Belediye işçilerinin örgütlendiği Genel-İş Sendikası Genel Merkezi, işçilerin iradesini çiğneyen yeni bir hamle yaptı. İstanbul 1. No.lu Şube olağan genel kurulda seçilen Nazan Gevher Ay ve ekibini tasfiye etmek için Kartal Belediyesi’ni 1. No.lu Şube’den ayırdı. Buraya genel merkez tarafından kayyum atandı. Sendika Genel Merkezinin; aidatlarının azaltılması, sendika yönetiminin ortalama işçi maaşı olması, ek protokol ve toplu sözleşmenin her aşamasında tabandaki işçilerin karar alma süreçlerini garantileyen mekanizmaların kurulması talepleriyle seçilmiş yönetime yönelik adımını sendikal demokrasiye yönelik bir müdahale olarak değerlendirmek gerekir.
Enflasyonun üç haneli rakamlara ulaştığı koşullarda yüzde 30 zamlı skandal sözleşmeye imza atan Memur Sen yönetimi, ya da 2019’da TİS sürecinde yüzde 15 zam talebiyle oturduğu masadan yüzde 8’e imza atıp, “uzasa işi karıştıracağız” sözleriyle kalkan, Türk İş Başkanı gibi neredeyse işçi örgütü olmaktan çıkmış, iktidarın bir uzantısı haline dönüşmüş sağ sendikal bürokrasideki çürümeye ilişkin pek çok olaya tanık olduk. Genel İş Sendikası’nda birkaç yıldır yaşananlar, iktidar dışında yer alan sendikal bürokrasinin de mevcut çürüme ve yozlaşmadan payını aldığını göstermekte.
2.300 işçinin çalıştığı Kadıköy Belediyesi’nde gerçekleştirilen grev sendika yönetimi tarafından sona erdirildi. Yüzde 8’lik sözleşmeyi imzalayan şube yönetimi işçilerin ek protokol talebini görmezden geldi. İş yeri temsilcilerini görevden aldılar. İşçiler yüzde 20’lik sefalet zammına mahkûm edilmiş durumda. Yaşananlar Kadıköy ve Kartal Belediyesi’nden ibaret değil. Belediye işçileri, sınıfının diğer kesimleri gibi enflasyon karşısında eriyen ücretlerini artırmak için mücadele ettikleri her aşamada sendika yönetimlerini karşısında buldu. İzmir Çiğli, Ankara Canpaş belediyelerinde sendika yönetimi, işçilerin ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan, seçilmiş temsilcilerini görevden alan bir dizi anti demokratik uygulamaya imza attı.
İstanbul 1.no.lu şubede yaşanan olağan genel kurul seçim sonuçları, işçilerin sermaye ve iktidarın dışında sefalet koşullarına imza atan sendikal bürokrasiye de öfkeli olduğunu gösterdi. Aşağıdan örgütlenen işçiler ilk fırsatta, yozlaşmış sendika yönetimini değiştirerek, kendi temsilcilerini seçtiler.
Sendikal bürokrasinin kaynağının kapitalist üretim ilişkileri olduğunu unutmamakla birlikte, sendikal demokrasi ilkesi, mücadelenin her aşamasında göz ardı edilemez temel bir ilke olmak zorunda.20 yıllık AKP iktidarının son birkaç yılında işçi hareketinde gözle görünür ilerlemeler kaydedildi. Özellikle 2015 Nisan ayında başlayan metal işçilerinin mücadelesi ve 2022 Ocak ve şubat aylarında özel sektör işçilerinin ücret mücadelesinin yarattığı fırtınalı havanın işçi sınıfının geniş örgütlü kesimleriyle birleşip, genel bir kasırgaya dönüşememesinde sendikal bürokrasinin de önemli payı var.
AKP ve MHP koalisyonunun deprem ve sonrasındaki vurdumduymazlığının emekçi kitlelerde yarattığı öfkenin iktidarın sonunu getireceği konusunda hemen herkes hem fikir. Ancak, depremin ekonomiye bindirdiği devasa yük, yüksek cari açık ve döviz ihtiyacı göz önüne alındığında, seçimler sonrasında işçi sınıfını ”kemer sıkma” anlamına gelen, yeni bir istikrar programı beklemekte. Zaten derin bir sefalet içinde yaşayan emekçi kitlelerin deprem sonrasında sabırlarının iyice tükendiği koşullarda, olası Millet İttifakı iktidarının “enkaz devraldık” söylemleriyle katlanılmasını istedikleri koşulların değişmesi, işçi sınıfının eylemlilik ve örgütlenme kapasitesinin gelişmesiyle yakından alakalı. Kadıköy ve Kartal Belediyesi işçilerinin sendikal demokrasi mücadelesi, sınıf mücadelesini ileri çeken, yeni bir sendikal odak inşası açısından son derece önemli.
Çağla Oflas
(Sosyalist İşçi)