AKP-MHP ittifakının dayattığı, sokak hayvanlarının katledilmesini içeren yasa, binlerce kişi tarafından protesto edildi.
29 eylül pazar günü Ankara, İzmir, İstanbul, Eskişehir, Antalya, Finike, Datça, Akçay birçok yerde yapılan eylemlerle hem iktidar, hem muhalefet uyarıldı. Anayasa Mahkemesi'ne "yasayı iptal et" çağrısı yapıldı.
Ankara
Ankara'da yüzlerce kişinin katıldığı yürüyüş, Kolej'den başladı.
Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi ve Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi ile DİSK, KESK ve Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri'nin çağrıcısı olduğu yürüyüş coşkulu sloganlar ve ritmle başladı.
En önde Filistin bayrağının taşındığı kortej sık sık "Hayvan, Yaşam, Özgürlük", "AjalJiyanAzadi", "Sokaktayım yanındayım", "Hayırsız ada bir daha asla", "Çek çek yasayı çek", "AYM Yasayı İptal et", "Yasayı sokakta biz yazacağız", "Kurtuluş yok tek başına ya tüm türler, ya hiçbirimiz", "Hayvana, insana, yeryüzüne, özgürlük" sloganlarını attı.
Sakarya Caddesi'ne yürüyüyen protestocular burada konuşmalar ve ortak basın açıklamasını yaptı.
Açıklamayı hayvan hakları inisiyatiflerinden Burcu Erbil okudu. Şunlar söylendi:
"Katliamı durduracağız, yasayı sokakta biz yazacağız!
Bu ülkede katliam var!
Bir katliamın meclisin önüne getirileceğinin zikredilmesinden bu yana 129 gün geçti. Söylemesi kolay ama sindirmesi kolay değil. Türkiye’yi yöneten AKP-MHP bloğu, 129 gün önce sokakta yaşayan hayvanları katletmeye dönük yasa tasarısını meclisin gündemine getireceğini söyledi. O günden beri sokaktayız, dostlarımızın yanındayız.
Yasayı hızla komisyona taşıdılar, yaşam hakkı savunucularından kaçırarak, yasa aleyhine konuşma yapan vekil ve uzmanların sözlerini keserek komisyondan geçirdikleri yasayı, yine yangından mal kaçırır gibi meclise taşıdılar ve yasalaştırdılar.
Fakat biliyoruz ki, Türkiye’de hayvan katliamları bu yasayla başlamadı. 20 yıldır yürürlükte olan 5199 sayılı yasa çoğu belediye tarafından uygulanmadı! Yasanın 6. maddesinde yerel yönetimlere kısırlaştırma, aşılama ve yerinde yaşatma sorumluluğu veren, öldürmeyi değil yaşatmayı amaçlayan bu yasa 20 yıldır uygulanmadı! Görevini yerine getirmeyen belediyelere ses çıkartılmadığı gibi, toplanan, öldürülen, hapsedilen hayvanlar da görmezden gelindi. Yetmedi, hayvanlara dönük nefret cinayetleri işleyen failleri cezasızlıkla ödüllendirdiler. Tıpkı kadınları, LGBTİ+’ları öldüren erkekleri, işçileri “iş kazası” adı altında katleden patronları, çocukları öldüren kurumları, yetkilileri, bütün bir ilişkiler ağını cezasızlıkla ödüllendirdikleri gibi.
Önce İstanbul Sözleşmesi’ni bir gece kararnamesi ile iptal ettiler, şimdiyse hayvanları öldürmeyi yasalaştırdılar. Sürmekte olan katliamları önce sümenaltı edip sonra da yasal zemine kavuşturmak otoriter rejimlerin 100 yılı aşkındır başvurdukları bir yöntem.
Kimin yaşayıp kimin yaşamayacağına karar verme hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz? Siz öldürmeyi isterken bizler tüm canlılar için en temel hak olan yaşam hakkı için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz!
Özellikle son yıllarda sosyal medya aracılığıyla köpeklere dönük uzun süreli bir nefret kampanyası örgütlendi. Önce “Başıboş köpek” lafı ortaya atıldı, sokakların daha güvenli hale getirilmesinin yolunun hayvanları katletmek olduğu normal bir şeymiş gibi ana akım medyada, sosyal medya platformlarında tartışıldı. Daha sonra ise hükümetin nefret ettiği her şeye yapıştırdığı terör yaftası geldi. Gazeteler, televizyonlar ve sosyal medyada bizzat katliam örgütlemek için toplanmış troller ‘köpek terörü’nden söz etmeye başladı. AKP-MHP rejiminin yok etmek istediği her şeyi “terör” ile ilişkilendirdiğini biliyoruz. Hak savunucularından akademisyenlere, ekoloji aktivistlerinden gazetecilere kadar muhalif görülen her şey “terör” ile yaftalanıyor.
