Ağustos ayında Gazze Şeridi’nin en büyük şehri olan Gazze kentini tamamen işgal etme ve burada yaşayan bir milyon civarı Filistinliyi de kentten çıkarma kararı alan İsrail yönetimi geçtiğimiz hafta yoğun bir hava ve kara bombardımanı eşliğinde kentin işgaline başladı.
İsrail ordusu son bir haftadır Gazze kentindeki tüm yüksek binaları havaya uçurmuştu. Bunu, karadan başlayacak işgal sırasında Hamas’ın İsrail askerlerinin ilerleyişini görmesini engellemek amacıyla yaptığını ilan etti. Kara işgali başlarken kentin tüm elektriğini, telefon ve internet bağlantısını kesti.
Bombardıman ve havaya uçurulan binalar yine yüzlerce sivilin ölümüne neden oldu. Yüz binlerce insan da açlıkla mücadele ederken bir kez daha yollara düştü. Şu ana kadar kentten 300 bin kişinin ayrılarak güneye göç ettiği belirtildi BM tarafından.
İsrail bu kez sadece kendi askerlerini kullanmıyor. “Halk Güçleri” adını verdiği yerli işbirlikçilerden oluşan bir birliği de Gazze kentinde çatışmalara ve sivil halkın üzerine yolluyor. Bu grubun El Kaide ve IŞİD’in eski militanlarından oluşturulduğu söyleniyor. Hamas önceki yıllarda Gazze’de etkin olmak isteyen bu gruplarla çatışarak Gazze’ye girmelerini engellemişti.
7 Ekim’den bu yana Gazze’de öldürülen Filistinlilerin sayısı 65 bini aşmış durumda. Bu sayıya açlık, ilaç yetersizliği gibi nedenlerle ölenler ve yıkıntılar altında kalan kayıplar dahil değil. Doğrudan açlıktan ölenlerin sayısı da 442’ye ulaştı.
Emperyalizmin savaş aracı İsrail
İsrail sürekli olarak eriyen uluslararası meşruiyetini savaşı bölgeye yayarak aşmaya çalışıyor. Bu sayede Batılı devletlerin desteğini almaya devam ediyor.
En son Hamas’ın Katar’da bulunan müzakere heyetini ABD donanmasının da desteğiyle vurdu. Beş Hamas üyesi öldürüldü ancak heyetin üst düzey görüşmecileri hayatta kaldı.
Ardından Mısır’a da aynı şekilde operasyon yapacağı bizzat Mısır tarafından açıklandı ve Mısır bunu savaş ilanı sayacağını belirtti.
İsrail bu saldırıdan sonra Yemen’de ve Suriye’nin güneyinde de saldırılar düzenledi.
İsrail’in bölgesel saldırganlığına karşı Katar’ın başkenti Doha’da Arap ve İslam ülkeleri liderlerinin acil zirvesi toplandı. Zirveden kınamadan öteye giden bir somut yaptırım çıkmadı ancak Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri (Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) “ortak savunma mekanizmasını harekete geçirme” taahhüdünde bulunarak ortak bir savunma paktı girişimi başlattı. Grubun Birleşik Askeri Komutanlığı’nın yakında Doha’da bir toplantı yapacağı açıklandı.
İsrail, kuruluşundan beri bölgede Batı emperyalizminin vurucu gücü gibi davranıyor. Fosil yakıt kaynakları nedeniyle jeopolitik önemi olan bölgedeki devletler İsrail’in saldırganlığına rağmen başta ABD olmak üzere diğer Batılı devletlerle işbirliği yapmaya zorlanıyor.
Ancak son iki yıldır İsrail’in tüm uluslararası hukuku ve BM düzenini yok sayan saldırganlığı Batı emperyalizmi içerisinde de sorun yaratmış durumda. ABD, İsrail’i sonuna kadar desteklemeye devam etmekle birlikte Ortadoğu ülkelerini Çin ve Rusya’ya kaybetme endişesi de taşıyor.
Mısır’ın geçen hafta Çin’den aldığı savunma füzeleri HQ-9B’yi Sina’ya yani İsrail sınırına yerleştirmesi bu endişenin gerçekçi olduğunu gösteriyor. ABD Başkanı Trump’ın bir yandan Katar saldırısında İsrail’e destek verirken bir yandan da Katar’ın bölgedeki en önemli ABD müttefiklerinden biri olduğunu belirtmesi bu yüzden.
Soykırımdan kâr edenler
BM Filistin toprakları özel raportörü Francesca Albanese, Temmuz ayında yayınladığı “soykırım ekonomisi” adlı raporunda 60’tan fazla şirketin İsrail’le sürdürdüğü ve hatta 7 Ekim’den sonra artırdığı ticari ilişkiler sayesinde zenginleşmeye devam ettiğini ortaya koymuştu.
Geçtiğimiz hafta benzer bir rapor bu kez Uluslararası Af Örgütü tarafından bir brifingle dünyaya duyuruldu.
