
İktidar, yargı silahını kullanarak CHP'ye adeta savaş açtı.
İstanbul Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atanması ve Beşiktaş belediye başkanının tutuklanması, CHP gençlik kolları başkanının gözaltına alınmasını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan iki yeni soruşturma izledi.
Öte yandan Özgür Özel'in yakın zamana dek izlediği AKP ile diyalog/müzakere politikası, sonraki başkanlık seçimlerine hangi adayla katılınacağı, bunun şimdiden tespit edilip edilmeyeceği başlıkları CHP'yi yoğun bir iç tartışmaya sürüklemiş durumda.
İstanbul yenilgisi
29 Haziran 2019'da yapılan yerel seçimlerde CHP'nin büyükşehir belediye başkanı adayı Ekrem İmamoğlu, rakibi AKP adayı Binali Yıldırım'ı az oy farkla mağlup ederek birinci olmuştu.
Fakat AKP bu kararı tanımadı. Oyların tekrar sayımı için Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) başvurdu. Tekrar sayımla geçen gerilimli günlerin sonunda YSK seçimi iptal etti.
Tekrar seçim 29 Haziran'da yapıldı. İmamoğlu, uğradığı haksızlık karşısında geniş kesimlerin tepkisini arkasına alarak 700 bin oydan fazla farkla tekrar kazandı.
Şimdi CHP'ye karşı ilan edilen savaşın temel sebeplerinden biri, 2019'da tekrar ettirilen seçimlerin sonunda AKP'nin tarihi yenilgisinin rövanşını alma arzudur.
Ahmak davası
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Ekrem İmamoğlu arasında yaşanan polemik ise İmamoğlu ve CHP'nin başında sallanan bir kılıç haline geldi.
Soylu, Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada AKP iktidarının antidemokratik baskısını eleştiren İmamoğlu'na "ahmak" dedi. Ekrem İmamoğlu “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” yanıtını verdi.
Bunun üzerine Ekrem İmamoğlu'na Yüksek Seçim Kurulu'ndaki hakimleri hedef alıp hakaret ettiği gerekçesi ile dava açıldı. Ve İmamoğlu'na 2 yıl 7 ay ceza verilerek siyasi yasak kararı çıktı. Dava istinaf mahkemesine taşınmış durumda. İstinaf, yerel mahkemenin kararını tanıdığı takdirde son kararı Yargıtay verecek.
Müteahhit kökenden gelen, kendini demokrat olarak tanımlayan fakat sağa yeşil ışık yakan bir merkez siyasetçi olarak karşımıza çıkan İmamoğlu, seçildiği günden beri CHP başkan adaylığına oynuyor. Fakat siyasi yasak geldiğinde seçim denklemi dışında kalabilir.
Esenyurt'a atanan kayyım
Geçen Ekim ayında Türkiye'nin en kalabalık ilçesi Esenyurt'u yöneten CHP'li Ahmet Özer, PKK üyeliğinden tutuklandı. İçişleri Bakanlığı, Özer'in yerine İstanbul vali yardımcısını kayyım atadı.
Bu baskıcı karar, iktidarın bir eşiği atlamasıydı. Daha önce de birkaç CHP'li belediye başkanı yolsuzluklarından dolayı tutuklanmıştı. Fakat bu kez İstanbul'da önemli bir belediyeye devlet el koydu.
AKP'nin kalelerinden olan Esenyurt'taki yerel seçimde CHP ile DEM Parti arasında kurulan "kent uzlaşısı" sonucu oyların yüzde 49,04'ünü alan Ahmet Özer belediye başkanı olmuştu.
Bu olayda iktidarın CHP’ye açtığı savaşın diğer amacı görülüyor: CHP ve DEM Parti arasında kurulan seçim ittifakının kriminalize edilerek bozulması. Keza yine iki partinin kent uzlaşısı ile seçilen DEM partili Mersin Akdeniz Belediyesi'ne de kayyım atandı.
Bir yandan İmralı ile bir süreç başlatan ve yakın zamana kadar dışlanan DEM Parti'nin bu süreçte başlıca taraf olarak kabul edilmesi sürerken, aynı anda AKP-MHP ittifakı CHP'nin milliyetçi tabanına da hitap ederek ittifakı bozmak istiyor.
