İsrail’in Gazze’yi yakıp yıkması karşısında şaşıranlar ve bunun nedeninin 7 Ekim’de Filistin direniş güçlerinin saldırısı olduğunu sananlar yanılıyor. Bir gazetecinin belirttiği gibi, “2000 yılından bu yana Gazze'de bin 741'i çocuk ve 572'si kadın 7779 Filistinliyi öldürmüş bir devlet İsrail. Sanki huzur içinde yaşarken Hamas diye bir örgüt çıkıp ortalığı karıştırmış gibi” davranmak, davrananların sağcı fikirlerden, Siyonizm’den ve ırkçı nefret söylemlerinden ne kadar etkilendiğini gösterir sadece.
Filistin direnişçileri duvarları aşıp İsrail’e saldırdığında Hamas’ı hedefe alıyormuş gibi görünen ama aslında apaçık bir Arap nefreti devreye girdi. Türkiye’de bu nefretin arkasında göçmen düşmanlığı, daha özelde Arap-Suriyeli düşmanlığı olduğu çok açık. Filistin halkıyla dayanışmayı engelleyen bu nefret dalgasının arkasında iktidarın göçmenleri pazarlık olarak kullanan göçmen politikası, göçmen politikasını değil göçmenleri hedefleyen ırkçı Suriyeli düşmanı politika yapan ana akım muhalefet, Ümit Özdağ gibi isimler var.
Bir başka gazetecinin yazdığı gibi İsrail mülteci kamplarını vuruyor: Nusayrat mülteci kampı, Cebaliye mülteci kampı, Eş-Şati mülteci kampı, Kalendiye mülteci kampı, Cenin mülteci kampı.
Bu savaş suçu geçiştirilemez.
Göçmenler hiçbir koşulda kaderine terk edilemez.
Sadece bu kamplarda bulunmuyor Filistinli göçmenler. Türkiye’de de Geri Gönderme Merkezlerinde Filistinli göçmenler var. Erdoğan tüm insanlığı Gazze için harekete geçmeye çağırırken, önce bu iktidar kendisi harekete geçmeli. Geri Gönderme Merkezlerinde tutulan yüzlerce Filistinli derhal serbest bırakılmalı.
İsrail göçmen kamplarını vururken, Göç Başkanlığı Filistinlileri sınır dışı etmeyi aklından bile geçirmemeli.
Filistin halkıyla dayanışmak, ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı çıkmaktan ve göçmenlerle dayanışmayı her dakika örgütlemekten ayrı düşünülemez.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)