Biden, iklim kriziyle mücadele ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi kapsamında hazırlanan 700 milyar dolarlık Enflasyon Düşürme Yasasına (IRA) onay aldı.
Sağlık ve iklim krizi mücadelesinin maliyetlerini zenginleri vergilendirerek çıkarmayı hedefleyen yasada, iklim kriziyle mücadele için ayrılan toplam bütçe ise 370 milyar dolar.
Tasarıda, şirketlere emisyonlarını azaltmaları şartı getirilmiyor, bunun yerine yenilenebilir enerjiye yatırım yapan şirketlere vergi indirimi ve teşvikler sunuluyor.
Ayrıca Medicare sağlık sigortası programı kapsamında sağlanan bazı reçeteli ilaçların da fiyatlarını düşürme sözü veriyor.
Tasarıda neler var?
Enflasyon Düşürme Yasası (IRA) adıyla sunulan ve zenginleri vergilendirmeyi amaçlayan bu tasarı, yılda 400 bin doların üzerinde kâra geçen şirketlere, en az yüzde 15 olmak koşuluyla daha fazla vergi ödeme zorunluluğu getirmiş oldu.
Tasarının iki kolu var; biri sağlık hizmetlerine, diğeriyse iklim kriziyle mücadeleye uzanıyor.
İlki için getirilen en önemli itiraz, ülkede çok pahalı olan insülin ilaçları için herhangi bir fiyat sınırlandırması önermiyor, bunun yerine daha genel bir ifade ile fiyatların müzakere edileceği yönünde bilgi veriyor. ABD’de yıllık ortalama insülin maliyeti 2016'dan buyana neredeyse ikiye katlandı. Hastaların birçoğu yüksek fiyatlar yüzünden ya kullanmak zorunda oldukları dozu azaltıyor ya da ilaçlarını Meksika, Kanada gibi ülkelerden temin etmeye çalışıyor: Ülkede şişe fiyatı 320 dolar olan insulin Kanada’dan 30 dolara temin edilebiliyor.
İklim kriziyle mücadele kapsamında değerlendirilen kısmı ise, her şeyden önce, Biden’ın – eğer ki bu mücadeleye gerçekten atılacaksa - kendisine bu konuda daha fazla alan tanıyabilecek bir ‘iklim acil durumu’ ilan etmekten vazgeçmiş olması nedeniyle eleştiriliyor.
Biden son günlerdeki demeçlerinde bu krizin “varoluşsal bir tehdit” olduğunu ve hemen harekete geçilmesi gerektiğini vurgulamaya başlamış olsa da resmi bir ‘acil durum’ ilan etmedi.
Bu finansmanın çok önemli bir bölümü iklim afetlerinin önlenmesi, kamu hizmetlerinin desteklenmesi, binaların güçlendirilmesi ve ısıtma-soğutma faturalarının düşürülmesine gidecek. Yani dezavantajlı topluluklara öncelik verilecek gibi görünüyor.
Bunların yanı sıra Meksika Körfezi'nde deniz üstü türbin girişimi için ek destek sunuyor ve güçlü bir sera gazı olan metan emisyonlarının azaltılması için 1,5 milyar dolarlık bütçe ayırıyor.
Tasarıyı inceleyen bazı uzmanlar, ABD’nin emisyonlarını 2030’a kadar (2005 seviyelerine kıyasla) yaklaşık yüzde 40 oranında azaltabileceğini bildirmiş olsa da birazdan okuyacağınız üzere, fosil yakıt endüstrisine herhangi bir sınırlama getirilmiş değil – bilakis yeni fosil yakıt projelerini onaylamaya devam ediyorlar.
Dolayısıyla, uzmanların bu iddialarının yakından incelenmesi gerekir.
Bir yanda iklim mücadelesi, diğer yanda Manchin
Biden, Trump’ın geride bıraktığı enkazı devralırken çevre politikalarının iyileştirilmesi ve bilhassa da iklim eylemine geçilmesi konusunda bazı sözler verdi.
Bu bağlamda attığı ilk adımlardan biri, ABD’nin Paris Anlaşmasını yeniden tanıması için harekete geçmek oldu. Geçtiğimiz yıl ülkenin sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar en az yüzde 50 oranında azaltacağını bildirerek, 2024’e kadar yılda 11,4 milyar dolar iklim finansmanı sağlayacağına dair bir söz daha verdi.
