AKP'li Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ait Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde elindeki kürekle bir köpeği katleden görevlinin görüntüleri sosyal medyaya düştü, görüntülerin yayınlanmasından sonra iki kişi gözaltına alındı.
Konya'daki bakımevi ve rehabilitasyon merkezinde gerçekleştirilen işkence ile öldürme suçu, barınaklardaki gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.
Olaydan birkaç gün sonra yaptığı açıklamada Tarım ve Orman Bakanlığı, bu barınağın 2 Kasım ve 15 Kasım 2022 tarihlerinde denetlendiğini, “barınma koşullarına ilişkin bir olumsuzlukla karşılaşılmadığını" belirtti. Bakanlığın denetlemeden elde ettiği sonuç, barınaktaki hayvan sayısının kapasiteyi aşmadığı yönündeymiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da 17 Kasım’da yaptığı açıklamada hayvanlara işkence edilen bu tesisi övmüş, sokakta yaşayan tüm hayvanların toplatılması ve bu gibi tesislere gönderilmesi gerektiğini söylemişti: “Bu konuda öncelikli olarak belediyeler, barınaklar inşa ederek sahipsiz, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Mesela bizim Konya Büyükşehir Belediyemizin gerçekten çok örnek bir çalışması var. İstanbul'da Beykoz Belediyemizin de gerçekten çok örnek bir çalışması var. Yani hem teşhis hem tedavi ve ondan sonra da hayvanları garipsemeyecekleri alanlara salıverme gibi bir çalışmayı şu anda Beykoz Belediyemiz de Konya Büyükşehir Belediyemiz de yapıyor.”
Yaşam haktır, tanıyın!
Konya Valiliği, iki kişinin gözaltına alındığı vahşetle ilgili incelemelerde tesis müdürünün de açığa alındığı bildirdi. Fakat bu, hayvanlara yapılan işkenceyi durdurabilecek bir önlem olmaktan çok uzak.
Vahşet gerçekleştikten sonra göstermelik sorumlu belirleyip, bu yaşananlar münferit bir olaymış gibi işlem başlatmak, hayvanlara yapılan işkenceyi durdurmaz. Çünkü hayvan hakları uzun yıllardır göz ardı ediliyor, hayvanlara şiddet uygulanan bu tesisler devlet erkanı tarafından övülüyor.
Hayvanların yaşam hakkını koruyan ve 2004 yılında kabul edilen 5199 sayılı kanuna göre:
► Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.
► Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da, sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.
► Hayvanların korunması, gözetilmesi, bakımı ve kötü muamelelerden uzak tutulması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Yeni maddelerin de eklenmesi gereken 5199 sayılı Kanun gereği sokak hayvanları sadece şu amaçlarla barınaklara alınabilir; aşılama, tedavi etme, kısırlaştırma. Yani bu barınakların hepsi geçici bakımevleri statüsünde. Bakımı ya da tedavisi tamamlanan tüm sokak hayvanları alındıkları yere bırakılmak zorundadır.
Dolayısıyla Erdoğan’ın söylemindeki “sahipsiz, başıboş sokak hayvanlarının” toplatılması vurgusu hem hukuka hem de vicdana aykırı bir çıkış. 21 baronun imzasını taşıyan açıklamada hukukçular şöyle diyordu; “Cumhurbaşkanının, yasal sorumluluklarını yerine getirmeyen belediyelere ve kurumlara karşı gerekli hukuki süreçlerin işletilmesi yerine, masum ve savunmasız hayvanların doğal yaşam alanı olan sokaklardan toplatılıp barınağa dönüştürülmek istenen bakım evlerine kapatılması ve yerleşimden uzak alanlarda hapsedilmesi için verdiği talimat Yasaya aykırı olduğu için bağlayıcı değildir, uygulanamaz.”
Sokak hayvanlarının bu barınaklardaki işkencecilerin ellerine teslim edilmesi kabul edilemez. Hayvanların yaşam hakları anayasal güvence altına alınmalı, ‘sahipli/sahipsiz hayvan’ tanımları terk edilmelidir ki sokak hayvanlarına yönelik şiddet son bulabilsin:
► Belediyeler başta olmak üzere, bu konudaki yasal sorumluluklarını yerine getirmeyen tüm kişi ve kurumlar hakkında etkin, caydırıcı adli ve idari yaptırımlar düzenlenmeli, bunlar derhal hayata geçirilmelidir. Hayvanlara yönelik şiddet içeren her türlü davranışa hapis cezası yaptırımı getirilmelidir. Bu suçlarda takdiri indirime başvurulması kabul edilemez.
► Sokakta yaşayan hayvanlar, sokak sakinleridir. Yaşadıkları yerlerde karşılaştıkları tüm sorunlar ortak yaşam kültürüne bağlı kalınarak çözülmeli, yaşam haklarına yönelik tüm tehditler ortadan kaldırılmadır. 5199 Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesi gereği, bakımevlerinde rehabilitasyon süresini tamamlayan ve yuvalandırılamayan hayvanlar derhal alındıkları noktaya bırakılmalıdır.
► Belediyelerin görevlerini yerine getirip getirmediği bağımsız kurumlarca denetlenmeli, görevlerini yerine getirmeyen belediyelere ağır idari yaptırımlar getirilmelidir. Hayvanlara yöneltilen şiddet, onlara bakmakla yükümlü kurumlar tarafından gerçekleştirilirse bu durum “nitelikli hal” kabul edilerek ağırlaştırılmış ceza uygulanmalıdır.
► Yasak veya tehlikeli ırk diye bir şey yoktur; kötü bakılmış, psikolojik ve/veya fiziksel şiddete maruz bırakılmış köpekler mevcuttur. Tehlikeli olan, sorumluluğunu aldığı canlıyı saldırgan hale getirmiş olan bu kişilerdir; hayvanların değil onların cezalandırılmaları gerekir.
► “Sahipli hayvan” yoktur; sorumluluğu üstlenilmiş hayvan vardır. Kimse bir başka canlının sahibi olamaz. Sorumluluğunu aldığı bir canlıyı terk eden, şiddet uygulayan, gereken bakımı sunmayan herkes cezalandırılmalı, bu kişilerin bir başka hayvanın sorumluluğunu almaya kalkışmasına izin verilmemeli, bunun takibinin yapılabilmesi sağlanmalıdır.
► Her canlının yaşam hakkının tanınması gerektiği anlaşılmalı, sahiplik statüsü diye bir şey olamayacağı için satış hakkı diye bir şeyin de olamayacağı kabul edilmelidir. Hayvan ticareti yasaklanmalı, ceza uygulanmalıdır.
► Hayvanat bahçeleri ve yunus parkları birer işkence yöntemidir; yenilerinin açılmasına izin verilmemeli, mevcut tesisler ise yaban hayatı merkezlerine dönüştürülmeli ve bakıma muhtaç canlılar için geçici bakım hizmeti sunan tesisler olarak işletilmelidir.
► Av ve avcılık yasalarla meşru kılınamaz. Hiçbir canlı, spor niyetine, zevk için öldürülemez, bu durum bir turizm biçimi olarak teşvik edilemez. Avcılık ve av turizmi derhal yasaklanmalıdır.
Tuna Emren
(Sosyalist İşçi)
Çizim: Kemal Gökhan Gürses