Harry Potter okumayan kalmamıştır herhalde. Ya da belki de kalmıştır, bilmiyorum.
Ben Harry Potter romanlarını okumayı uzun zaman reddetmiştim. Nedeninden tam emin değilim. Belki fazla popüler olduğunu düşündüğüm için, ya da bilemediğim başka bir nedenden. Sonra, günün birinde, yeğenimin kitaplığındaki ciltlerden birini almış, birkaç sayfasına şöyle bir göz atmış, bir daha da elimden bırakamamıştım.
Beni en çok etkileyen bölümlerden biri, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersini veren Profesör Lupin'in "Böcürt"lerle nasıl mücadele edileceğini anlatmasıydı. Böcürt, kitapta konu edilen çok sayıdaki büyülü varlıktan biri. Karanlık ve kapalı yerlerde yaşar, yatakların, lavaboların altına saklanır, dolaplara, çekmecelere girer, geceleri, yalnızken, en büyük korkumuz neyse, ona dönüşme yeteneğine sahiptir.
Kitapta, Profesör Lupin, öğrencileri teker teker Böcürt'ün karşısına çıkarıyordu. Öğrenciler, en büyük korkularıyla yüzleşmek zorunda kalıyorlardı. Böcürtlerle başa çıkmanın bir yöntemi, karşısına çıktıkları insanı en çok neyin korkutacağını düşünüyorlarsa, ona dönüştükleri anda, korkuyu yenmeye çalışıp, aslında onun çok komik olduğunu düşünmekti. Bu başarıldığı anda, Böcürt o komik görüntüye bürünüyor, sonra da yok olup gidiyordu.
Neville isimli öğrencinin en büyük korkusu, Profesör Severus Snape'di. Böcürt, bu yüzden onun suretini almıştı. Ron, dev örümceklerden, Parvati, dev çıngıraklı yılanlardan, Harry, Ruh Emicilerden, Profesör Lupus ise bir kurt adam olduğu için, dolunaydan korkuyordu.
Böcürtlere karşı mücadele etmenin bir başka yöntemi ise onların karşısına kalabalık bir biçimde çıkmaktı. Karşısında çok sayıda kimseyi gören Böcürt'ün aklı karışıyor, hangi korkutucu surete bürüneceğini bilemiyor, aynı anda herkesi birden korkutmaya çalıştığı için gülünç duruma düşüyor, sonra yok olup gidiyordu.
Şu anda neden bütün bu fantastik şeylerden söz ettiğimi düşünüyor olacaksınız. Merakınızı gidereyim.
Aslına bakacak olursanız, etrafımızın Böcürtlerle kaynadığını fark ettim. Özellikle seçim dönemlerinde karanlık ve kapalı yerlerde de değil, televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde, dergilerde, mitinglerde, salonlarda, velhasıl hemen her yerde karşımıza çıkıyorlar. Akla gelebilecek bütün korkularımıza hitap ediyorlar.
- Vallahi bölecekler!
- Vatan elden gidiyor!
- Şeriat geldi, kapımıza dayandı!
- Bunlar hep Amerika'nın oyunu!
- BOP diye bir şey duymadınız mı?
- Bunlar Zerdüşt, din düşmanı!
- Emperyalizm, Sevr, Sakarya …
- Bu vatan bizim. Başka gidecek yerimiz yok.
- Bunlar hep Ermeni!
- Vallahi anlaştılar, görürsünüz seçimlerden sonra müttefik olacaklar!
Bu listeyi sonsuza dek uzatmak mümkün. Bu Böcürtler bize dayattıkları korkularla, endişelerle, kaygılarla besleniyor, büyüyorlar. Kendi karanlık deliklerindeki zulüm imparatorluğunu yaşatmanın tek yönteminin bu olduğunu biliyorlar.
Ama bu Böcürtlerle başa çıkmak mümkün. Onlara, en derin korkularımıza teslim olmak kaderimiz değil. Bizim Böcürtlerin en korktuğu şey, umudun ta kendisi. Umut olan yerde komik duruma düşeceklerini, yaşayamayacaklarını, yok olacaklarını biliyorlar.
Bu yüzden seçim takvimi belli olduğu günden bu yana HDP bürolarına saldırıp duruyorlar. Bu yüzden HDP'ye "bölücü örgüt güdümündeki parti" diyorlar. Bu yüzden "HDP mitinglerini Ermeniler düzenliyor" diyorlar. Bu yüzden "bunlar dinsiz, Zerdüşt" propagandası yapıyorlar.
Seçime çok az bir süre kaldı. Böcürtler bütün korkularımıza seslenmek için avaz avaz bağırıyorlar, ancak HDP etrafında toplanacak milyonlar, onları parça parça edip tarihin çöp sepetine yollayabilecek güçteler.
Böcürtleri besleyen korkularımızla yüzleşmenin ilk adımı, seçimde tercih mührünü HDP simgesine basmaktır.
Ardından daha güzel bir dünyaya doğru koşar adım gitmeye başlayacağımızdan emin olabilirsiniz.
Atilla Dirim