‘Başıboş köpek terörü’nden söz ederek bir panik havası yaratmaya çalıştılar, yalan kuduz haberleriyle köpekleri hedef hâline getirmeye çalıştılar, katliam yasasına meşruiyet kazandırmaya çalıştılar. Hiçbiri tutmadı! Bu yasa meclisten halkın iradesi dışında geçirilmiştir! Bu yasa AKP-MHP blokunun vekilleri tarafından, sağduyu çağrıları yok sayılarak, kim bilir hangi kirli hesaplar gözetilerek, gece yarısı, kapalı oturumlarda halktan kaçırarak geçirilmiştir! Bu yasa meşru değildir!
129 gündür çok sayıda şehirde sokaklara çıkan on binlerce insan bu yasayı geri çekmeniz için haykırıyor!
Peki, hükümet durup dururken sokakta yaşayan hayvanları neden hedef almaya başladı?
Kuduz vakaları mı artıyor? Sokakta yaşayan hayvanların saldırıları mı artıyor?
Hayır, bunların hiçbirinin gerçek olmadığını gayet iyi biliyoruz. Veteriner hekimlere, uzmanlara, yaşam hakkı savunucularına sorsaydınız size neyin gerçek olduğunu söylerlerdi. Ama hükümet yalan söylediğini çok iyi bildiği için kulaklarını ve gözlerini kapadı.
Sokakta yaşayan hayvanları katletmek istemelerinin sebebi bu toplumu her alanda disiplin altına almak istemeleridir. Türkiye toplumu şu anda tarihinin en büyük yoksullaşmasını yaşıyor. Maaşlar henüz hesaba yatmadan erimiş oluyor, barınamıyoruz, geçinemiyoruz. Biz yoksullaşıyoruz, patronlar ise zenginleşiyor. Biz barınamıyoruz ama müteahhitler kalkınıyor. Tam da bu yüzden AKP-MHP bloku artık bu ülkeyi yönetemiyor!
Yönetemedikleri için toplumu her alanda sıkıştırmak, zapturapt altına almak istiyorlar. Sokakta yaşayan hayvanlar ise gözlerine bu alandaki en kolay hedef olarak göründü. Ama bu sefer panik havası işe yaramadı, Türkiye halkları sokakta yaşayan hayvanlarla beraber yaşamaya devam etmek istediğini gösterdi.
1910 yılında İstanbul’un köpekleri Sivriada’da ölüme terk edildiğinde İstanbullular katliama tepki göstermiş ve adanın adı o günden bugüne Hayırsızada olarak anılmıştı. Şimdi Türkiye’yi koca bir Hayırsızada’ya çevirmeye çalışıyorlar.
Buna asla izin vermeyeceğiz!
Şimdi dosya Anayasa Mahkemesi’nin önünde, mahkeme bu yasayı derhal iptal etmelidir. Akmakta olan ve akıtılacak kanın sorumluluğuna hükümet ve meclisle beraber ortak olunmamalıdır. Tarihe utançla geçecek bu yasa derhal durdurulmalıdır.
129 gündür direniyoruz. Bu direnişten öğrendiğimiz şeyler var:
Onlar öldürmeyi öğretmeye çalışıyor, biz yaşatmayı öğreniyoruz ve örgütlüyoruz!
Onlar nefreti öğretmeye çalışıyor, biz dayanışmayı öğreniyoruz ve örgütlüyoruz!
Onlar sessiz milyonlar yaratmak istiyor, biz susmamayı öğreniyoruz ve örgütlüyoruz!
Biliyoruz, bugün sokakta yaşayan hayvanları odağına alan nefret, hepimizi yutacak!
İşte bu yüzden haykırıyoruz: Slogan: NEFRETE İNAT YAŞASIN HAYAT!
Hükümet, bugün pek çok şehirde yükselen bu sesi duymazdan gelemez!
Katliam yasanızı tanımıyoruz! Yasayı sokakta biz yazıyoruz.
Belediyelere sesleniyoruz: Yasayı uygulamayın!
AYM’ye sesleniyoruz: Yasayı iptal edin!
Tüm halklara, işçilere, emekçilere ve ezilenlere sesleniyoruz:
Gelin omuz omuza verelim, katliamı durduralım!
