Bir dizi gelişmenin lehimize olduğunu görmemiz gerekiyor. Sanıldığı kadar karanlık değil koşullar. Bir yanıyla çok ağır, çok yıpratıcı, tahrip edici ve karamsarlık yaratan koşullarda yaşıyoruz ama öte yandan mücadele etmenin mümkün olduğu, kazanmanın olasılıklar dahilinde olduğunun görülmesi gereken siyasi fırsatlar var önümüzde.
Hükümet unutulmasını isteyebilir ama biz unutturmamalıyız. 16 Nisan referandumu matematiksel sonuçları ne olursa olsun, siyasal olarak “Hayır!” diyenlerin büyük bir moral üstünlük elde etmesiyle tamamlandı. AKP’nin büyükşehir belediyelerinde aldığı mağlubiyet, hem 2019 seçimleri hem de genel siyasal hamle yapma yeteneği açısından çok belirleyici oldu.
16 Nisan’ın ardından gerçekleşen 1 Mayıs kutlamaları on binlerce işçinin çeşitli şehirlerde esas olarak Kıdem Tazminatı hakkının gasp edilmesi eğilimine karşı gövde gösterisi oldu. 1 Mayıs kutlamaları sendikal bölünme, hatta kutuplaşmaya rağmen bazı şehirlerde birleşik olarak kutlandı. Kıdem tazminatı hakkının gaspına karşı birleşik mücadele çağrısı ve demokrasi talebi öne çıkan sloganlar oldu.
1 Mayıs’tan önce ve sonra sık sık dile getirilen, Kıdem Tazminatı hakkını gasp edecek düzenlemenin rafa kaldırılması değil ama gündeme getirilme hızının yavaşlamasının nedeni işçi sınıfının bu hak kaybını kırmızı çizgisi ilan ettiği gösterilerin, açıklamaların yoğunluğudur. Mesele Kıdem Tazminatı’nı gasp edecek düzenlemelerin hızının yavaşlaması değil, toptan gündem dışına itilmesidir.
Hükümet 1 Mayıs’tan, 2017 yılından çok önceden beri grevleri yasaklıyor. 2017 yılında önce Akbank grevi yasaklandı, ardından Şişecam grevi yasaklandı. Fakat, Şişecam işçileri, ‘grev yasağı grev yaparak aşılır” diyerek, grev olmasa da her gün iş yavaşlatarak, eylem yaparak hem grev yasağını deldiler hem de taleplerini bir ölçüde karşıladılar.
Benzer bir şekilde, zeytinlikleri yok edip yerine sanayi tesisleri yapılması için hazırlanan yasa tasarısı, hükümet tarafından meclis genel kuruluna getirilmeden meclis komisyonuna geri çekildi. Geri çekildi zira zeytincilikten geçimini sağlayan 10 milyon kişiyi karşısına almaya cesaret edemeyen hükümet, şirketler ne kadar bastırırsa bastırsın, başbakan ne kadar “zeytin mi tesis mi?” diye sorarsa sorsun, düzenlemeyi geri çekmek zorunda kaldı. Meclisten gelen son bilgiler tasarının tümden rafa kaldırıldığı yönünde. Bu çok açık ki zeytinleri korumak isteyenlerin zaferidir.
Bütün bu başlıklar, sorun olmaya devam ediyor. Kıdem Tazminatı hakkı, zeytinlikler, inşaatçılığa teslim olan ekosistem, yoksulluk ve işsizlik, OHAL uygulamalarının darbecileri çok aşan bir boyutta baskıya dönüşmesi ve düşünce, ifade, gösteri ve örgütlenme özgürlüğü üzerinde baskının artması, seçilmiş vekil ve belediye başkanlarının tutuklanması, yine darbecilikle hiçbir alakası olmayan insanların işinden edilmesi, savaş politikaları ve ayrımcılık gündemde ağırlıkla yer almaya devam ediyor.
Emek örgütleriyle zeytincilikten geçinenler, haksız bir şekilde işinden atılanlarla işsizliğe mahkum edilenler, savaşlara karşı olanlarla grevleri yasaklananlar, kutuplaşmayı aşan, seçim ya da 2019 için değil, darbeciliğe karşı demokrasiyi, patronlara karşı işçileri, inşaatçılara karşı çevreyi, erkeklere karşı kadınları, OHAL’e karşı özgürlükleri, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı göçmenleri ve halkların kardeşliğini savunmak için birleşik bir şekilde harekete geçmelidir. Gerçek demokrasi şöleni, bu hareketin bizzat kendisi olacaktır.
Rıfat Solmaz