İmamoğlu'nun Erdoğan'dan önceki rakibi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş. Yavaş, CHP'nin belediye başkanı olsa da eski bir MHP'li ve halen de ülkücü. Kürt meselesinde yeni diyalog sürecine karşı çıktığı gibi DEM Parti ile açık ittifaka karşı olduğu da biliniyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise sürece başta tam destek vermişti. Fakat CHP'li bazı çevreler bu sözleri yayınladı ve milliyetçi-ulusalcı seçmen kitlesi Özgür Özel'i adeta topa tuttu.
İktidar CHP'nin zayıf noktasını görüyor ve buradan yükleniyor.
Yeni davalar
Esenyurt'a kayyım atanmasının sıcaklığı sürerken bu kez Beşiktaş Belediyesi'ne operasyon yapıldı. Belediye başkanı Rıza Akpolat, 'suç örgütüne üye olmak', 'ihaleye fesat karıştırmak' ve 'haksız mal edinmekle' suçlanarak tutuklandı.
Bu davanın odağında AKP'ye yakın birine ait dev kamu ihaleleri alan şirket yer alıyor. Bu şirket, birçok belediyeden olduğu gibi Beşiktaş'tan da ihale almış.
Aynı günlerde Özgür Özel'in yaptığı bir konuşmanın videosunu paylaşan CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın evinden "kamu görevlisine hakaret" suçlamasıyla polis eşliğinde adliyeye görüldü.
Özel, söz konusu konuşmasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e "ayaklı giyotin” diyerek eleştiriyordu.
Kritik davalarda hakimlik yapan Gürlek, CHP eski il başkanı Canan Kaftancıoğlu'na siyasi yasak koyması, HDP lideri Selahattin Demirtaş'ın tutuklanması kararlarıyla tanınıyor. Aynı zamanda tutuklanan CHP milletvekili Enis Berberoğlu'na "hak ihlali" deyip yeniden yargılama hükmü veren Anayasa Mahkemesi kararını da tanımamıştı.
Tam da bu noktada Ekrem İmamoğlu'na iki yeni soruşturma daha açıldı.
Konuşmasında Akın Gürlek'i ve CHP davalarında bilirkişi olan birini eleştiren İmamoğlu, kürsüden inmeden soruşturulmaya başlandı. Ve hakkında hapisle siyasi yasak getiren bir ceza davası daha açıldı.
Söz konusu bilirkişi Esenyurt, Beşiktaş ve İmamoğlu’nun davalarında yer almış ve CHP aleyhine hazırladığı raporlar esas alınmış biri. İmamoğlu, bu kişinin ismini zikredip eleştirmesiyle sıradışı soruşturmalar devreye girdi.
Burada CHP'ye karşı taarruzun bir başka nedeni karşımıza çıkıyor. Bugüne kadar dokunulmaz olan CHP mevzilerine yargı ve kolluk marifetiyle dokunulmasıyla, muhalif seçmen kesimler korkutulmak, mücadeleden uzak tutulmak isteniyor.
AKP güç kaybederken
31 Mart 2024 seçimlerinin ortaya koyduğu en önemli eğilim, başkanlık seçimlerini Erdoğan kazansa da AKP'nin eriyor oluşuydu.
Geçen 10 ay boyunca özellikle ücretli ve yoksul seçmenlerin AKP'den kopuşu devam ediyor.
Fakat AKP'den kopan kitleler CHP'ye topluca kaymıyor.
Muhalefet erken seçim istese de Erdoğan yaptığı son konuşmalarda seçim tarihi olarak normaldeki takvimi, yani 2028'i işaret etti. Ve partisinin seçim başarısızlığına dikkat çekerek yüzden 50'ya ulaşma hedefini duyurdu.
Tekrarlatılan İstanbul seçimlerinde Ekrem İmamoğlu'na uğradığı haksızlıktan dolayı oy çağrısı yapmıştık. Fakat CHP'ye birçok noktada kökten karşıyız. Bunların başında Suriyeli göçmenlere karşı ırkçı tutumu ve yönettiği belediyelerdeki taşeron düzeni geliyor.
Buna rağmen CHP'li seçilmiş siyasetçiler ve belediye başkanlarına yapılan baskıya karşı çıkmak gerekir.
Haksız hukuksuz yargılamalara, atanmışların seçilmişlere yaptığı müdahalelere ve kayyımlara karşı çıkmak bir zorunluluk. Antidemokratik, baskıcı politikalar halkı kutuplaştırdığı gibi işçileri bölüyor. Herkes için adaletten, demokratikleşmeden yanayız.
Volkan Akyıldırım