İnsanlar şimdiden aşırı yüklenmiş durumda. Dolayısıyla yasanın dolaysız etkilerini görebiliyorlar. Benim sektörümdeki sendikalaşma diğer sektörlere göre daha iyi. Macaristan’da greve çıkma eğilimi geleneksel olarak düşüktür ama artık işler değişiyor.
PD: Bundan sonra nasıl partiler neler yapmalı planlıyor ve nasıl eylemler yapılması düşünülüyor?
GC: Yasaya karşı çıkan herkes bir fırsatımız olduğunu ve eylemlere sert bir şekilde dirense de bu konuda hükümetin karşısına çıkmamız gerektiğini düşünüyor. Ülkenin pek çok yerinde her gün yol kapatmaların da dâhil olduğu eylemler yapılıyor. Sendikalar konfederasyonu Ocak 2019’da genel greve gitmeyi planlıyor. Greve gitmekten başka çare yok. Macaristan’da siyasal sistem güçlü. İktidardaki Fidesz partisine geniş bir destek var. Ama kamuoyu bu konuda sendikalardan yana. Macaristan’da geleneksel olarak sendikalar zayıf ve az üyeye sahip. Her yıl üç veya dört grev yapılır. Ancak bu eylemlerin -özellikle işgücünün diğer kesimlerine göre daha örgütlü olan otomotiv sektöründeki sendikaların harekete katılmasıyla- durumu değiştirme şansı var.
(İngilizce'den çeviren: Onur Devrim)