Ankara’da kurulan Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi, geçen hafta bir basın açıklamasıyla ilk kez sokağa çıktı. İnisiyatifin kurucularından, oyuncu, aktivist ve yerel hayvan koruma görevlisi Güliz Gündüz’le konuştuk.
Böyle bir inisiyatif kurma fikri nasıl aklınıza geldi?
Güliz Gündüz: Türkiye’de birçok dernek, konfederasyon var. Ancak bu dernekler ve oluşumlar ne yazık ki hayvan haklarını bir direniş cephesinden savunamıyorlar. Bu yüzden arkadaşlarımızla beraber daha fazla direniş gösterebilecek bir inisiyatif kurmak istedik çünkü diğer oluşumlar genellikle bir hak arayışı üzerinden değil de merhamet üzerinden bir söylem geliştiriyor. Hayvanlar bizim gibi bireyler, hisseden, acıyı, mutluluğu bizim gibi hisseden bireyler. O yüzden arkadaşlarımızla bir direniş hattı kurmak istedik ve bu inisiyatifi kurduk.
Bu inisiyatifin talepleri nelerdir?
Öncelikle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda bir değişiklik yapılmak isteniyor. Bu kanunun 6’ıncı maddesinde der ki “sokak hayvanları aşılanıp, kısırlaştırılıp, yerlerine geri bırakılmak zorundadır”. Şimdi hükümet bu maddeyi tamamen ortadan kaldırmaya çalışıyor. Biz buna karşı duruyoruz çünkü biz mahallemizde sokak hayvanları ile beraber ortak bir kültürü devam ettiriyoruz ve hiçbir şekilde bu devasa barınaklara hayvanların tıkılmasını istemiyoruz. İlk talebimiz bu.
Bunun dışında 5199’un genişletilmesini istiyoruz. Şöyle ki, hayvanlara tecavüz, işkence, cinayet vakaları çok arttı. Bunun nedeni ise cezasızlık çünkü yatarı olan hapis cezası yok. Varmış gibi görünüyor ama yok. Yasaklı ırk kavramının ortadan kalkmasını istiyoruz çünkü hiçbir ırk yasaklı olamaz. Hayvan ticaretinin kesinlikle yasaklanmasını istiyoruz. Genel isteklerimiz bu yönde.
Son zamanlarda barınaklardaki durum da gündeme geldi. Biraz anlatır mısınız?
Barınaklar korkunç durumda. Aslında biz barınak değil, toplama kampı diyoruz oralara çünkü bunlar bir barınma yeri değil hayvanlar için. Sürekli öldürüldükleri, aç bırakıldıkları, susuz bırakıldıkları, tıkış tıkış bir arada kaldıkları bir yer. Bu aslında hayvanların doğasına da aykırı, normalde hayvanlar sokakta ikişerli-üçerli belirli bölgelerde dururlar. Siz bir yere 100-200 köpek koyduğunuzda o hayvanlar doğal olarak alan koruması yapacağı için birbirlerine girerler. Konya’da birini gördük ama kafalarına kürekle vurulan onlarcasının olduğunu biliyoruz. Şu anda oraya giriş zaten yine yasak. Mamak’ta da kısır, küpeli, aşılı hayvanlar barınakta tutuluyor yani yasa çiğneniyor. Genel olarak barınaklar bu durumda. Ben Türkiye’de hiç iyi barınak görmedim.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hayvan barınma alanında neler oluyor?
Boğaziçi Üniversitesi’nde mezun olan Defne Hanım’ın öncülüğünde bir alan kurulmuştu. Bu alan Boğaziçi Üniversitesi’nin içinde ve burada hayvanlar hapsedilmiş değildi. Geniş bir alanda beraber yaşıyorlardı. Buradaki hayvanlar genel olarak daha yaşlı, hasta, bakıma muhtaç hayvanlardı. Çok güzel bir alanları, kulübeleri vardı. Oradaki gönüllü arkadaşlarımız, öğrenci arkadaşlarımız ilaçlarını düzenli veriyor, düzenli gezdirmelerini yapıyorlardı. Sonra cumhurbaşkanının talimatıyla, bir vakfın anlaşmalı olarak verdiği bir alana alınması istendi bu hayvanların. Buna karşı çıktık çünkü vakıf her an ellerinden bu yeri alabilir ve bu alan evlere çok yakın olduğu için köpek havlamalarından şikayet edileceği aşikardı. Bir Pazar günü, kimseye haber vermeden kulübeleri yıkıp hayvanları apar topar bu alana taşıdılar. Şu anda gönüllülerin, öğrencilerin girişi yasaklandı. Oradaki bakıma muhtaç hayvanların hiçbir bakımını yapamıyor Boğaziçili arkadaşlar. Şimdi de çok fazla şikayet varmış havlamalarından dolayı ve “sahiplendirme yapacağız ve hayvanlar birkaç gün içinde buradan gidecek” demişler. Biz “sahiplendirme” yapmayacaklarını biliyoruz.
Ankara’da bir basın açıklaması yaptınız. Nasıl geri dönüşler aldınız?
Basın açıklamamız çok güzel geçti. Yeşil Sol Partili milletvekili adayları katıldı, hayvan hakları aktivistleri, LGBTİ+ örgütlerinden, kadın örgütlerinden arkadaşlarımız vardı. Ancak biz açıklamayı Kuğulu Park’ta yapacaktık ve polis yasal hakkımızı kullanmamızı engelleyerek burada bize açıklamayı yaptırmadı. Buna rağmen iyi bir adım atmış olduk ve hak mücadelerini ortaklaştırdığımız bir açıklama oldu. İnisiyatifimiz büyüyor, sesimiz daha fazla duyulmaya başladı. Şunu bilsinler ki, değil parkta açıklama yapamamak o parktan dışarı taşacağımız günler yakında.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Biz bu nefretin nereden geldiğini biliyoruz. Şu anda AKP’nin beraber hareket ettiği bazı tarikat ve cemaatler, özellikle de meclise sokmaya çalıştıkları Hüdapar. Bunların kadın, LGBTİ+ ve hayvan düşmanı olduklarını biliyoruz. Özellikle köpekler üzerinden bir nefret örgütleniyor. Havyan dostlarımızın da, kadın haklarında dayanışma içinde olduğumuz arkadaşlarımızın da, LGBTİ+ arkadaşlarımızın da yanında olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Bu nefrete boyun eğmeyeceğiz.
(Sosyalist İşçi)