Can Irmak Özinanır

Can Irmak Özinanır son yazıları

Can Irmak Özinanır tüm yazıları

22.02.2017 - 07:21

Havada değişen bir şeyler var: #HayırGitmiyoruz

7 Şubat akşamı benim de içlerinde bulunduğum yüzlerce akademisyen daha önceki KHK’lar ile ihraç edilen arkadaşlarının yanına katıldı. Kampüslerimizden, odalarımızdan, öğrencilerimizden koparılmaya çalışılmamız elbette hüzünlü ancak hüzünden başka şeyler de var.

İhraç edildikten sonra her üniversitede çeşitli etkinlikler yapıldı, özellikle sonuncusu olmak üzere KHK’lar ile ağır bir yara alan Ankara Üniversitesi’nde de 10 Şubat’ta, tam da “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığımız için üniversitenin bizi soruşturmaya çağırdığı günün yıldönümünde Cebeci Kampüsü’nde sendikamız Eğitim Sen’in öncülüğünde bir açıklama yapacaktık. #HayırGitmiyoruz demiştik. Üniversiteden kopartılamayacağımızı, yapılan haksızlık karşısında sessiz kalmayacağımızı, işimize sahip çıkacağımızı anlatacaktık. Sabah erkenden giden arkadaşlarımız kampüse girmeyi başardılar ancak benim gibi pek çok kişi saat 10.00’dan sonra girmeye çalıştığımız kampüse alınmadı. Kapıda polis vardı, yıllar boyunca her sabah kapısından girdiğimiz, bizim için sadece işyeri değil adeta ikinci bir ev olan kampüsümüze, eşyalarımızın bulunduğu odalarımıza gitmeye çalıştığımız için polis tarafından durdurulduk.  Önce dışarıdaki bizlere “dağılın” dedi polis, gaz sıkarak üzerimize geldiler. Bunun sonucu Ankara’da çok uzun zamandır olmayan bir şeyin gerçekleşmesi oldu. Akademisyenler ve öğrenciler kalabalık bir grup hâlinde Ankara’nın merkezi Kızılay’a yürüyüşe geçtiler. Ankara’nın buza kesen soğuğu o gün kendisini gizlemişti biraz, hava serindi tabii ama havada değişen bir şeyler vardı. Gezi günlerine benzer bir his peyda oldu, tanıdık bir slogan sesi bu hissi daha da arttırdı: “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”.  Başkanlığa karşı ilk güçlü eylem polisin ittirmesiyle, kendiliğinden bir şekilde akademisyenler ve öğrenciler tarafından yapılmış oldu. Uzun zamandır sokaklara hâkim olan korku ve yılgınlığın tam tersi bir rüzgâr esiyordu, yüzler gülüyordu, herkes kararlıydı. Evlerin camlarından gelen alkışlar ve arabalardan kornalar ile gelen destekler eşliğinde Kızılay’a vardık.

Biz yürürken az önce bizi kovan polislerin kampüsteki arkadaşlarımıza ve hocalarımıza gaz kapsülleri attığını, bazı arkadaşlarımızın kampüs içinde gözaltına alındığını duyduk. Sonradan öğrendik ki direnişin büyüğü kampüsteymiş. Yıllardır haksız bir şekilde fildişi kuleden bakmakla itham edilen hocalarımız kapıda polisin karşısına dikilmişler, cüppelerini yerlere sermişler, polisler üstlerine basmış. Öğrenciler köpeklerle kampüse giren polisin karşısında delici bakışlarla durmuşlar. 12 Eylül’de üniversiteden kovulan Korkut Boratav da oradaymış, Baskın Oran da… Ertesi gün kampüse asılan bir pankartta dediği gibi cesaret hızla herkese bulaşmaya başlamış. Kampüsteki direnişin sonucu devasa bir forumun toplanması oldu. Dışarıda kalan bizler kampüse geri döndüğümüzde Baskın Hoca kürsüden “söke söke döneceksiniz” diye konuşma yapıyordu.

