Türkiye Irak savaşı sonrasında bölgede yaşanan belirsizliğin netleşmesine yol açacak gelişmelerin yaşandığı bir dönemde çok yönlü sıkışma yaşıyor. Girilen tünelin sonunu görebilmek oldukça zorlaştı. IŞİD’e karşı başlatılan Halep, Musul harekâtları aynı zamanda çok boyutlu ve farklı düzeylerde çatışma, gerilim ve çekişmeye sahne oluyor. Küresel, bölgesel ve yerel güç odakların sahada yer alış biçimleri çözüm masasındaki güçlerini ve pozisyonlarını da belirleyecek.
Musul savaşını önemli kılan savaşın kendisinden daha çok, IŞİD sonrası muhtemel yaşanacaklar. Savaşı sonrası Musul’un konumu ve buna bölgedeki etkin aktörlerin rıza gösterip göstermeyecekleri hayati ve karmaşık bir sorun. Bunlar savaşın, çatışmanın daha da uzamasına ve IŞİD yeni bir yapı çıkmasına yol açacaktır.
Burada öne çıkan en önemli unsur kimin Kürdlerle nasıl bir ilişki tutturduğu ve Kürdler arası ilişkinin nasıl bir hal alacağıdır. Bugünkü çatışma ve çelişkilerin merkezinde farklı mezhepler, ülkeler arasında güç dengesi bulunsa da, belirleyici unsur Kürd siyasal güçleri ve Kürdlerin kendi iç ilişkileri olacağını gösteren birçok emare söz konusudur.
Erbil, Bağdat ilişkilerindeki iyileşme emareleri ve Peşmerge’nin, KBY’nin Musul Operasyonu’nda etkin konumda itirazsız bir biçimde bulunması geleceğe ilişkin de bir emaredir. Bağdat, Erbil ilişkilerinin iyileşmesinin nereye doğru evrilme potansiyeli taşıdığını gösteren bir başka işaret ise Türkiye’nin KBY Başkanı Mesut Barzani’den, Musul’a davet beklediği bir anda, bunun için Bağdat’ı adres göstermesidir.
Türkiye, iç siyasette yaşadığı altüst oluşunun bir parçası olarak bölgede de her gün kıymetli yalnızlığa sürükleniyor. Özelliklede Kürdler söz konusu olduğunda tavan yapan Türklük halleri sorunun ekseni haline geliyor. Bu nedenledir ki, Irak Başbakanı Haydar El İbadi, Türkiye’yi “Irak’ın egemenliğini” ihlal etmemesi konusunda uyarırken ağır ve Türkiye’nin altında kalkamadığı laflar edebiliyor. Ya da Bağdat’ta ne zamandır görülmeyen türden, büyükelçiliği önünde gerçekleşen Türkiye karşıtı gösteriyi bölgede yaygın izlenen birçok televizyon kanalı canlı yayınladı.
Bağdat, Ankara ile yaşadığı gerilimde gücünü İran’ın yanı sıra Türkiye’nin Kürd Meselesi’ni çözemeyip sınırlarının dışına taşırmasından alıyor. Cumhurbaşkanı, Irak Kürdlerinin asimilasyona maruz kaldığından söz ederek, Türkiye Kürd gerçekliği, inandırıcılığını yerlerde süründürüyor. Çünkü bu sözlerin edildiği zaman diliminde, Türkiye’de onlarca Kürd kenti yıkılmış, binlerce Kürd tutuklu, Kürd siyasetçileri sindirilmeye çalışılıyor ve Kürd siyasi haklarını tartışılmasının dahi neredeyse imkansız halde.
Türkiye’nin içerde dışarıda Kürdlerle savaş siyaseti, Osmanlıcılık hayalleri ve Türklük halleri bölgenin siyasal aktörlerinde ciddi kaygıya ve güvensizliğe yol açmıştır. Türkiye’nin “bizim kimsenin toprağında gözümüz yok” sözünü sık sık tekrarlaması anlamsızlaşmıştır.
Ankara hamaseti bırakıp, Irak Ordusu’nun, Peşmerge ile birlikte Başika’daki Türk askerinin önüne set oluşturmasını ve Musul’a giden yolu kapatmalarını anlamaya çalışmalıdır. Türkiye’nin özel bir ajandasının olduğuna dair bölgedeki ve Batı’daki yaygın kanaat, kuşku veya öngörü bu kahramanlık efsanesinin kaynağını oluşturuyor. Bu nedenle Türkiye Musul konusunda tek başına kaldı.
Bu süreçte Musul söz konusu olduğun Türkiye, sorunlara ve konulara Türklük düşüncesiyle ve halleriyle yaklaştığı, Sünni mantıkla gözlemlediği bir kez daha ortaya çıktı. İşte bu gidişat, Türkiye’yi daha fazla yalnızlaşmasına ve etkisizleşmesine yol açıyor. Türkiye tez elden, bu nedenle de süreci belirleme kudretine sahip güçlerin başında gelen Kürdlerle içerde ve dışarda barışmak zorunda. Bunu yapmamak için direnmeye çalışmak ve Türklük hallerini terk etmemek büyük kayıplara neden olacaktır.
Hakan Tahmaz
(Bas Haber)