Oldukça uzun bir süredir, her geçen gün hukuksuzluğun daha da ileri boyutlara ulaştığı, bu kadarını da yapamazlar artık diye şaşırma limitlerimizi yeni bir kademeye çıkardığımız bir ortamda yaşıyoruz. Elbette böyle bir ortamda akıl sağlığını korumak, geleceğe umutla bakmak ya da gelecekten bir şeyler beklemek veya bir şeylerin değişebileceğine inanmak zor olabilir, pek çokları pesimist bir bakış açısı benimseyebilir. Kadınlara, öğrencilere, işçilere, doğaya, mültecilere, çocuklara, LGBTİ+’lara yönelik pek çok saldırı ve şiddet haberi, hukuksuzluk, katliamlar, içinden çıkamayacağımız bir çukura düştüğümüz psikolojisi yaratabilir pek ala.
Çocuğunun gözleri önünde saldırıya uğrayan anneler, yüksek binaların bilmem kaçıncı katından “düşen”, yakılarak, boğazı kesilerek, kılıçla öldürülen kadınların saldırı ve cinayet haberleri karşısında korkuya kapılmakta ya da “Acaba sokakta tanımadığı biri tarafından saldırıya uğrayacak sıradaki kadın ben olabilir miyim?” düşüncesinin zihinlerde yeşermesinde de şaşılacak hiçbir şey yok elbette.
Ağustos'ta 31 kadının öldürüldüğü, en az 12 çocuğun istismar edildiği gibi haberler devam ediyor.
Örgütlü direniş
Ama bir kadın olarak benim tüm bu cinayetler, adaletsizlik, cezasızlık gibi olaylar karşısında hala güçlü durabilmemi sağlayan bir şey var: örgütlü mücadele. Erkeklerin iyi hal indirimleri aldıkları, mağduru suçlayarak cezasızlıkla ödüllendirildikleri, sırtlarının sıvazlanarak gelecekteki potansiyel saldırıların teşvik edildiği ve önünün açıldığı bir ortamda, kadınların muazzam bir birliktelik içerisinde birbirlerine tutundukları, davaların peşini bırakmayarak hukuku toplumsal bir baskı yaratarak da olsa sağlamaya çalıştıkları ortamda geleceğe umutla bakabiliyorum. “Umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı hatırla”, “Gece karanlıktan korkarsan bu şehri ateşe veririz” ve “Kadın kadının yurdudur” gibi caps, meme ya da illüstrasyonlar gördüğüm zamanlar bile içimi büyük bir güvenlik, huzur ve umut duygusu kaplıyor.
Birilerinin pes etmediğini ve bir şeyleri değiştirmek için uğraştığını görmek bana ilham veriyor. Kadıköy’de bir sokakta gördüğüm bir duvar yazısı var: “Kendimizden başka kurtarıcıya ihtiyacımız yok” yazıyordu. Oturduğu yerden sadece hayıflanarak ve “bizden hiçbir şey olmaz” diyerek moral açıdan daha da dibe çökmenin ne kendimize ne de geleceğimize bir faydası var. Tek başımıza verdiğimiz mücadele ile de maalesef bir şeyleri değiştirmek çok zor. Kulağa ezbere söylenen şeyler gibi gelse de örgütlülük ve birleşik mücadelenin önemi, kitlelerin, durumu değiştirebilme gücünü elinde tutanların ta kendisi olmasından geliyor.
Dila Ak
(Sosyalist İşçi)