Bugün yaşamı savunmak için, köpeklerin toplama kamplarında yaşamaya ve ölmeye zorlanmasına karşı sesimizi yükseltmek için, köpeklere karşı yükseltilmeye çalışılan nefret politikalarına dur demek için bu meydanda buluştuk. 129 gündür direnişteyiz! Katliam yasası geri çekilinceye kadar burada ve birçok meydanda, sokakta, kamusal alanda sokaktayım yanındayım demeye devam edeceğiz.
Şimdi hep birlikte benden sonra sokaktayım diyelim:
Bir arada yaşamı savunmak için sokaktayım,
Sokak hayvanlarına karşı oluşturulmaya çalışılan nefrete, korkuya hayır demek için sokaktayım,
Sokakları köpeklerle paylaşmaya devam etmek için sokaktayım,
Yaşamdan yanayım demek için sokaktayım,
Köpeklerin ölüm kampı barınaklara hapsedilmesine dur demek için sokaktayım.
Bizler biliyoruz ki ne güvenlik sorununun kaynağı sokak köpekleri ne de mevcuttaki güvenlik sorununun çözümü köpekleri katliam ve ölüm kampına hapsetmek. Görevini yapmayan belediyelerin; her gün kadınlar, lgbti+lar ve çocuklar katledilirken, şiddete maruz kalırken failleri cezasızlık politikalarıyla ödüllendiren devletin; sokakları, yaşam alanlarımızı rant için yaşanamaz hale getirenlerin sorumluluğunu köpeklermiş gibi gösterenlere karşı sesimizi çıkarıyoruz.
Birlikte bir yaşamı, evleri, sokakları paylaştığımız sokak hayvanlarının toplatılmasına, hapsedilmesine, öldürülmesine izin vermeyeceğiz. Benden sonra hep birlikte yanındayım diyelim:
Katliam ve tecrit yasasına karşı yanındayım,
Yaşam hakkının gasp edilmesine karşı yanındayım,
Toplatılmaya, hapsedilmeye karşı yanındayım,
Öldürme odaklı politikalara karşı yanındayım,
Sokakları rant için dönüştürmeye katliamla gitmek isteyenlere karşı yanındayım.
Hep birlikte:
Sokaktayım yanındayım"
Ankara Barosu Hayvan Hakları Komisyonu adına Tuğba Gürsoy konuştu. Çağdaş Hukukçular Derneği'nin belediyelere yönelik hazırladığı tutum belgesi duyuruldu.
Konuşmaların ardından HYÖ aktivisti müzisyenler Murat Cangökçe ve Can Irmak Özinanır, Çav Bella marşının uyralanmış biçimini toplulukla birlikte
İstanbul
Yaşatacağız Platformu, Hayvan, Yaşam Özgürlük İnisiyatifi, Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi ile DİSK ve'in çağrıcısı olduğu miting Maltepe Meydanı'nda yapıldı.
Protesto Süreyya Plajı durağından miting alanına yapılan büyük yürüyüşle başladı.
Beş bin kişi, yürüyüş ve alandaydı. Düzenleyici kurumlar konuştu. AKP-MHP iktidarı ve CHP de eleştirildi. Kadın ve çocuk platformları da konuştu. LGBT+lar ve göçmenler için slogan atıldı. Filistin'e Özgürlük sloganı atıldı, savaşa karşı kürsüden konuşma yapıldı.
Mitingte atılan diğer sloganlar şöyle: "Hayvan Cinayetleri politiktir", "Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin, yasayı sokakta biz yazacağız", "AYM yasayı hemen iptal et", "Hayvanları da, sokakları da, meydanları da terk etmiyoruz!", "Sokaktayım yanındayım!", "Onlar bir avuç, biz milyonlarız!", "Unutmayacağız, affetmeyeceğiz!", "AYM yasayı hemen iptal et!", "Biz bu yasayı durdurabiliriz!", "AKP elini hayvanlardan çek", "MHP elini hayvanlardan çek", "CHP elini hayvanlardan çek, "Susmuyoruz, korkmuyoruz, dostlarımızı vermiyoruz, "Hayvana, insana, yeryüzüne, özgürlük"
Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi adına bir konuşma yapan Dila Ak şunları söyledi:
"Hayvanlara yönelik katliam yasası gündeme geldiği andan beri, hayvanların yaşam haklarını savunan bizler, hep birlikte sokakta mücadele etmeye başladık.
Sokak hayvanlarının, sokak köpeklerinin öldürülmesinin, sadece vicdani bir reddedişe indirgenmesine karşıyız. Bu, bir yaşam hakkı mücadelesidir! Katliam yasasına, sokak hayvanlarının, yaşama hakkını savunma sorumluluğuyla karşı çıkıyoruz.