Ne var ki Kongre'den bunun yalnızca 1 milyar dolarını alabildi.
Bu açıdan yaklaşınca, Biden’ın çabalarında kararlı olduğu söylenebilir. Fakat Enflasyon Düşürme Yasası (IRA) sorunlu bir tasarı. Fosil yakıt endüstrisinin çıkarlarını da gözeten, bu endüstrinin yerküreyi kirletmeye devam etmesine izin veren, kısacası onları durdurmaya yeltenmeyen bir yaklaşımı var.
Yenilenebilir enerji yönüne bir havuç uzatıyor ama diğer taraftan kirleticilere sopa göstermeyi de reddediyor. Dolayısıyla, daha fazlasının talep edilmesi gerektiği ortada.
Enflasyon Düşürme Yasası'nın öncülü olan ‘Build Back Better Act’, Demokratlar kanadından Senatör Joe Manchin'in muhalefeti nedeniyle bir yıldan fazla sürecek müzakerelerde karara bağlanmak üzere bekletilmişti. Sonuçta ilk paketin maliyeti daraltıldı ve fosil yakıt endüstrisinin önünü tıkayacak bölümleri tekrar elden geçirildi.
Manchin ilk tasarıya itiraz ediyordu, çünkü daha sonra ortaya çıktığı üzere, yüksek oranda kirletici bir enerji santralinin yegane düşük kaliteli kömür tedarikçisi olan Enersystems'in ortaklarından biriydi ve buradan milyonlarca dolar kazanıyordu.
İşte bu nedenle, ekonomisi kömür madenciliğine dayanan Batı Virginia için hiç de iyi olmayacağını bahane ederek, fosil yakıtlara getirilecek sınırlamalar ve iklim kriziyle mücadeleye yönelik önlemlere karşı oy verdi, hatta bu tür çabaların kömür endüstrisini öldüreceğinden “çok rahatsız olduğunu” dile getirdi.
Manchin bir yandan fosil yakıt sektörünü güçlendirme yönünde adımlar atmaya çabalarken – örneğin yeni boru hattı projelerini onaylatmaya çalışıyor - diğer yandan iklim eylem planı tasarısında bu çabalarına engel teşkil edebilecek bölümleri müzakereye açıp kazanım elde etme peşine düştü.
Tasarı Meksika Körfezi'nde deniz üstü türbin girişimi için ek destek sunuyor ama Manchin’in oyu öyle kolay kazanılmadı tabii: Tam olarak aynı bölgede, yani Meksika Körfezi’nde ve ayrıca bir de Alaska kıyılarında gerçekleştirilecek yeni petrol ve gaz projelerine de yeşil ışık yakıldı.
Ayrıca bir de oy kaygısı var. İşin gerçeği, tasarı, Demokratlar için, önümüzdeki Kasım ayında gerçekleştirilecek seçimlere yönelik bir hamleydi.
Tasarı üzerinde, Penn Wharton Bütçe Modeli tarafından yapılan bir analiz, enflasyonu düşürme konusunda da pek etkili olamayacağını vurguluyor.
Joe Manchin'in kişisel çıkarlarının korunup kollanmış olması, iklim krizi mücadelesinde “insanlık tarihinin en büyük eylemi” olarak sunulan tasarıya gölge düşürmekle kalmaz; yenilenebilir enerji projelerini, petrol ve gaz projelerinin gelişimiyle el ele sürdürmeye adanmış olması açısından (en ılımlı tabirle) göstermelik bir girişim yapar.
Zenginleri vergilendirme ve bu yolla oluşturulacak bütçenin yenilenebilir enerji projelerine aktarılması gayet iyi bir fikir tabii. Fakat bu haliyle pek de işe yarayabilecek bir hamle gibi durmuyor.
Anlaşılan o ki iklim mücadelesinde kararlı bir şekilde yol alabilmek için, Manchin’e verilen tavizleri sonlandırıp fosil yakıt endüstrisini hedef alacak bir atılıma daha ihtiyaç var.
Tuna Emren