Kapitalizm gerçek bir felaketler sistemi. Marx bunu en iyi yabancılaşma üzerine yazdığı metinlerde anlatıyordu. İnsan, doğanın bir parçasıdır ve emek yoluyla onunla ilişki kurarak ihtiyaç ürünlerini üretir. Ancak kapitalizm altında karmaşıklaşan üretim emeği de insana yabancılaştırır. Kapitalizm altında yabancılaşan emek, insanı kendine ve ürettiği emek ürününe yabancılaştırıyor ama sadece bununla sınırlı kalmıyor, insanı doğaya ve kendi türüne yani diğer insanlara da yabancılaştırıyor.
Marx’a göre kapitalizm içerisinde insan ile doğa arasındaki metabolik bağ kopmuştu. Mülkiyet ve üretim ilişkileri her şeyi ama her şeyi metalaştırmış durumda; hayvanlar, su, toprak, ağaç, meyve ve hatta insan emeği.
Tüm bu yabancılaşmanın ve metabolik yarılmanın etkisi bugün kendisini ekolojik kriz olarak gösteriyor: Çevre felaketleri, kirlilik ve iklim krizi.
2024 yılı gezegenin en sıcak yılı oldu. Üstelik Paris İklim Anlaşması’nın hedefi olan küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1,5 derece artışla sınırlı tutma hedefi ilk kez aşıldı. 2024 yılı ortalaması sanayi öncesine göre 1,6 derece daha yüksekti. 1988 yılında BM Genel Kongresi’nde yaptığı iklim değişimi sunumuyla bütün dünyanın ilgisini iklim değişimine çeken iklim bilimci Prof. James Hansen, 1,5 derece hedefini ilk kez geçen yıl geride bırakan gezegen için küresel ısınmayı sanayi öncesine göre 2C ile sınırlandırma hedefinin de “öldüğünü” söyledi. Yayınladığı makalede yer alan verilere göre gezegen, fosil yakıt kullanımı azaltılsa dahi 2045 yılında 2C ısınmış olacak.
Aşırı sıcaklar, 2024 yılının orman yangınları sonucunda dünyada en fazla ormanın yok olduğu yıl olmasına neden oldu. Tüm dünyada İrlanda büyüklüğünde ormanlar yanarak kül oldu. En büyük hasar gezegenin akciğerleri denilen, barındırdığı biyoçeşitlilikle hem doğanın dengesinde hem de ilaç üretiminde hayati önemi olan Amazon yağmur ormanlarındaydı.
Küresel Su İzleme 2024 Raporu ise 2024’te iklim değişiminin gezegenin su döngüsünde radikal değişimlere yol açarak sayısı ve şiddeti artan aşırı yağışlara ve kasırgalara yol açtığını ortaya koydu. Bu felaketler dünya genelinde en az 8.700 kişinin ölümüne, 40 milyon kişinin evlerinden olmasına ve 550 milyar dolardan fazla ekonomik zarara yol açmıştı.
Bir başka araştırma ise gezegende biyoçeşitliliğin en fazla olduğu Avustralya’daki mercanların %40’ından fazlasının geçen yıl resif sistemini vuran deniz suyu sıcaklıkları kaynaklı mercan ağarma salgınında öldüğünü duyurdu.
,İklim krizi 2025
Çevre örgütü Germanwatch ise iklim krizinin göç üzerindeki etkisini gözler önüne serdi. Yayınladığı “İklim Risk Endeksi 2025″e göre, 1993-2022 yılları arasında iklim krizinin şiddetlendirdiği fırtına, sel ve sıcak hava dalgası gibi aşırı hava olayları nedeniyle dünya genelinde yaklaşık 800 bin kişi hayatını kaybetmişti. Örgütün raporuna göre, bu zaman diliminde kaydedilen 9 bin 400’den fazla aşırı hava olayı, yaklaşık 4,2 trilyon dolar tutarında doğrudan ekonomik zarara neden oldu.
Tüm bu ürkütücü gelişmeler maalesef 2025 yılında da artarak devam ediyor. 2025 yılının ilk ayları korkunç yüksek sıcaklıklarla geçiyor. Dünyanın en sıcak Ocak ayı 2025’te yaşanırken Mart da 2024 Mart’ından sonraki en sıcak ikinci Mart ayı oldu. Üstelik dünyadaki karasal alanların büyük kısmına sahip olan ve bu nedenle küresel ısınmada da belirleyici bir rolü olan kuzey yarımkürede henüz yaz mevsimi başlamadı.
Sadece Mayıs ayında bile Hindistan, Sri Lanka ve Endonezya’da 35 dereceyi aşan sıcaklar yaşandı. Sıcaklıklar Nijer, Libya, Cezayir ve Mali gibi Kuzey Afrika bölgelerinde 45 derecenin üzerine çıktı. Çin’de de sıcaklar bazı yerlerde 45 dereceyi aştı. Kanada’da bile Mayıs ayı için çok yüksek olan 20 dereceler aşıldı. En son İspanya’da Mayıs ayının sonunda sıcaklık 41 dereceyi buldu.
Sorun kapitalizm, çözüm devrim
Tamamen kapitalist üretim biçimi kaynaklı olan iklim krizinin varlığı aşırı sağ tarafından reddedilirken büyük şirketler tarafından ise sanki her bir bireyin kendi tüketiminin bir sonucuymuş gibi anlatılıyor. Oysa elimizdeki veriler gerçek suçluyu çok net bir şekilde ortaya koyuyor.
Carbon Majors verileri, 1854’ten 2023 yılına kadar fosil yakıt kaynaklı karbon salımının üçte ikisinin 180 şirket tarafından gerçekleştirildiğini göstermişti.
Aynı veriler 2023 yılında Suudi Aramco, Coal India, ExxonMobil, Shell ve birçok Çinli şirketin de aralarında bulunduğu 36 büyük fosil yakıt üreticisinin, 20 milyar tondan fazla karbondioksit salımına neden olduğunu ve bunun da 2023’ün toplam emisyonlarının yüzde 50’sine denk geldiğini ortaya koyuyordu.
Tüm bu fosil yakıt şirketleri ile savaşlar arasında da elbette güçlü bir ilişki var. Mesela Gazze’deki soykırıma en fazla petrol taşıyan şirket Azerbaycan’ın SOCAR şirketi. Ve Rusya’nın üç yıldır Ukrayna’da sürdürdüğü işgalin maddi kaynağı fosil yakıt satışlarından geliyor.
Savaşlar ve aşırı hava olayları da milyonları göç yollarına döküyor.
Dolayısıyla bugün kapitalizmin çoklu krizi içerisinde insanlığa yönelik en büyük tehdit olan iklim krizine karşı mücadeleyi militarizme, ırkçılığa ve kapitalizme karşı mücadelen ayırmak mümkün değil.
Antikapitalist alternatifi inşa etmek artık her zamankinden büyük bir aciliyet.
Özdeş Özbay