Yürürlükten kaldırmak istedikleri 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda (kabul edilme tarihi 24 Haziran 2004) “yaşama ortamı”, bir hayvanın veya hayvan topluluğunun doğal olarak yaşadığı yer olarak tanımlanır. Yani sokaklar, insanlara ait olduğu kadar, sokak hayvanlarına, sokak köpeklerine de aittir. Sokaklarda köpek olmaması bir medeniyet ya da gelişmişlik göstergesi veya kanıtı değildir. Aksine beraber yaşamak bir medeniyet ve gelişmişlik göstergesidir. Sokak hayvanlarını sokaklardan kaldırmak, kapitalist sistem ile insan merkezli bir bakış açısının sonucudur.
Bugün hepimize ait olan sokakları hayvanlardan arındırmayı savunanlar ile - kentlerin güvenliği ve soylulaştırma kapsamında, kendilerinden olmayanları, azınlıkları, işçileri, yoksulları, göçmenleri, LGBTİ+’ları sokaklardan arındırmak isteyen, kentin merkezlerinden banliyölere, kendi gözlerinden uzak yerlere yerleştirmeye çalışanların ve bu uğurda işlenen cinayetleri görmezden gelenlerin zihniyeti ile - aynı zihniyettir!
Bu yüzdendir ki, hep birlikte hayvan katliam yasasına karşı çıkarken, kapsayıcı bir mücadele yürütmemiz önemlidir. Önceliğimiz, birarada yaşamayı savunmaktır. Yaşam hakkı, yasadan üstündür.
5199 sayılı Kanun aynı zamanda, bütün hayvanlar eşit doğar, der. Bu katliam yasası ile birlikte, bizler kapsayıcı, ayrımcılığa ve türcülüğe karşı birleşik bir mücadeleye de bir adım atıyoruz. Bu; her eyleme, mitinge katılıp sesini yükselterek, değişime giden yolu döşeyen sizlerin, hepimizin başarısı ve kazanımıdır.
İrademiz hiçe sayılarak, tüm karşı çıkışlarımıza rağmen İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından kadına yönelik şiddetin artması gibi, katliam yasası da gündeme geldiği andan itibaren sokak hayvanlarına yönelik şiddet, işkence, tecavüz de daha cüretkârca, gözlerimizin önünde gerçekleştirilmeye başlandı.
Sokak hayvanları üzerinden başlatılan bu tartışmanın ucunun sahipli hayvanlara da uzandığını görüyoruz. Bu nefretin sonu yok. Bu nefret, sokakta, kendilerinden olmayan hiçbir insanı ve insan olmayan hayvanı görmek istememek ve yok etmek istemeye kadar gider. Bizler çoğunluk olarak yaşatmaktan yanayız.
Hayvanlara yönelik şiddet eylemlerinde artık cezasızlığa son verilmeli. Bunu talep ediyoruz! Başta belediyeler olmak üzere sorumluluklarını yerine getirmeyen tüm yetkililer hakkında etkin ve caydırıcı yaptırımlar ve cezalar getirilmelidir. Bunu talep ediyoruz! Korumakla yükümlü olanlar, sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Bunu talep ediyoruz! AYM yasayı iptal etmeli! Bunu talep ediyoruz! Tüm bu taleplerimizi kazanacağız!
“Yasayı sokakta biz yazacağız” sloganı, öylesine atılan bir slogan değil. Yasayı, gerçekten de sokakta biz yazacağız. Sokak hayvanlarıyla bir arada yaşama kültürünü yerleştireceğiz, kitleselleşeceğiz, örgütlü işçi sınıfı ile tüm emekçilerin bu mücadeleyi daha güçlü sahiplenmesini sağlayacağız, yerellerimizdeki risk altındaki sokak hayvanlarını her gün yılmadan koruyacağız, kollayacağız, örgütleneceğiz. Bizim başıboş sokak hayvanları sorunumuz yok, bizim başıboş bırakılan faşistler sorunumuz var. Sokak hayvanlarını değil katilleri toplayın!
Öfkemiz umudumuzla birleşiyor ve gücümüzü oluşturuyor. Birlikte, kitlesel ve kararlı bir şekilde talep ettiğimiz haklarımızı elde edene kadar durmayacağız.
Hayvana, insana, yeryüzüne, özgürlük!"
Kapanış konuşmasını ise Yaşatacağız Platformu'ndan Sevcan Çamlıdağ, Ersin Tek ve Dilan Dağra yaptı.
