Adalet, en düzgün hukuk ve yargı sistemlerinin geçerli olduğu ülkelerde bile kuşkulu ve sorunlu bir kavram.
Mesela Amerika’nın bir hukuk devleti olduğundan (başka ne düşünürsek düşünelim) kimsenin pek kuşkusu olamaz. ABD hukuk sistemi cumhurbaşkanı bile devirebilmiştir.
Ama aynı hukuk sistemi, sokakta silahsız yoksul bir siyah adamı bilmem kaç kurşunla vurup öldüren polisi suçsuz bulur; milyonlarca kişinin yüz milyonlarca dolarını batıran bankacıyı beraat ettirir; ama bankalara devletin para döküp bankacıları kurtarmasına itiraz edenler büyük suç işlemiş sayılır.
Yani hukuk, yoksula karşı zenginden, siyaha karşı beyazdan yanadır. Sınıfsaldır.
Bunu anlarım. Sınıflı toplumda hukuk da, özü itibarıyla, egemen sınıftan yanadır. Mülk sahiplerini kollar, mülksüzlerle çok ilgilenmez, ama bunu edebiyle yapar, adil gibi görünen bir çerçeve içinde yapar.
Türkiye’deyse sorun, adalet sisteminin sınıf farkı gözetmesi, sınıfsal olması değil. Hiçbir şey gözetmeyip sınıfsal bile olmaması. Ne edep kaldı, ne çerçeve, ne de “adil” kelimesiyle aynı cümle içinde kullanılabilecek herhangi başka bir şey.
Tek bir amacı kaldı artık Türkiye hukukunun: Devletin bekasını korumak, devletin bekasını kollayan hükümeti korumak ve bunlara karşı “tehdit” olarak görülen herkese, her şeye saldırmak.
Cumhurbaşkanı da her sözüyle bunu kanıtlıyor zaten.
Demiş ki, “Onlar yoldaşlığını yaptığı ihanet çetesiyle ve bölücü örgütle birlikte Türkiye’nin aleyhinde çalışmaktan vazgeçmediler.” Türkiye nedir? İçinde yaşayan insanlar değil midir? İşinden atılanlar, gözaltına alınanlar, tutuklananlar dahil değil midir “Türkiye” kavramına? Belli ki değil. Çünkü aslında Türkiye değil, devlet ve hükümet kastediliyor.
Demiş ki, “Bunların kendi milletlerine ve devletlerine karşı olan her işin arkasında yer alma konusunda ortaya koydukları inat..” İşte, önemli olan insanlar, vatandaş değil, garip bir “millet” kavramı ve aslen devlet.
Demiş ki, “Meselenin muhalefet, siyaset değil, memleketin bekası meselesi olduğunu görerek ülkesinin ve milletinin yanında yer alan herkese teşekkürlerimizi iletiyorum.” Yani önemli olan adalet değil, insanların ne istediği değil, tamamen soyut ve anlamsız kavramlar olan “ülke” ve “millet”.
Ne var ki, adaletin olmadığı yerde bu anlamsız kavramlar devlet tarafından ve devleti yönetenler tarafından her şekilde kullanılabilir; bugün böyle yarın başka türlü yorumlanabilir.
Adalet (eksik ve sınıfsal da olsa) tam da bu nedenle önemlidir. Vatandaşı devlete ve yöneticilere karşı korumak için.
Üstelik bütün vatandaşlar için önemlidir. AKP’li vatandaş dahil.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)