Şu anda 7 Haziran 2015 seçimlerinin hemen öncesine benzer bir dönemden geçtiğimizi düşünüyorum. En azından şu açıdan: AKP seçmenlerinin önemli bir kısmı, kendi partilerinden rahatsızlık veya memnunsuzluk duydukları bir ortamda oy sandığına gidecek.
Haziran seçimlerinde, hatırlatmak gerekirse, AKP’nin oyları %50’den %40’a düşmüş, yani parti seçmenlerinin beşte birini kaybetmişti.
Kalıcı bir kayıp değildi bu. AKP’nin “mutsuz” seçmenleri, başka bir seçenek göremedikleri ve koalisyon istikrarsızlığından korktukları için Kasım seçimlerinde tekrar AKP’ye dönmüştü.
Bugün de, çok sayıda AKP’li başkanlık sisteminden rahatsız ve oy kullanmaya ayaklarını sürüyerek gidecek. Kaç kişi olduklarını, referandum sonuçlarını ne ölçüde etkileyeceklerini bilemiyoruz. Kamuoyu yoklamalarına, anketlere hiç güvenmemek gerek, çünkü “hayır” oyu vermeyi düşünen bir AKP’li bunu bir anketöre bile itiraf etmeyecektir.
Rakamını bilmiyoruz, ama böyle bir kitle olduğunu biliyoruz.
Bu kitlenin önemli bir unsuru, muhafazakâr Kürt seçmenlerinden oluşuyor. Aynen 2015 Haziran’ında olduğu gibi. O zaman, Kürt sorununun çözümünde AKP’den adımlar bekleyen ve beklediklerini bulamayan muhafazakâr Kürt seçmeni ya HDP’ye oy vermiş ya da oy kullanmamıştı.
Bugün aynı seçmen, beklediğini bulmak bir yana dursun, AKP’nin bir buçuk yıldır savaşı tırmandırdığını ve MHP ile işbirliği yaptığını görüyor.
Mutsuz olduğundan kuşkum yok. Ne ölçüde mutsuz olduğunu 16 Nisan’da göreceğiz.
Bu Kürt seçmeninin “hayır” oyu vermesini sağlamak için, oylanan anayasanın barış ve çözüm sürecinin önünü keseceğini anlatmamız gerek.
Yapmamamız gereken ise, Kılıçdaroğlu’nun yaptığı.
Üç hafta önce, şunları yazdı CHP başkanı:
“Sayın Binali Yıldırım, Habur'da seyyar mahkemeleri kim kurdu? Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerini teröristlerin ayağına kim götürdü?”
“İmralı'daki masaya kimler oturdu? Terör örgütü lideriyle başkanlık pazarlığını kimler yaptı? Adaya MİT müsteşarını kim gönderdi?”
“Oslo'da terör örgütüyle masaya kimler oturdu? Masaya oturulması talimatını kim verdi? Türkiye'yi seviyorsan önce bu sorulara cevap ver.”
Bunları okuyan bir Kürt vatandaş, ister muhafazakâr olsun, ister başka bir şey, herhalde AKP’ye sempati duymaya başlar!
Benzer bir şey Fırat’ın batısında da geçerli.
AKP tabanının mutsuz kesimini kazanmak için, AKP ve Erdoğan hakkında laf etmek değil, ne istediğimizi anlatmak gerek.
Demokrasi istiyoruz, barış istiyoruz, özgür basın ve üniversite istiyoruz.
Ve bu anayasa Türkiye’yi bunların hepsinden daha da uzaklaştıracak.
Bunu anlatalım, seçmene güvenelim.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)