Konuşmanın tam metni şöyle:
"4 aydır ülkece bir şiddete, vahşete, katliama maruz bırakılıyoruz. Kan kokan, hayvanlar için katliamdan ve tecritten başka bir anlama gelmeyen yasa toplum olarak gündemimize girdiğinden beri her gün ama her gün hayvanlara yönelik şiddet, istismar ve katliam haberleri alıyoruz. Hayvanlara yönelik bu şiddet vakalarının tekil, istisnai vakalar olmadığını biliyoruz. Tıpkı kadın cinayetleri gibi, trans cinayetleri gibi, çocuk istismarı gibi hayvana yönelik şiddet de sistematik bir sorundur, hayvan nefreti de hayvan cinayetleri de politiktir.
Bu katliam yasası sürecinde gördük ki iktidar ve onun irili ufaklı yancıları, toplumu kutuplaştırmak üzere yeni türden kirli bir siyasete girişmiş durumda. Rejimin bu saldırıları sadece milyonlarca canlının katliamını öngörmekle kalmıyor; aynı zamanda kendi tabanının omurga kitlesini yaşam hakkını savunucularına, hayvanseverlere ve katliam yasası karşıtı olan herkese karşı azgın bir şekilde kışkırtıyor. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası tartışmaya açıldığı günden beri, toplumdaki bölünme daha fazla keskinleşti ve iktidar yanlılarının tüm “ötekilere” yönelik saldırıları artarak devam etti.
Peki bu sürece nasıl geldik? Hatırlayalım. Sokakta yaşayan köpekler yerel seçimlerden önce AKP, YRP ve BBP gibi gerici partilerin seçim propagandası haline getirilerek hedef gösterildi ve canavarlaştırıldı. AKP ve ittifakı yerel seçimlerin yenilgisiyle köpekler için “başıboş, saldırgan, hastalıklı, bozuk” gibi saçmalıklar sayıklayarak hayvanlara ve hayvanseverlere karşı tamamen etik dışı ve bilim karşıtı bir tutum aldı. Yüzyıllardır birlikte yaşadığımız, yemeğimizi, suyumuzu, sokaklarımızı paylaştığımız, her gün selamlaştığımız, beraber yürüdüğümüz, şehirlerimizin ve sokaklarımızın tıpkı bizler gibi birer sakini olan köpekleri birdenbire “nefret nesnesine” dönüştürdüler.
Şüphesiz hayvanların yaşam hakkına yönelik bu saldırılar yeni değil. Gerek AKP gerekse AKP öncesindeki iktidarlar, sokakta yaşayan hayvanların temel hakkı olan yaşam hakkını yok saydı, küçümsedi, değersizleştirdi. AKP’nin 23 yıllık iktidarı boyunca, “hayvana yönelik şiddet” herhangi bir yasada suç olarak düzenlenmedi, sadece idari yaptırımı olan bir kabahat olarak sayıldı. Hak savunucularının suç olarak tanımlanması için mücadele ettiği fiiller; hayvanlara yönelik şiddet, cinayet, işkence ve tecavüz cezasız kaldı. AKP’nin genel cezasızlık politikasının bir görünümü olan bu anlayış, yapılan son değişikliklerle bir katliam yasası haline gelmiş sözde “hayvanları koruma kanunu” ile en vahşi haline bürünmüştür. Bu yasa değişikliklerinin hayvana şiddeti, nefreti, istismarı meşrulaştırdığını hatta ve hatta teşvik ettiğini çok net şekilde görüyoruz! Tırmıkla hayvanları parçalayan kişinin “Devlet yasa çıkardı, artık hayvanları öldürmek serbest” deyişini hatırlayın! Adına yasa dedikleri bu katliam fermanı hayvana yönelik şiddeti sıradanlaştırmaya çalışıyor. Ancak biz alışmıyoruz! Tek bir dostumuzun dahi zarar görmesine tahammülümüz yok! Yasayı istemeyen %85’iz biz, halkın ta kendisiyiz! Elit saraylardan gelen talimatlarla, gece yarıları yapılan apar topar ahlaksız ve pişkin oylamalarla yasa yapılamaz. Çünkü yasal olan her şey meşru değildir. Tıpkı çocukları, göçmenleri, kadınları, LGBTİ+’ları engellileri, yaşlıları, Kürtleri, Alevileri öldürelim mi diye oylama yapamayacağınız gibi hayvanların yaşamını veya özgürlüğünü de oylama konusu yapamazsınız! Hayvanların tıpkı bizler gibi yaşamaya, özgürce yaşamaya hakkı var. Bu yüzden yaşamak için kimsenin merhametine, vicdanına ihtiyaçları yok. Tarihin bize pek çok kez gösterdiği üzere biliyoruz ki yasalar halk tarafından sokakta yazılır. İşte bizim hayvan dostlarımıza sözümüz var: Biz gerçek bir hayvan hakları yasasını sokakta hep birlikte yazacağız!