“İsrail’in suçlarını kolaylaştıran ekonomi politiğin fişini çekin” adlı brifingde, Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki soykırımına ve işgaline ticari ilişkileriyle destek sağlayan 15 şirketi açıkladı. Bu 15 şirketin, sivillerin aç bırakılmasını ve toplu halde öldürülmelerini tasarlayan ve Filistinlileri on yıllardır haklarından yoksun bırakan bir hükümeti ayakta tutmaktan sorumlu olduklarını belirtti.
Çocuklar ölürken kâr etmeye devam eden şirketler arasında Elbit Systems, Rafael Advanced Defense Systems, Israel Aerospace Industries, Lockheed Martin, Boeing gibi silah şirketleri başta geliyor.
Bu açıklamayla aynı gün İsrail Maliye Bakanı aşırı sağcı Bezalel Smotrich de Filistinlilerden tamamen temizlenecek Gazze Şeridi’nin bir “emlak cenneti” olacağını açıkladı. 2,4 milyon insanın yaşadığı soykırımdan yükselecek yeni zenginlikler için şirketleri İsrail hükümetine desteğe çağırdı.
Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam International da geçen hafta birçok ülkeden 80 civarı STK’nın başlattığı yeni bir boykot kampanyasını ilan etti. “Yerleşimlerle Ticareti Durdurun” başlıklı yeni kampanya bu savaş-kâr ilişkinin sadece Gazze’de değil Batı Şeria’da da yaşanmakta olduğunu gösterdi.
Batı Şeria’da artan yerleşimleri işaret eden kampanya, bu yasadışı yerleşimlere yatırım yapan Barclays Bank, Siemens, Carrefour gibi şirketleri ifşa ederek bu şirketlerin yerleşimlerle olan ilişkisini kesmesini istedi ve bu şirketleri boykota çağırdı.
Bu rapor ve boykot kampanyası kapitalizm altında soykırım gibi insanlık suçlarının dahi nasıl azınlık bir grubu zenginleştirebildiğini gözler önüne sermiş oldu. Ayrıca İsrail’in savaş makinesinin ona destek olan devletlere olan bağımlılığı daha açık bir şekilde görülebiliyor. İsrail’le ticareti kesecek bir küresel boykot hareketi o nedenle soykırımı durdurabilecek en etkili yöntem.
BM Gazze gündemiyle toplanıyor
BM Genel Kurulu bu hafta New York’ta toplandı. Bu yılki Genel Kurul’un en önemli gündemi Filistin. Fransa ve Suudi Arabistan’ın girişimiyle iki devletli çözümün konuşulacağı zirve hareketli başladı.
21 Eylül’deki Genel Kurul toplantısında İsrail ve ABD’nin tüm itirazlarına rağmen Kanada, Britanya, Portekiz ve Avustralya Filistin devletini tanıdı. Ertesi gün ise Fransa, Belçika, Lüksemburg, Monako, Andorra ve Malta da Filistin’i tanıma kararı aldı. Böylece Filistin’i tanıyan BM üyesi devlet sayısı 159’a yükselmiş oldu.
İki devletli bir çözüm artık çözüm olmaktan çıkmış olmakla birlikte BM’nin Filistin hakkında alacağı bir karar İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’yı işgal planının reddedilmiş olacağı şeklinde yorumlanıyor. Batılı devletlerin Filistin’i tanıması da aynı anlama geliyor.
Genel Kurul’dan hemen önce de Birleşmiş Milletler bünyesindeki bir araştırma komisyonu, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı soykırım işlediği sonucuna vardı ve tüm dünyaya ilan etti. Komisyonun son raporunda, İsrail yetkilileri ve İsrail ordusu, 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi’nde tanımlanan beş soykırım eyleminden dördünü gerçekleştirmekle suçlanıyordu ki Soykırım Sözleşmesi kapsamında, belirlenen beş eylemden herhangi birinin işlenmesi soykırım olarak kabul ediliyor.
Komisyon raporunda, İsrailli siyasi ve askeri liderlerin eylemlerinin “İsrail Devleti’ne atfedilebilir” olduğunu ve bu nedenle devletin “soykırımı önleyememekten, soykırımın işlenmesinden ve soykırımı cezalandırmamaktan sorumlu olduğunu” da belirtti. Tüm ülkelerin Soykırım Sözleşmesi uyarınca “soykırım suçunu önleme ve cezalandırma” yükümlülüğü olduğu, ellerindeki tüm tedbirleri kullanarak bunu derhal yerine getirmeleri gerektiği uyarısında bulundu.
Dünya halkları Filistin’in yanında: İtalya’da genel grev
Dünyanın birçok kentinde hemen her haftasonu yüzbinlerce kişinin katıldığı Filistin eylemleri düzenleniyor. Bu eylemlerin en önemlisi 22 Eylül’de İtalya’da yaşandı. Sendikaların çağrısıyla yüz binlerce işçi Filistin’in tanınması ve İsrail ile ilişkilerin kesilmesi için İsrail yanlısı faşist Meloni iktidarına karşı greve gitti.
