Alex Callinicos

Alex Callinicos son yazıları

Alex Callinicos tüm yazıları

06.02.2025 - 13:20

Vergi savaşları küresel gerilim hakkında ne söylüyor

Görünüşe göre Donald Trump şaka yapmıyormuş. Trump geçtiğimiz Cumartesi ABD’nin Kanada ve Meksika’dan yaptığı ithalatta yüzde 25’lik, Çin’den yapılan ithalatta da yüzde 10’luk bir vergiyi uygulamaya koydu. Ona Avrupa Birliği’nden (AB) gelen mallara da vergi getirmeyi düşünüp düşünmediği sorulduğunda, “kesinlikle getireceğim” yanıtını verdi.

Trump yemin töreninden bu yana bir şok ve dehşet saldırısı yürütüyor. Bu saldırı, ABD içinde bir yandan -büyük ihtimalle yasadışı bir şekilde- çeşitli yardım programlarına ödenek sağlanmasına kararname ile son verilmesini, diğer yandan göçmenlerin ve transların hedef alınmasını içeriyor. 

İç ve dış siyaset çok yakından bağlantılı. Büyük teknoloji şirketleri baronlarının liderliğindeki büyük sermaye, onun vaat ettiği ödüller nedeniyle hevesle Trump’ın etrafına toplandı. Bu ödüllerden biri, ilk başkanlık döneminde getirdiği zenginlere yönelik vergi kesintilerini sürekli hale getirmek. Trump, yeni vergilerden elde edilecek gelirlerin federal hükümetin şimdiden devasa boyutlara ulaşmış borçlanmasının genişlemesini engelleyebileceğini umuyor. 

Neden Kanada ve Meksika’ya daha yüksek vergiler getiriliyor? Yalnızca altı yıl önce Trump, ABD’nin komşusu olan bu iki devlet ile yeniden düzenlenmiş bir Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması yapmak için müzakereler yürüttü. İki ülke de ABD üretim ağlarına yoğun bir biçimde entegre durumda. Benim gördüğüm en iyi açıklama, Trump’ın hedeflerinden birinin Batı Yarımkürede ABD hakimiyetini güçlendirmek olduğu. Grönland’ı ve Panama Kanalı’nı ele geçirme tehditleri de aynı çabanın bir parçası. 

Çin, Kanada veya Meksika’dan çok daha zorlu bir rakip. Dünyadaki en büyük ikinci ekonomi ve DeepSeek’in yapay zekâ alanındaki başarısının da gösterdiği gibi giderek teknolojide de bir lider haline geliyor. Yeni vergi muhtemelen bir pazarlık taktiği. Bu, Trump’ın AB’den ithal mallara getirmeyi planladığı vergi için de geçerli olabilir. Gerçekten de Kuzey Amerika’da getirilen vergiler, Meksika ve Kanada hükümetlerinin sınırlarını sıkılaştıracaklarını taahhüt etmelerinin ardından durduruldu. 

Her halükârda, Trump’ın etkisi önde gelen kapitalist devletler arasındaki ilişkileri şu anda olduklarından çok daha parçalı ve rekabetçi bir hale getirecek. Joe Biden ana Batılı güçleri -sadece NATO’yu değil; Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi Asya-Pasifik devletlerini de- Rusya ve Çin’e karşı bir araya getirdi. Şimdi bütün bu ülkelerin nasıl tepki vereceklerini hesaplamaya çalıştığı bir kaos hakim. Zararı minimize etmenin en iyi yolunun, Trump’a yaltaklanmak olduğunu uman tek Batılı emperyalist lider Keir Starmer olamaz. 

Ancak Trump yönetimi bu dönüşümü memnuniyetle karşılıyor. Yeni Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Senato’ya şöyle dedi: “İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel düzen, sadece modası geçmiş değil, bu düzen şimdi bize karşı kullanılan bir silah.” Rubio bu düzenin yerini “gezegenin farklı bölgelerinde birden çok büyük gücün bulunduğu, çok kutuplu bir dünyanın” almakta olduğunu söylüyor. 

Muhtemelen en büyük direniş Latin Amerika’dan gelecek. Eski şaka “Zavallı Meksika, Tanrıya fazla uzak, Birleşik Devletlere fazla yakın” bütün bölge için geçerli. Washington’ın askeri müdahaleleri ve acımasız askeri diktatörlüklere olan desteği yakıcı ve canlı bir hatıra olmayı sürdürüyor. 

Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, vatandaşlarının ABD’den kelepçeli bir şekilde, askeri uçaklar kullanılarak sınır dışı edilmesini reddederken, uzun bir geçmişe sahip olan Yankee emperyalizmine olan nefreti harekete geçirdi. Trump vergi getirdiğinde, o da vergi getirerek tepki verdi. Ayrıca ABD’nin çeşitli suçlarını ayrıntılı olarak anlatıp, katledilen Şilili devlet başkanı Salvador Allende ve Kolombiyalı romancı Gabriel García Márquez gibi Latin Amerikan solunun kahramanlarını andığı, uzun ve şiirsel bir twit attı. BBC, ABD’nin Petro’nun daha sonra geri adım attığı iddiasını utanç verici bir şekilde tekrarladı. Ancak Kolombiyalı göçmenler şimdi geriye kelepçesiz olarak ve sivil uçuşlarla dönüyorlar.

Bu büyük oranda sembolik bir atışmaydı. Ama eğer Trump, Baba George Bush’un 1989’da başkanken yaptığını tekrarlar ve Panama’nın işgal edilmesi emrini verirse, işler ciddi biçimde kötüleşebilir. Çin, artık Güney Amerika’nın en önemli ticari ortağı ve kıtaya yatırım yağdırıyor. 

Bu, Latin Amerika devletlerinin, Soğuk Savaş sonrasındaki tartışmasız küresel ABD hegemonyası dönemine göre, manevra yapmak için daha fazla alana sahip oldukları anlamına geliyor. Rubio kısa süre önce Panama Şehri’ni ziyaret etti ve Çin’in Kanal üzerindeki sözde “etki ve kontrolü” konusunda “acil değişikliklerin yokluğunda” ABD’nin “kendi haklarını koruyacak önlemler alacağını” söyledi. Ama bu tarz zorbalıklar, devletleri Pekin’e doğru itebilir. 

Trump’ın bir tek kararlı Latin Amerikalı müttefiki var; Arjantin’in ultra neoliberal başkanı Javier Milei. Ama cumartesi günü Buenos Aires’te ve diğer Arjantin şehirlerinde faşizme ve Milei’nin cinsiyetçi ve homofobik politikalarına karşı çok büyük eylemler yapıldı. Her yerde bunun gibi eylemlerden daha fazla yapılmasına ihtiyacımız var.

Alex Callinicos

Çeviri: Onur Devrim


Bültene kayıt ol