Tekrar söylüyoruz! İktidar, katliam yasası ile, kan kokan geçmişine bir yenisini daha eklemek istiyor. Hatırlayalım; Roboski’de bir gece yarısı köylülerin ve hayvanların nasıl savaş uçakları tarafından bombalandığını! Hatırlayalım; Gezi’de faşist güruh tarafından sokak ortasında sopalarla linç edilen Ali İsmail Korkmaz’ı, ekmek almak için giderken katledilen Berkin Elvan’ı! Hatırlayalım; Yandaş sermaye ihya edilecek diye evlerine ekmek götürebilmek için yerin yüzlerce metre altında kömür ararken Soma’da toprağa diri diri gömülen 301 madenciyi! Hatırlayalım; AKP’nin “öfkeli çocuklar” diye sahiplendiği eli kanlı cihatçıların Reyhanlı’da, Suruç’ta Ankara’da patlattığı, bombalarla öldürdüğü yüzlerce insanı! Hatırlayalım; halkın çaresizliğinden faydalanarak oy almak için çıkardığı imar aflarıyla, 6 Şubat depreminde günlerce göçük altında bıraktığı, sonra soğuktan donarak öldürdüğü insanları ve hayvanları! Ve şimdi, Katliam Yasası ile sokakta yaşayan dostlarımızı bizden almak istiyorlar! Bir kere daha tüm öfkemizle haykırıyoruz; tek bir dostumuzu vermemek için, yasa iptal edilene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz! Ve buradan Anayasa Mahkemesinin başkan ve üyelerine sesleniyoruz: Halkın ezici çoğunluğu bu yasayı istemiyor, iptal başvurusunun ilk incelemesini yaparken yürürlüğünü durdurmadınız.
Halk sizden bu katliam ve tecrit yasasını derhal iptal etmenizi bekliyor!
Yalanlarla katliamı aklamaya çalıştılar. Meclis koridorlarına çocukları getirip şov yapmaktan çekinmediler. Hayvanların yaşamını çocukların yaşamı ile kıyaslamaya kalktılar. Dediler ki “hayvanları öldürmemiz lazım çünkü çocukların yaşamı önemli”.
Gerçekten çocukların yaşamına değer veriyorsa bu iktidar, cevap versin: Önlenebilir hastalıklardan yılda 10 bin çocuğun ölmesinin sebebi kim? Bu iktidar değil mi?
Okulda olması gereken 671 çocuk son 11 yılda neden iş cinayetlerine kurban gitti?
Neden 2017 yılından bu yana 132 çocuk mayın patlamalarıyla, hunharca sürülen panzerler altında katledildi ve bir kişi dahi ceza almadı? 6 yaşındaki çocuklar için “rızası vardı” diyerek, istismarı aklayan, normalleştiren kim?
Yanıtlar gayet açık. Derdiniz ne hayvan, ne çocuk, ne kadın! Sizin gözünüzde yaşamın hiçbir değeri yok!
Ellerinde 20 yıldır imkan vardı. AKP 2004 yılında kendi çıkardığı kanundaki “kısırlaştır-aşıla-yerine bırak” modelini uygulayabilirdi. Üretim ve ticareti yasaklayabilirdi, barınak diyerek güzellediği ölüm kamplarını inşa etmek yerine kısırlaştırma seferberliği ilan edebilirdi. Bunlar yapılsaydı birkaç sene içerisinde yüksek dedikleri “popülasyon” azalabilirdi. Devasa petshop fuarlarıyla, üreticiler ve yetiştiricilerle hayvan rantını sürdürmeyi durdursaydı, 4 yıl içerisinde yurt dışından nesneymiş gibi 3 milyon köpek satın almasaydı, bu sistemde dönen paradan vazgeçebilseydi yüksek dedikleri popülasyon azalırdı.
AKP kendi sorumluluğunu yerine getirmediğini bu katliam yasasıyla itiraf ediyor. Üstelik kendi sorumluluğunu yerine getirmediği için hayvanları hapsetmek, öldürmek istiyor. Sorumluluğunu yerine getirmeyen iktidar şimdi faturayı hayvanlara kesmeye çalışıyor. Tıpk4³ı şiddete, tacize uğrayan kadınlara “O saatte orada ne işi varmış?” dediği gibi, sokaklarda her gün şiddete uğrayan, mağdur olan hayvanları düşmanlaştırıyor.
