Amerikan hapishanelerindeki mahkûmlar, aşırı kalabalıklaşmaya, kötü koşullara ve zorla çalıştırılmaya karşı grevdeler.
Bu grev dalgası, geçtiğimiz Nisan ayında Güney Karolina eyaletindeki Lee Hapishanesinde gerçekleşen ve 7 kişinin ölmesine sebep olan ayaklanma sonrasında başladı.
Gardiyanlar yaralı mahkûmları tedaviye götürmemekle ve isyanı izleyerek devam etmesini sağlamakla suçlanıyorlar.
Ayaklanma sırasında içerde ölen mahkûmlardan birinin annesi, geçtiğimiz gün tesis önünde bir açıklama yaparak “Çocuğum içeriye girdiği andan itibaren acı çekiyordu” dedi ve ekledi:
“Bir şeyler yapılması gerekiyor. Benim oğlum bu hapishanenin içinde öldürüldü. Birilerinin harekete geçmesi gerekiyor.
Gardiyanlar görevlerini yapmıyorlardı. Benim çocuğum öldürülürken hangi cehennemdelerdi?”
Tutuklu İşçiler Örgütlenme Komitesi (IWOC) grevlerin 8 eyaletteki hapishanelerde gerçekleştiğini duyurdu. Grev dalgası 21 Ağustos’ta başladı ve 9 Eylül’e kadar sürmesi planlanıyor. Komite ayrıca en az 21 Amerikan şehrinde ve Leipzig, Almanya’da bile destek eylemleri yapıldığını bildiriyor.
Göçmenler de katıldı
Mahkûmların dış dünya ile iletişimleri çok zor olduğu için detaylar da çok net değil.
Komite yaptığı açıklamada “Bu grevde kullanılan taktikler her zaman çok görünür olamıyor. Mahkûmlar hapishane kantinini boykot ediyorlar ve açlık grevi yapıyorlar. Bu grevi bazen devletin farketmesi bile günler sürüyor” dedi.
Washington eyaleti Tacoma ilindeki Kuzey Batı Gözaltı Merkezi’ndeki yaklaşık 200 göçmen de protestolara katıldı.
Merkeze yazdıkları bir mektupta, göçmenler “Ülke çapındaki bu açlık grevine biz de katılıyoruz ve bu gözaltı merkezlerinin kapatılmasını talep ediyoruz” dediler:
“Haksız yere gözaltına alınmış herkesle dayanışma içinde davranıyoruz.”
Hapishane Avukatları örgütü, grevlerin arkasındaki gruplardan bir tanesi. Örgütün 10 talebinden bir tanesi “Amerikan yargısı tarafından tutuklanmış kişilere bulundukları eyalet veya bölgedeki ortalama gelirin ödenmesi.”
Zorla çalıştırma
Birçok hapishanede mecburi çalışma var ve çalışmayı reddedenler tek kişilik hücrelere günün 23 saati kapatılarak tecrit ediliyorlar. Çalışmanın zorunlu olmadığı hapishanelerde bile mahkûmlar mektup yazabilecek malzemeleri almak ya da hapishanenin verdiği kötü yemekleri yememek için çalışmak zorunda kalıyorlar.
Özelleştirilen hapishane endüstrisi için bu, çok büyük bir para. Mahkumlara hiçbir zaman saatlik 80 Cent’ten fazla para ödenmiyor ve bu miktar çoğunlukla 30 Cent’i geçmiyor.
Bunlar yaşanırken şirketler hapishaneyi yönetmek için devletten milyarlarca dolar alıyor.
Bu şirketlerden biri olan GEO, Donald Trump’ın seçim kampanyasına 165 bin dolar, göreve başlama törenine ise yaklaşık 255 bin dolar bağışlamış. Geçen sürede şirketin hisse değeri dört katına çıkmış durumda.
Hapishane Avukatları örgütünden bir temsilcisi ile yakın zamanda yapılan röportajda, yetkili “Bütün sistem, yargılama ve adaletsizlik sistemleri, bunların hepsi büyük bir yolsuzluk yumağı" dedi.
(Socialist Worker'dan Türkçe'ye Berkay Bağcı çevirdi)