Askeri vesayet yıllarında sıkça tartışılmış, gizliliği sebebiyle bir muamma olagelmiş Kırmızı Kitap, yani Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) güncellendi.
Milli Güvenlik Kurulu'ndan yapılan açıklamada 5 yıllık uygulama süresinin ardından yapılan güncellemenin ana hatları sıralandı.
MGSB 2025'in duyurulan vurgularına bakmadan önce bu metnin tarihini ele almakta fayda var.
ABD'den örnek alındı
Kimilerine göre "devletin gizli anayasası" olan belge, iç ve dış tehditleri belirleyerek bunlara karşı çok yönlü karşı koyuşu tanımlıyor.
Kırmızı Kitap uygulaması Türkiye'nin 1952'de NATO'ya katılmasının ardından başladı. Asıl etkinliğini 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra kazandı.
ABD'nin sadık müttefiki Türkiye’de uzun yıllar boyunca hakim güç generaller oldu. Tüm NATO üyesi ülkelerde olduğu gibi Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri öncelikle "komünizmle mücadeleyi" konu edindi. Darbeler, sıkıyönetimler, olağanüstü hallerle geçen yıllarda bu belge tamamen ordu tarafından hazırlandı.
Özellikle 1960'ların sonunda kurulan Komünizmle Mücadele Dernekleri vb oluşumların bizzat askerlerin hakim olduğu MGK tarafından örgütlendiği ileri sürüldü. Kontrgerilla yapılanması, MGK ve Kırmızı Kitap ile birlikte görüldü.
Değişen tehdit algısı
1980'lerde komünizmin üstünde yeni bir tehdit tanımlandı: Bölücülük. PKK'nin başlattığı silahlı mücadele ve Kürt ulusal kurtuluş hareketinin büyümesi o günden bugüne devletin başlıca meselesi olarak kondu.
1990'larda ise bu kez irtica tehdidi tanımı belgeye eklendi. Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi'nin birçok belediyeyi kazanması ile birlikte Kemalist ideolojiye bağlı generaller İslami harekete savaş açtı. Bu savaşın doruk noktası 28 Şubat 1997 MGK muhtırasıyla iktidardaki Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi'nin devrilmesi ve ardından gelen baskı dönemi oldu. Üniversitelerde başörtüsü yasakları ve bir dizi tutuklama o dönem yaygın protestolarla karşılandı.
Fakat dönemin Kırmızı Kitabını yazan Kemalist generaller, bir tehdit olarak gördükleri İslami hareketi yok edemedi. Aksine Refah Partisi'nden kopan, daha merkeze yakın bir çizgiyi benimseyen AKP 2002 seçimlerinde hükümete geldi.
Erdoğanlı yılların başlangıcından itibaren MGK, askerle ve hükümet üyeleri arasında bir kapışma alanı haline geldi. Abdullah Gül’ün eşinin başörtülü olması sorun olarak ortaya konuldu.
Kitle desteğini görülmemiş seviyeye çıkaran AKP hükümetleri, 27 Nisan 2007 e-muhtırasının ardından kendisini devirmek isteyen askeri vesayetle çarpışmaya başladı.
Yıllar içinde sadece AKP değil geniş kesimlerin tepkisini çeken askeri vesayetin başlıca yönetme kurumu olan MGK'nın yapısı değişmiş, sivil üye sayısı artırılmış, hükümet üyeleri ve askerler ile güvenlik bürokrasisi üye sayısı arasında denge sağlanmıştır.
Fakat bu değişikliğe rağmen MGSB'deki tehdit tanımlamalarına bağlı olarak ordu ve güvenlik bürokrasisinin merkezi önemi ile etkinliği kendini devam ettirmektedir.
MSGB 2025 hakkında bilinenler
22 Ocak'ta yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından MGK sekreterliğinin yayınlandığı bildiriye göre MSGB'deki tehdit tanımlamaları şöyle sıralandı:
Kamuoyuna açıklanan bu maddeler, önceki Kırmızı Kitaplardan pek de farklı değil.
Ancak Suriye'deki rejim değişikliği, Türkiye'de yeni bir diyalog sürecinin başlaması, Irak'taki askeri varlığın tahkim edilmesi ve iktidarla PKK'ye karşı işbirliği girişimleri ile birlikte Kürt meselesi yeni bir evreye girdi.
MGK bildirisinden anlaşılıyor ki farklı isimler konulan yeni çözüm süreci Kolombiya'da devlet ve FARC arasındaki barış görüşmelerine benziyor. Sağcı Kolombiya hükümeti bir yandan FARC'a karşı operasyonlarını sürdürürken, aynı anda ateşkes görüşmelerini yapmıştı. Silah bırakma ve siyasal mücadele hattının kabul edilmesiyle bu süreç sona ermişti.
Bambaşka nedenlere ve aktörlere sahip Kürt sorununun çözümünde Kolombiya modelinin başarılı olup olmayacağı ise belirsizliğini koruyor.
Koruyor çünkü birinci çözüm süreci çok ileri noktalara varmasına rağmen bıçak gibi kesilmişti. Ardından ağır bir baskı dönemi yaşanmıştı. Bu dönemde silahlı çatışmalar bir ölçüde devam etmişti. Öncelikli tehdit algısı ile güvensizlikler, benzer bir durum olasılığını şimdi de kenarda tutuyor.
Komplo teorilerine rağmen
Kırmızı Kitabın ismini ilk telaffuz edenin 27 Mayıs darbesinin liderlerinden ve MHP kurucusu albay Alpaslan Türkeş olduğu iddia edilir. Yıllar boyunca MSGB'nin gizliliği eleştirilmiş ve kamuoyuna açıklanması talebi seslendirilmiştir.
Kurtlar Vadisi dizisinde popüler bir derin devlet efsanesi olarak canlandırılan Kırmızı Kitabın ne derece belirleyici olabileceği ise tartışmalıdır.
Örneğin "irtica ile mücadele", 28 Şubat darbesiyle hükümet devirdiği gibi AKP'nin yükselişi ile başarısız oldu. Üstüne üslük Fetulahçıların liderliğindeki bir askeri koalisyon 15 Temmuz 2016'da darbe yapmaya kalktı.
Büyük Kürt siyasi hareketleri yıllar içinde ortaya çıktı ve toplumsal tabanlarını konsolide etti.
MSGB 2025'in uygulanmasının sonuçlarının öncekilerden pek de farklı olması beklenemez.
Volkan Akyıldırım