Bugün bir kez daha buradayız. Öldürmek isteyenlere inat, sosyal medya trollerine inat, iktidar medyasına inat, muhalefet edermiş gibi görünen ama hayvanların yaşam hakkını savunmaya gelince ortalıktan kaybolan muhalefete inat, buradayız.
İktidar, hayvanların yaşamını korumak isteyenleri elitist diye yaftaladı. Bizler elitmişiz. Saraylarından, lüks sitelerdeki villalarından bizlere elitist dediler. Bizler kirasını ödeyemeyenler, geçinemeyenler, barınamayanlar, emekli maaşını yettiremeyenler, yol parasını bile hesap ederek yaşayanlarız. Bu toplumun büyük çoğunluğu, milyonlarız.
Mahallelerde, meydanlarda, sokaklardayız. Katliam yasası iptal edilene kadar hayvan dostlarımız için sokaklarda olmaya devam edeceğiz. Mücadelemiz uzun da olsa, acı da olsa, zor da olsa bu bir avuç azınlığa hayvanları teslim etmeyeceğiz! Teslim Etmeyeceğiz! Teslim etmeyeceğiz!
Bu halk, karşısındaki trol ordusuna, iktidarın bütün olanaklarına rağmen yılmıyor, geri adım atmıyor. Halktan kaçırarak mecliste bir oyun gibi el kaldır indir talimatını yerine getiren vekillerin utanmaz gülüşleri hafızamızdan asla silinmeyecek. Hayvanları öldürmek için canhıraş çalışan AKP ve MHP vekillerini unutmayacağız! Affetmeyeceğiz!
Hep söyledik. Yaşam hakkı göstermelik oylamalarla gasp edilemez. Bakın görüyorsunuz; bu halk, bu yasanın uygulanmasına izin vermiyor, vermeyecek!
Hep birlikte, AYM’nin derhal yasayı iptal etmesi için her alanda, çok daha güçlü şekilde ses çıkarmaya devam edeceğiz. Biliyoruz ki, bizler, bu yasayı durdurabiliriz. AYM’nin bu yasayı iptal etmesi için bıkmadan usanmadan tüm gücümüzle haykıralım!
Bizler biliyoruz, kazanacağız. Er ya da geç kazanacağız. Hayvanlar kazanacak, çocuklar kazanacak, yaşam kazanacak, barış kazanacak!
Aylardır tek bir ağızdan “onlar bir avuç, biz milyonlarız” diye, duymak istemeyen tüm kulaklara haykırdık. Yasanın kulis bilgileri geldiği ilk günden beri, 23 Mayıs’tan bu yana gitgide artarak, yüz binlere ulaşarak sokağa indik. Ve bugün burada yalnız değiliz. Yurdun dört bir yanında eylem seferberliğimize cevap verenler burada! Ankara burada! İzmir burada! Antalya burada! Eskişehir burada! Datça burada! Alanya burada! Sokaklara inen, meydanları dolduran öfkeli ve kararlı kalabalıklar olarak bir kez daha haykırıyoruz. Biz bu yasayı durdurabiliriz!
Bir ideoloji ve ayrımcılık olan türcülük, insanların diğer türlerden daha üstün olduğunu ve böylece insanların insan-olmayan hayvanlara yapabildiklerinin tamamen meşru olduğu görüşüdür. Sokakta yaşayan hayvanların sorun haline getirilmesi, nefret nesnesine dönüştürülmesi ve sonucunda katliam yasasının yürürlüğe girmesinin ana nedenlerinden biri, mevcut rejimin önemli bir dayanak noktası olan türcülüktür. Diğer bir neden ise 31 Mart seçimlerinden sonra yerel yönetimlerin çoğunun “muhalefet” belediyelerine dönüşmesidir. Belediyeler katliam yasasına uymadıkları takdirde kayyum da dahil olmak üzere bir dizi yaptırım devreye giriyor. Şayet belediyeler katliam yasasını şu ya da bu oranda uygularsa, ezici çoğunluğu yasa karşıtı olan halk, belediyelerle karşı karşıya gelecek ve böylece toplumsal bir huzursuzluk yaratılmış olacak.