80 kadar kent ve buluşma noktasında biraraya gelen işçiler Filistin bayrakları taşıdı, “nehirden denize özgür Filistin” sloganları attı. En büyük buluşma 15 binden fazla işçinin katıldığı Roma mitingi oldu.
Cenova’da ise binlerce işçi İsrail’e yük ve silah taşıyan gemiyi engellemek için limanı kapattı.
Sadece eylemler değil Filistin dayanışması kültür, sanat, spor alanlarında da yaygınlaşmış durumda.
En son Los Angeles’ta düzenlenen ve “Televizyon dünyasının Oscarları” olarak nitelendirilen Emmy Ödül Töreni, Filistinle dayanışma protestolarına şahit oldu.
Törende Hacks adlı dizideki rolüyle yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazanan Yahudi aktrist Hannah Einbinder, ödülünü alırken ABD Başkanı Donald Trump’ın politikalarına tepki gösterdi ve “Filistin’e özgürlük. Kahrolsun ICE (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza).” sözleriyle konuşmasını tamamladı. Salondan da büyük bir alkış aldı.
23 Ağustos-14 Eylül tarihleri arasında yapılan İspanya Bisiklet Turu’na da İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı protesto eden eylemciler damga vurdu. Hemen her etapta yüzlerce kişi Filistin bayraklarıyla yolları kapayarak etapları engelledi çünkü bisiklet turunda İsrailli bir şirketin bisiklet takımı da yer alıyordu.
İsrail’in her alanda boykot edilmesini savunan on binlerce Filistin dostu ellerinde Filistin bayraklarıyla Madrid’teki son etapta da yollara barikat kurarak yarışı engelledi.
Başlangıçta protestolara destek vermeyen İspanya Başbakanı Pedro Sanchez kitlesel eylemlerin ardından destek veren bir konuşma yaptı:
“Sporculara duyduğumuz mutlak takdir ve saygının yanı sıra Filistin davası gibi haklı davalar için seferber olan İspanyol halkına duyduğumuz hayranlığı da ifade edelim. Çeşitliliğine rağmen insan hakları gibi haklı bir dava için bir araya gelen bir ülkeyle gurur duyuyorum.”
İstanbul’da başlayan Bienal etkinlikleriyle eş zamanlı olarak Gazze Bienali İstanbul Pavyonu da “Elimde Bir Bulut” sergisiyle birlikte açıldı. 2024’te savaşın ortasındaki Gazzeli sanatçılar, Ramallah Al Risan dağındaki Forbidden Museum Al Risan (Ramallah) işbirliğiyle bir sanatsal direniş eylemi olarak, kuşatma altındaki kumsalda ilk kez Gazze Bienali düzenlemişti. Ardından Gazze Bienali Pavyonları dünyaya yayıldı ve şimdi de İstanbul’da gerçekleştiriliyor. 8 Kasım’a kadar devam edecek Gazze Bienali’nde film gösterimleri, atölyeler, sergiler ve çeşitli etkinlikler yer alacak.
Küresel Sumud Filosu Gazze yolunda
Birkaç hafta önce İspanya’dan yola çıkıp Tunus limanlarına varan Küresel Sumud Filosu’nun tekneleri Akdeniz’deki fırtınanın ve İsrail dronlarının Tunus limanlarındaki iki tekneye saldırı düzenlemesinin neden olduğu gecikmenin ardından yola çıktı. Filonun Eylül ayı sonunda Gazze açıklarına varması planlanıyor.
Yelken açan 40 kadar tekneye İtalya ve Yunanistan’dan çıkan diğer gruplar da eklendi ve sonunda tüm filo Akdeniz’de buluştu. İçerisinde milletvekilleri, ünlüler ve aktivistler bulunan 300 kadar kişilik filo yanlarına aldıkları gıda ve insani yardım malzemesiyle birlikte Gazze ablukasını kırmayı deneyecek.
İnsanlık tarihinde ilk kez soykırımcı bir savaşa ve ablukaya karşı böylesine cesur bir girişim örgütleniyor. 40’tan fazla ülkeden on binlerce insanın dahil olduğu bir sivil girişim İsrail savaş makinesini köşeye sıkıştırıyor.
İsrail ise Tunus limanlarında iki kez teknelere saldırı düzenleyerek nasıl bir yanıt vereceğini göstermiş oldu. Filo yola çıktıktan sonra da İsrail Dışişleri Bakanlığı sosyal medyadan yaptığı açıklamada “terör örgütünün gündemine hizmet eden bir cihatçı girişim” diyerek, filoya saldıracağının işaretini vermiş oldu.
Eğer saldırı gerçekleşecek olursa tüm dünyada büyük eylemler düzenlenecek.
Özdeş Özbay