Ferda Keskin: “İnsanların potansiyellerini gerçekleştirebilmeleri için kapitalizm yıkılmalı”

Kadıköy’de Muaf’ta düzenlenen Marksizm Akademisi’nde Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ferda Keskin, insan doğasının sosyalizme aykırı olup olmadığı üzerine konuştu.

Toplantıya çoğu gençlerden oluşan 50’ye yakın kişi katıldı. DSİP tarafından düzenlenen Marksizm Akademisi’nde, geçtiğimiz hafta içinde tutuklanan Emin Şakir’e destek mesajı gönderildi ve dayanışma örgütlendi.

İnsanların bencil olduklarının, arzu veya haz konusunda nihai bir tatmin duygusuna ulaşmadıklarının, dolayısıyla hep daha fazlasını istiyor olacaklarının “insan doğasına özgü” olduğunun kabul edildiğini belirterek sözlerine başlayan Ferda Keskin, “İnsanların doğaları gereği rekabetçi oldukları iddiası ve buna benzer iddialar, bize öncelikli olarak bir ‘insan pskolojisi’ telkin ediyor. Siyasette belirli bir insan doğasından hareketle bir teori geliştirmek ya da belirli bir siyasi projenin mümkün olup olmadığını bunun üzerinden tartışmak, siyaset teorisi dediğimiz şeyin moderniteye doğru giden süreç içerisinde ortaya çıkışından itibaren en temel tartışma konularından biri” dedi.

Evrensel bir insan doğası var mı?

17. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan siyaset teorisinde hem siyasal kurumların varlığının hem de bunların ortaya çıkarttığı rejimlerin kendilerinin genellikle belirli bir insan doğasına gönderme yapılmak suretiyle gerçekleştiğini belirten Ferda Keskin, bütün bu tartışmadaki ön kabulün ise zamandan ve mekandan bağımsız olarak evrensel bir insan doğasının olduğu varsayımı olduğunu söyledi.

İnsan doğası diye evrensel bir şeyin var olmadığını ifade eden Ferda Keskin, “Bunu söylemek, insan doğası kavramından bütünüyle vazgeçmek anlamına gelmiyor. Bunu pek ala tarihselleştirmek, tarihselleştirdiğimiz ölçüde de üretim ilişkileri, biçimleri ve benzer mekanizmalarla birlikte o insani özellikler bütününün de değiştiğini ve bu özellikler bütününün sosyalizmle hiç de çelişkili olmadığını söylemek mümkün” dedi.

Özü olduğu iddia edilen her şeyin bir ilişkiler bütünü olduğunu ve bunların sürekli devinim/dönüşüm hâlinde olduğunu düşünen Ferda Keskin, önceden belirlenmiş evrensel bir insan doğası fikrini kabul etmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.

Geniş anlamda bir tarihselciliğe taahhütü ve özcülüğe radikal anlamda karşıtlığı olduğu için, bu iki temel parametre sebebiyle bir felsefeci olarak insan doğası fikrine karşı çıktığını yineleyen Keskin, “İnsan çok sayıda kapasiteyle/potansiyelle doğuyor. Zaman içerisinde bu potansiyelleri gerçekleştiriyoruz, ancak bunun önünde çok ciddi bir engel var. İçinde bulunduğumuz maddi dünya, üretim güçleri, üretim biçimleri, üretim güçleri ve iktidar ilişkileri ile karşılıklı bir belirlenim içerisinde olunan bir süreç. Bunun çok geniş bir anlamda ‘insan doğası’ olduğu söylenebilir” ifadelerini kullandı.

Özgürlüğün önündeki engel kapitalizm

Marksist gelenek içinde farklı söylemlerin olduğunu dile getiren Ferda Keskin, şöyle devam etti:

“Benim ikna olduğum pozisyon şu: Elbette ki Marx dendiğinde aklımıza ekonomi politiğin çok kapsamlı ve sofistike bir eleştirisi geliyor. Bunun üzerine sosyalizm hakkında söylenmiş az şey, bunu da biliyoruz. Önemli olan nedir? Marx’ın kapitalizme getirmiş olduğu eleştirinin niteliği. Son tahlilde beni ilgilendirdiği şekliyle, bu eleştirinin etik bir eleştiri olduğunu düşünüyorum. Asla “ahlaki” bir eleştiriden söz etmiyorum. Kapitalizme karşı olmamızı gerektiren nedenlerden bir tanesi, tam da Marx’ın söylediği gibi, kapitalizmin insanın kendi kendini gerçekleştirmesinin önünde temel bir engel teşkil ediyor olması. Nasıl engel teşkil ediyor? Kapitalistle emekçi arasındaki, üretim araçlarının mülkiyeti üzerinden tanımlanan iş bölümüyle. İnsanın emek gücünü piyasa kuralları dahilinde satmakta “özgür” olması soyut bir özgürlük. İşçi emek gücünü sattığı anda, mülkiyeti patrona geçer ve onun ne kadar kullanılacağı artık patronun kontrolü dahilindedir. Emek gücü somut olarak emeğe dönüşürken en çok itiraz edilmesi gereken şeylerden biri, nasıl dönüşeceğinin, hangi yoğunlukta kullanılacağına ve hangi süre boyunca kullanılacağına karar veren mercinin kapitalist olması.

9’da iş başı yapmak, 9’dan 6’ya kadar aynı işi yapmak, 8’de eve gelmek, yemeği yiyip uyumak, böylece ertesi gün işe gidebilmek. Bu 19. yüzyıldan beri böyle. Sendikalar çıktı ama çok da bir değişiklik olmadı, bugün de aynı sorunu yaşıyoruz, emeğin biçimi çok fazla değişmiş olsa bile. Kapitalizmin getirdiği en büyük sorunlardan bir tanesi, bizi tek düze bir yaşama mahkûm ediyor olması. Zorunluluklar dünyasından bahsediyoruz burada. Bunun getirmiş olduğu, günün üçte birinde aynı işi yapmaya zorladıktan sonra, geri kalanı da bir sonraki gün aynı işi yapmak için gerekli olan enerjiyi depolamaya zorlayan sistem. Bu durumda insanın kendi potansiyellerini gerçekleştirmesi elbette imkansız hâle geliyor.”

Zorunluluk aşılınca özgürlük için yeni bir alan açılacak

Neoliberal kapitalizmle birlikte belirli bir gruba ait olanlara “kendini gerçekleştirme kursları” verilmesi suretiyle, bu potansiyelleri gerçekleştirmenin kendisinin bile bir sömürü aracı hâline geldiğini aktaran Ferda Keskin, konuşmasında şu vurguları yaptı:

Pozitif özgürlük, yani insanda belirli bir takım güçler vardır, bunlara potansiyel/kapasite diyebiliriz. Bir şeylerin yokluğu üzerinden tanımlanan negatif özgürlük, engelin yokluğu, liberalizm böyle yapar. Pozitif, potansiyelin varlığı, başka tür bir özgürlük. Marksizmin solu subjektif bir insan faaliyetinden ibaret olarak görmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. Feuerbach üzerine ilk tez, klasik materyalizmle klasik idealizmin doğru söylediği şeyler ve eksik yaptığı şeyler var, Marx diyor ki ‘benim yaptığım ikisinin de ötesine geçmek’

Sosyalizm potansiyellerin geçrekleştirilmesinin önünde engel mi? Değil. Kapitalizmde var olan iş bölümünü kaldırırsanız, zorunlulukları karşılayabilmek için çalışması gereken zaman miktarını indirirseniz, insanın sahip olduğu potansiyellerin gerçekleştirilebilmesi için yepyeni bir alan açılacak. İnsanın zorunluluğu aşabildiği notkaya tekabül edecek, yani özgürlüğün başladığı noktaya.

Özgürlükçü bir sosyalist projeyi, postkapitalist toplumu bir özgürlük topumu olarak düşünen bir sosyalizm anlayışının karşısında benim tarif ettiğim türden, Marx’da bulduğum insan doğasının çelişmesi olanaksızdır.”

Marksizm Akademisi’nin bundan sonraki toplantısı kısa bire süre sonra Facebook sayfasından duyurulacak.

ilginizi çekebilir

barisa-ihtiyacim-var-kadin-inisiyatifi-kadinlarin-ozgurlugu-savasla-degil-direnisle-gelecek
Şovenistler delirdi, demek ki barış süreci doğru yolda-II
BAYRAMPAŞA-OLAYI-AÇIKLAMASI
Kürt halkına yapılan zulümden hamile bir kadının karnına atılan tekmeye: Aynı hikâye, aynı cezasızlık 
1752784937_kurdistan24
Süveyda: devrimin son kalesi