Bu vesileyle muhalif belediyelere, özellikle Özgür Özel ve CHP’ye seslenmek istiyoruz. Birkaç onurlu vekilin ve hayvansever siyasetçinin dışında, katliam yasasına dair anket sonuçları gelene kadar, yani halkın çoğunluğunun yasa karşıtı olduklarından emin olana kadar sessiz kalmayı seçen ve bizim uzun mücadelemiz sonrasında “bu yasayı hiçbir belediyemiz uygulamayacak” diyenlere sesleniyoruz. Halkın katliam yasasına karşı kararlılığı ve mücadelesi sizlerin rahatça faydalanacağınız “oy deposu” değildir. Bir yandan “yasaya karşıyız” derken bazı belediyelerinizin AKP’nin gölgesinde nasıl iş pişirdiğini, hatta bazı belediyelerinizin AKP belediyelerinden önce sokaktaki köpekleri toplama kamplarına hapsettiklerini biliyoruz. Sözde “cumhur” için adaylık yarışına giren Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi bazı başkanlarınızın mevcut iktidarın adımlarını nasıl itinayla takip ettiğini biliyoruz. İktidarın bayrağını sallamaya hevesli olan, hayvanlara tecridi ve ölümü reva göre bu belediyeler halkın öfkesinden payına düşeni alacaktır!
Dostlarımızı sizin vahşet planlarınıza teslim etmeyeceğiz! Biz yaşamdan yana olanlar; kana susamış bu iktidara, sahte haberlerle toplumu manipüle eden trol ordusuna, sosyal medyada tonlarca para döktüğünüz sahte bot hesaplara, kendisine gazeteci deyip meslek etiğini yok sayarak hayvanların yaşam hakkını anketler açarak bir avuç takipçisiyle tartışmaya açanlara, her gün bilimden uzak, yeni nefret söylemleri ile toplumu kutuplaştıranlara, halkın parkını halka kapatanlara, halkın meclisine halkı almayanlara, protesto hakkını engelleyenlere, gözaltına alanlara karşı; hayvanları, sokakta yaşayan köpekleri, dostlarımızı savunuyoruz! Savunmaktan vazgeçmeyeceğiz! Buradayız! Bir yere gitmiyoruz!
Her şeyin bittiğini söyleyenlere ufak bir mesajımız var; biz daha yolun başındayız ve biz bitti demeden bitmez! Sokakta yaşayan hayvanları bizden koparmak isteyen yasaya karşı, öfkemizi ve bilincimizi daha gür ve daha güçlü örgütlemeye devam edeceğiz! Biz yarattığınız bu çirkinliğin içinden, yaşam için, hayvanlar için, tüm türler için, özgür bir dünya için güzellik çıkarmaya kararlıyız.
Sizin nefretiniz ve kanlı yasanız kaybedecek, bizim yaşam kararlığımız ve mücadele azmimiz kazanacak.
Siz öldürmek istiyorsunuz, biz özgür yaşatacağız, yaşatacağız, yaşatacağız!"
İzmir
İzmir Yaşam Hakkı Savunucularının çağrısıyla Cumhuriyet Meydanı'ndan, Gündoğdu'ya yüründü.
Sık Sık "Katliama hayır","Dur de katliama dur de","AYM yasayı et" sloganları atıldı.
İstanbul mitinginde okunan açıklama, İzmir'de de yapıldı.
Eskişehir
Eskişehir'de Yaşatacağız Platformu ile Eskişehir Emek ve Demokrasi Platformu'nun çağrısıyla çok sayıda kişi hayvanların katledilmek istenmesine karşı yürüdü. Köprübaşından Yediler Parkı'na yapılan yürüyüşte, "Onlar öldürmek istiyor biz yaşatacağız" pankartı taşındı.
Açıklamayı okuyan Merve Akbulut, şunları vurguladı:
"Ancak bizim, insan merkezci-türcü ideolojiye karşı gittikçe büyüyen bütünleşik bir mücadelemiz var. Antitürcü hareket, cinsiyetçilik, ırkçılık, sağlamcılık gibi düşüncelere karşı mücadeleye politik bir zemin sağlamaya, ekoloji hareketine en tutarlı politikaları sağlamaya devam edecek. Tüm şiddet ve tahakküm biçimleri ortak bir temele, bazı hayatların diğerlerinden daha üstün olduğu düşüncesine dayanır. Bu fikri yeniden üreten tüm söylem ve eylemlere karşı ortak bir mücadele yürütülmesi gereklidir. Bu sebeple kadın hareketi, ekoloji hareketi, işçi hareketi, LGBTİ+ hareketi gibi farklı alanlarda mücadele yürüten tüm hak savunucularıyla dayanışmayı sürdüreceğiz. Yasayı geri çektireceğiz."