Ezilenlerin inceliği

Cebeci Kampüsü için tasfiye süreci Haziran ayında başlamıştı. Tasfiye konusunda son derece hevesli olduğu rahatlıkla görülebilen Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş, daha önceden pek çok şekilde mobbing uyguladığı barış imzacılarını memurluktan çıkarılmaları talebiyle YÖK’e yollamış ancak sonuç alamamıştı. Önce Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında görev yapan araştırma görevlilerinin asli kadrolarının olduğu üniversitelere eğitim süreçlerini aksatacak şekilde geri çağrılmalarını yaşadık. Daha sonradan bizimle son KHK’da ihraç edilecek olan Hukuk Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. İnci Solak Akman’ın ataması Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza attığı için yapılmadı. Sonradan açtığı davayı kazanmış olsa da Ankara Üniversitesi Rektörlüğü mahkeme kararını uygulamayarak hukuku bir kez daha çiğnemişti. 1 Eylül, KHK’sında ise ilk ihraç dalgasını yaşadık. Haklarında haksız soruşturmalar bulunan arkadaşlarımızın bir bölümü ihraç edildi. O zaman darbe girişimi ve arkasından gelen OHAL çok yeniydi. Arkadaşlarımızın kısa bir süre sonra geri dönebileceği düşüncesi çoğumuza hâkimdi. Bir hafta sonra ben açığa alındım. Eğitim Sen’liler olarak bir akademik özgürlük haftası ve daha da önemlisi dayanışma faaliyeti örgütledik.  Ocak 2017’de tasfiye süreci daha da büyüdü, sesimiz daha gür çıktı. #HayırGitmiyoruz dememize yol açan tasfiye ise en büyüğü oldu, önceden ihraç edilmiş arkadaşlarımızla birlikte kampüslere geri döndük.

O günlerde Kocaeli’de ihraç edilen akademisyenlerin öncülüğünde kurulan Kocaeli Dayanışma Akademisi, akademinin üniversiteler dışında da sürdürülebilir olduğunu göstermesi bakımından bir model oluşturdu. Hızla yaygınlaştı. Mersin, Eskişehir, İzmir, Ankara ve daha pek çok şehirde dayanışma akademileri kuruldu. Praksis dergisi ve ViraVerita gibi hâlihazırda akademik çabayı üniversite duvarları dışına taşırmaya çalışan çevreler benzer etkinlikler örgütlemeye başladı. Sokak Akademisi isimli parklarda dersler yapan bir birliktelik ortaya çıktı. Bunlara ek olarak barış imzası ile ortaya çıkan dayanışma, arkasından tutuklu hocalarımız için kampüslerde açılan stantlar, en önemlisi ise bazen ağır aksak, bazense çok daha güçlü bir biçimde olsa da yıllarca kesintisiz biçimde yürütülen sendikal faaliyet #HayırGitmiyoruz ile sokağa çıkan dinamiğin oluşumunda hayati bir rol oynadı.

Kendi kurumlarımızda ve dışarıda karnından konuşanları, tehdit altındaki meslektaşlarını değersizleştirmeye çalışanları, kendinden menkul bir muhalifliğin arkasına saklanıp tek bir dayanışma faaliyetine bile katılmayanları, egosunu meslekî dayanışmanın önüne koyanları da gördük, dayanışmanın en güzelini örgütleyenleri, kendisini ihraç edilen meslektaşından bir an bile ayrı görmeyenleri de… Tasfiye sadece üniversitede değil elbette kamu sektörünün her alanında ihraçlar sürüyor, sınıf kardeşlerimizle bir araya geldik, geliyoruz. Okulda taşeron işçi olarak çalışan arkadaşlarımızın yüzlerinde, kantin emekçisi Ahmet’in sosyal medya hesabındaki satırlarında gördük dayanışmayı: “ biz gücünü sevgiden alan, kökleri çok derinlerde bir aileyiz”.

Kaçınılmaz olarak bu yazı Ankara ve Cebeci merkezli oldu ama Marmara, Boğaziçi, ODTÜ, Kocaeli, Anadolu, Bilgi ve şimdi adını hatırlamadığım pek çok üniversiteden de #HayırGitmiyoruz sesleri yükseldi. Oralardaki arkadaşlarımızdan güç aldık, oralara güç vermeye çalıştık. Her gün bir açık dersle, bir dayanışma etkinliğiyle karşılaşıyor, beraber örgütlüyor veya davet ediliyoruz. Sendikamızda, dayanışma akademilerinde, sokak akademisinde emek sürecimize sahip çıkışımız sokakta ve kampüste güçlü bir sese dönüştü. Dört duvardan bir süreliğine kopabiliriz ama #HayırGitmiyoruz. Savaşa karşıyız, karşı olmaya, karşısında ses çıkarmaya, suça ortak olmamaya devam ediyoruz. Sokaklardan, dayanışma akademilerimizden, omuz omuza mücadele etmekten, dünyayı anlamaya, anlatmaya, değiştirmeye çalışmaktan gitmiyoruz.

Dayanışmanın tadını bir kere aldık, devam ediyoruz.

Can Irmak Özinanır

[email protected]

(Sosyalist İşçi)


Bültene kayıt ol