Hakan Tahmaz

Hakan Tahmaz son yazıları

Hakan Tahmaz tüm yazıları

15.02.2016 - 12:08

Kürdistan ulusal birliği

Son dönemde Suriye’de yaşananlara Türkiye’nin yaklaşımı Çözüm Süreci’nin tıkanmasına ve nihayetinde bitmesine yol açan esas konunun Rojava meselesi olduğunun daha iyi görülmesini sağladı.

Türkiye’nin bırakalım içerde Kürdlerin herhangi bir biçimde anayasal statüye sahip olmasına rıza göstermesini, komşu Kürdlerin statü sahibi olmasını dahi hala tehdit olarak algılıyor. Güney Kürdlerinin statü kazanmasını ise 1 Mart Tezkeresi sürecinde büyük bir fırsatı kaçırması nedeniyle sineye çekmiş gözüküyor.

Cumhurbaşkanı ile ABD yetkilileri arasındaki PYD’ye ilişkin gerilimli tartışmanın arka planını, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun son günlerdeki YPG ve PYD’ye ilişkin açıklamaları esas saikleri Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürdleri 21. Yüzyılda da bölgedeki merkezi devlet yapılarınıniçinde tutma politikası oluşturuyor. 

Türkiye Cumhuriyeti bu politikasını kendi iç dinamikleriyle ve Kürdlerin dayatmalarıyla esnetme eğiliminde, böylesi bir yaklaşıma da sahip değil. Uluslararası aktörler ise Türkiye’nin bu politikasının değişimini bölgesel bir zorunluk olarak görüyorlar ve Türkiye ile farklı politikaya sahipler. Avrupa - ABD ile Türkiye arasındaki PYD ve Rojava konusundaki farklı politikaların sınırını bu gerçekliği kabul etme/tanıma ile buna direnme yaklaşımı belirliyor.

Türkiye’nin bu konuda tek başına olmadığı, bölge devletleriyle oldukça yakın bir tutum sergiledikleri bir gerçek. En son Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in yaptığı “Kantonlara izin veremeyiz” açıklaması ve Berlin’de Irak Başbakanı Haydar İbadi’nin Almanya Başbakanıyla basın toplantısında “Kürdistan Bölgesi Irak olmadan gelişemeyecek ve Irak tüm bileşenleriyle bütün olmalı” açıklaması gecen hafta AK Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in Rojava açıklamasının benzer içerikte olması tesadüf değil.

Suriye’de barış için görüşmelerin yoğunlaştığı, tarafların ateşkes yapmada anlaştığı bir momentte Türkiye’nin Suriye’ye filli müdahale ihtimali yazılıp çiziliyor. Türkiye aslında Suriye savaşının bir parçası ve tam göbeğinde yer alıyordu.

Ancak Rusya’nın vekâlet savaşına son vermesi ve Kürd direnişçilerin ilerleyişleri Türkiye’yi açığa düşürdü. Türkiye, içerde Kürd siyasal hareketine ve Kürd silahlı güçlerine karşı her alanda “temizlik” hareketi geliştirme stratejisini derinleştirip uygularken, Rojava Kürdlerinin konumlanışlarına karşı da diplomatik mücadelesini yükseltip, fiili müdahalenin alt yapısını oluşturma çabalarını yoğunlaştırdı.

Cumhurbaşkan’ın, Başbakan’ın hatta CHP Genel Başkanı’nın PYD konusundaki açıklamalarının Türkiye’nin bu yöneliminin bir sonucu olduğunu gösteriyor. Başbakan’ın son “YPG güvenliğimizi tehdit ederse gereğini yapar, vururuz ” açıklaması YPG’nin Azize yakınında Minniğ askeri üssünü Nusra’dan alması üzerine yaptı. Bu AK Parti’deki Kürd korkusunun savaşı göze alacak kadar büyük olduğunu gösterir niteliktedir.

Türkiye’nin Rusya ile karşı karşıya gelemeyecek ve uluslararası güçlerin buna izin vermeyecek olması bu olasılığı tümden ihtimal dışı bırakmayı gerektirmiyor.

Türkiye’nin Ortadoğu politikasındaki iki kırılma noktası oldu. Bunlardan en önemlisi Kürdlerin “yeni Ortadoğu’daki konumunun ne olacağının belirlenmesi.

Baştaki belirlemeye dönecek olursak Türkiye bu soruna güvenlik ve ulus devlet eksenli yaklaşmakta ısrar ediyor. Bunun değişimini daha fazla zorlayacak potansiyel güç, dört parçadaki Kürd siyasal güçler arasındaki ilişkinin radikal bir biçimde değişmesiyle ortaya çıkabilir. Kürd siyasal güçler arasındaki çelişki ve çatışmaları kullanılamaz noktaya gelecek bir Kürd işbirliği bölgenin geleceğini belirleyecek bir gelişmedir. Bu nedenle Kürdistan Ulusal Kongre girişiminin yeniden gündeme gelmesi umut vericidir. Bölgenin buna her zamankinden fazla ihtiyacı var. Sadece Kürdlerin değil hepimizin. Kürdlerin birbiriyle çekişmesi, didişmesi Güney’de görüldüğü gibi mevcut statünün korunmasına yarıyor. Kürdlerin ve bölgenin ihtiyacı PKK, PDK, YNK ve diğerlerinin ihtiyaç ve çıkarlarında çok daha büyük, kutsal ve kıymetlidir.

Hakan Tahmaz

(BasNews)


Bültene kayıt ol