Meclis’te bir milletvekilini ziyarete gitmiştik. Yaklaşan 2011 seçimlerinde HDP’nin Ermeni bir aday göstermesini önermek amacıyla beş altı kişilik bir heyet olarak görüşmemizi yapmış, çıkmıştık. Oda kapısının önünden bir Emniyet görevlisi bizi almış, dış kapıya kadar refakat edecekti. Aramızda Ankara Hukuk’ta profesör olan Mithat Sancar da vardı. Hepimizden daha iyi giyimli, daha düzgün tıraşlı, daha efendi görünümlü olan görevli Mithat’ı tanıdı, kendini tanıttı, hep beraber kapıya doğru yürürken sohbete daldılar.
Ben ikisinin hemen arkasında yürüyor, konuşmalarına kulak misafiri oluyordum. Polis, yanlış hatırlamıyorsam, Mithat’ın derslerine girmişti, kendisine “Hocam” diye hitap ediyor, derin bir saygı gösteriyordu. AK Parti’li olmadığı belliydi, ama hükümete özel bir düşmanlığı da yoktu. Mithat’ın (ve herhalde diğerlerimizin) kim olduğunu bildiği için olsa gerek, konuyu insan haklarına ve özellikle azınlıkların Türkiye’deki durumuna getirdi, Mithat’a sorular sordu, cevaplar aldı.
AK Parti hükümetinin gayrımüslimler hakkında bazı olumlu adımlar attığı, mevzuatta olumlu değişiklikler yapıldığı dönemdi. Azınlık vakıflarının devlet tarafından gasp edilmiş mülklerinin iadesi gündeme getirilmiş, CHP’nin azgın muhalefetine rağmen (“millî çıkarlarımıza aykırı”) iade yasası Meclis’ten geçmişti.
Belli ki bu meseleler Emniyet görevlisinin de aklına takılmıştı. “Hocam,” dedi Mithat’a, “ben hükümetin bu konuda yaptıklarını yanlış bulmuyorum doğrusu.” Ne konuştuklarıyla çok da ilgilenmezken, bu lafı duyunca kulak kabartmaya başladım.
“Adam Ermeni’yse,” dedi polis, “Ermeni gibi yaşasın, dininin, inancının gerektirdiği gibi yaşasın, bize ne zararı olur ki?” Mithat olumlayarak kafa sallarken, adam devam etti: “Veya ateistse, inanmıyorsa, inanmasın, ne fark eder? Herkes mecbur değil ki.”
Sonra durdu, biraz düşündü. “Hatta,” dedi, “Hatta Yahudi bile istediği gibi yaşasın, hoş görelim, karışmayalım.”
Kahkaha mı atayım, Meclis’in bahçesinde oturup ağlayayım mı, bilemedim.
Adam son derece olumlu, olabildiğince iyiniyetli bir şey söylüyor. Ve bu durumda bile, söylediklerinin arkasında bir şey daha var!
Ermeni kötü, ama olsun, hoşgörülü olmalıyız. Ateist daha da kötü, ama ona bile göz yummalıyız. Yetmiyor, ne kadar kapsayıcı olduğunu iyice kanıtlayabilmek için daha da kötüsünü düşünmeye çalışıyor, ateistten bile daha berbat bir şey arıyor. Ve buluyor: Yahudi!
***
Eskiden bunlara kızardım, itiraz ederdim, anlatmaya çalışır, tartışırdım. Artık vazgeçtim. Kızmaktan da, itirazdan da, anlatmak ve tartışmaktan da. Bana ne, diye karar verdim, yetmiş küsur milyon kişiyle uğraşmak zor iş.
Daha zevkli bir şey yapıyorum artık. Eskiden olur olmaz yerde, çok gerekli değilse, Yahudi olduğumu söylemezdim. Beklediğim tepki gelecek, uğraşmak zorunda kalacağım, keyfim kaçacak diye. Başka bir şey de söylemezdim elbet, “Annem Madagaskar’dan gelmiş, babam da Paraguay göçmeni, Margulies ismi oralarda Müslümanlar arasında çok yaygındır” filan demezdim. Soruyu duymazdan gelirdim sadece.
Şimdilerde ise, sorsalar da sormasalar da, inadına “Yahudi’yim” diyorum.
Biraz da onlar uğraşsın yahu! Onlar kaygılansın. Şöyle endişeler düşsün içlerine: “Eyvah, dikkatli konuşayım, bu herif dediklerimi MOSSAD’a rapor edecektir” veya “Aman, adam şimdi bana değerse abdestim bozulur mu acaba?” veya “Ulan bunlar güneydoğuda toprak satın alıyor diye duymuştum, buralara da mı el attılar şimdi?” veya “Ayy, 1999 depremini İsrailliler yapmıştı, bu herif bu bölgede deprem yaptıracak yer arıyorsa yandık.”
Bu yaklaşımımın esin kaynağı bir fıkra. Anlatayım. Yahudi’nin birinin borcu var. Biliyor, ödeyemeyecek. Günlerce acı çekiyor, suçluluk duygusuyla kıvranıyor, uykusuz kalıyor. Bir gece, karısıyla yataktayken aniden kalkıyor, telefona sarılıp alacaklısını arıyor, “Haberin olsun, borcumu zamanında ödeyemeyeceğim, kusura bakma” diyor. Telefonu kapatıp karısına dönüyor, “Ohh be,” diyor, “biraz da o uykusuz kalsın!”
Artık ben de rahatladım! Yahudi’yim deyip yürüyüp gidiyorum, arkamda kara kara düşünenler bırakarak!
Hem Yahudi hem ateist olduğuma göre öbür dünyada zaten işim zor olacak. Bu dünyada Yahudi olmak da sorun değil benim için, olmamak da. Kim Yahudi, kim Müslüman, kim puta tapar, kim başka bir şeye, hiç umurumda değil, hiçbir zaman da olmadı.
Roni Margulies
(Avlaremoz)