Şenol Karakaş

Şenol Karakaş son yazıları

Şenol Karakaş tüm yazıları

04.01.2018 - 16:46

Kitle ayaklanmaları çağındayız

Çağımız çok açık ki bir kitle ayaklanmaları çağı. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, kitleler açısından asıl anlamını özgürlüğü gerçekten elde edebileceği geniş kalabalıkları buluşturma yeteneğinde buluyor hâlâ. Sosyal medya, kitlelerin buluşmasına yardım ettiği ölçüde yenilikçi, özgürleştirici. Kitleler, sahip oldukları kısıtlı avantajları korumak için sokağa inmekten başka bir çare kalmadığında meydanları işgal ediyor. 

Çağımız meydan işgalleri çağı bu anlamda. Ve sosyal medya araçları bu işgalleri kolaylaştırıcı bir işlev gördüğü ölçüde anlamlı. 1990’lı yılların sonunda tüm gezegen yepyeni bir kuşağın harekete geçmesi sayesinde soluklandı, kitle eylemleri bazen büyük şirketleri, bazen Dünya Bankası gibi kuruluşları ve bazen de George W. Bush gibi seri katilleri köşeye sıkıştırdı. Dünyanın bir ucu bir başka ucundaki haksızlıklarla dayanışmak için varını yoğunu ortaya koydu. Daha geniş kapsamlı dayanışma ağları da kuruldu ve dünyanın en merkezi gündemleri etrafında politik kampanyalar örgütlendi ve örneğin ABD’nin 2003 yılında gerçekleştirdiği Irak işgalinde olduğu gibi hem bu işgali geciktirdi hem de ABD’nin Irak’ta yenilgisine küresel bir siyasi zemin hazırladı.

Bu kuşak, hem yeni bir hareketi örgütledi hem de eski hareketin aktvistlerini, daha yaşlı kuşağı ve hatta bütün bir solu kapalı devre politika yapmaktan kurtararak milyonlarca insanla buluşturdu. Yenilenmeyi başarabilenler Antikapitalist hareketin bir parçası, zaman zaman sözcüsü olabildiler. Zamanla, hareket devrimci bir kitlesel liderliği inşa edemediği ve işçi sınıfının aktif liderliğine ve hareketine yaslanmadığı için bürokratlaştı, yaşlandı, yoruldu ve geri çekildi. Bu hareketin artçıları, Arap Baharı’nın etkisiyle parlayan meydan işgalleri oldu. Bu işgal hareketleri ise özellikle Yunanistan ve İspanya’da siyasi ifadesini yeni sol reformist partilerde buldu.

Arap Baharı’nın geri çekilmesi, Mısır’da darbe, Suriye’de sınıf şekillenmesini kıran ve yıllara yayılan iç savaş, IŞİD isimli bir belanın yarattığı kaygı ve özellikle ABD ve Rusya gibi güçlerin Ortadoğu’da at koşturması 2008 küresel krizinin etkisiyle şekillendi. Bu krize tepki örgütleme yeteneğini kaybeden ve bir dizi başlıkta bölünen Antikapitalist hareketin müdahale edememesi nedeniyle siyasi atmosfere sağcılık ve karamsarlık hâkim oldu.

Ama şimdi bir başka gücün sokağa çıkışına tanıklık ediyoruz ve önümüzdeki dönemde de edeceğiz. İran daha yoksul, daha genç, önceki dönemin ağırlığını taşımayan bir kuşağın karmaşık fikirlerle yüklü isyan hareketinin merkezi oldu. Bu isyanı beğenmeyenler var. Onlara vermemiz gereken iki kötü haber var: Birisi, bu bir başlangıç! İran’da başlayan olaylar İran’da kalmayacak. Daha sık karşılaşacağız. Karmaşık fikirlerin toplamı olan bu hareketler önümüzdeki döneme damga vuracak. Aslında bir süredir damga vuruyor. İçinde sağcıların olmadığı eylemler olmuyor. Bu eylemleri karalamak, bu eylemlerden uzak durmak, daha saf eylemler beklemek gibi tutumlar, halkların rejimleri istemedikleri için sokaklara çıktığını ve nasıl bir şey istediklerine mücadele içinde karar vereceklerini görmemek anlamına geliyor.

Bu isyan hareketlerini beğenmeyenlere ikinci haberi vermesi için ise sözü Lenin’e bırakalım: “Toplumsal devrimin, sömürgelerde ve Avrupa’da ayaklanmalar olmadan, bütün önyargılarıyla küçük-burjuvazinin bir kesiminin devrimci patlaması olmadan, siyasal bakımdan bilinçsiz olan proleter ve yarı-proleter yığınların, toprakbeyliği, kilise, krallık boyunduruğuna karşı, ulusal vb. boyunduruğa karşı hareketi olmadan düşünülebileceğini sanmak, toplumsal devrimi reddetmektir. Bu bir ordunun belirlenmiş bir noktada mevziye girerek ‘biz sosyalizmden yanayız’ ve bir başka ordunun da bir başka noktada saf tutarak ‘biz emperyalizmden yanayız’ diyeceğini ve o zaman toplumsal devrim olacağını sanmak olur! Ancak böylesine ukalâca ve gülünç bir görüş açısından hareket ederek İrlanda ayaklanmasına ‘darbe’ diye sövülebilirdi. ‘Saf’ bir toplumsal devrim bekleyen kimsenin ömrü, bunu görmeye yetmeyecektir. Böylesi, gerçek bir devrimin ne olduğunu hiç anlamayan sözde-devrimcidir.”

Şenol Karakaş

[email protected]

(Sosyalist İşçi)


Bültene kayıt ol