Ne güzel törenler gördük geçtiğimiz iki hafta içinde!
Türk’ün gücünü, dünyadaki yerini, haşmet ve kudretini bize hatırlatmak için törenleri düzenleyen büyüklerimize ne kadar teşekkür etsek azdır.
Önce, Cumhuriyet gazetesinin çok orijinal manşetinden öğrendiğimiz gibi, “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı yurtta coşkuyla kutlandı.”
Özellikle Samsun’daki tören pek dokunaklı olmuş. Atatürk’ün Samsun’da ayak bastığı ilk nokta olan Tütün İskelesi Kurtuluş Yolu’ndaki tören alanında saygı duruşunda bulunulup İstiklal Marşı okunmuş. Vali, “İşte bu bayrak tüm bu cesareti, coşkuyu, inancı, kararlılğı, bağımsızlık aşkını ve mücadele gücünü temsil ediyor” demiş.
İzmit’teki gençlik yürüyüşü ve spor şöleninde ise ufak bir sorun yaşanmış. Kent protokolü ile çocukların halat çekme yarışmasında halat kopunca Vali Hasan Basri Güzeloğlu yere düşmüş. Düştüğü yerden korumalar yardımıyla kaldırılmış. Ama bu talihsiz kaza bile törenlerin mutluluk havasına gölge düşürememiş.
Daha 19 Mayıs’ın coşku ve sevinci yatışmadan, 29 Mayıs’ta İstanbul’un fethinin 563. yıldönümü kutlamaları başladı.
(Eskiden bir de 27 Mayıs’ta “Darbeyi Kutlama ve Darbelere İlerici Deme” törenleri yapılırdı, ama bu hükümet darbe olduğu taktirde başına neler geleceğini tahmin ettiği için olsa gerek, bu sene yapılmadı).
Fetih kutlamalarının çok mükemmel geçtiği “Yine aynı aşkla”, “Fetihler bitmez”, “563 yıllık hesap” gibi manşetlerden anlaşılıyor. Zaten Cumhurbaşkanı’nın katıldığı bir tören başka türlü olamazdı tabii.
Aykırı ses yok muydu bu mutlu günlerde? Vardı elbet. Mustafa Kemal gazeteciliğinin önde gelen neferi Can Ataklı şöyle yazdı:
“Kurtuluş Savaşı ve Atatürk olmasa bugün İstanbul’un fethinin 653. yılını mı kutlardık, yoksa emperyalistlerin eline geçişinin 98. yılını mı?”
Ataklı ve şürekasının anlayamadığını Ahmet Hakan bile anlıyor. Demiş ki:
“İstanbul’un fethini, hem de en büyük devlet törenine dönüştürerek kutlamak da neyin nesi? Son zamanlarda estirdikleri hem dinî hem de millî rüzgârın bir kasırgaya dönüşmesini amaçlıyor olabilirler.”
Tam da öyle.
AKP, Kemalizm’in en millî, en Türkçü, en ırkçı yanlarını almış ve kendi en dinî yanlarına eklemiş durumda. Mustafa Kemal’in 1930’larda atadığı herhangi bir hükümetten farkı kalmamış durumda. Baskıcı, hukuksuz, yurtiçinde ve dışında sayısız düşmana karşı savaşan millî ve yerli bir hükümet.
Buna karşı muhalefet, Mustafa Kemal temelinde yapılamaz. Adaleti, hukuku, hakları, özgürlüğü, insanlığı savunarak yapılır.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)