Türkiye’de politik gündem olağanüstü bir hızla akıyor. Döviz kurundaki dalgalanmanın yarattığı yoksulluk son 6 ayda katlanılamaz hâle geldi. Enflasyon oranları üç basamaklı sayılara ulaştı. Benzinin üç kat artması, temel gıda maddelerine gelen zamlar, aşağı yukarı her şeyin daha eski fiyatının yüksekliğine şaşıramadan pahalılaşması, işçi sınıfının geniş kesimleri açısından hayatı sürdürülemez hâle getiriyor. Oy gücü erimeye başlayan AKP, uzunca bir süredir tabanının en sağ kesimindeki çekirdeği seferber ederek, onların gücüyle ayakta durmayı ve heyecan yaratmayı deniyor. Bu yüzden siyasi alandaki baskılar, hukuk alanındaki keyfi uygulamalar devam ediyor. Gezi davasından felaket sonuçlar çıkıyor, HDP’ye yönelik saldırılar artıyor, göçmenlerin günah keçisi ilan edilmesine zemin hazırlanıyor, Canan Kaftancıoğlu’na siyaset yasağı getiriliyor.
Bütün bunlara karşı çeşitli mücadeleleri inşa etmek, onlara katılmak, aşağıdan yukarı egemen sınıf üzerinde bir basınç oluşturmak mümkün. Fakat bunun önünde önemli bir engel var: Bir sonraki seçimlere hiçbir şey yapılmadan gidildiği takdirde, hayatın doğal akışı gereği AKP-MHP’nin kaybedeceğini, CHP’nin başını çektiği 6’lı muhalefetin iktidarı ele geçireceğini, bunun da çok daha iyi bir Türkiye’nin kapısını arayalayacağını iddia eden anlayış. Bu parlamentarist eğilim, maalesef merkez siyasetlerden radikal solun kimi bölümlerine kadar birçok yerde etkisini yaygın bir şekilde gösteriyor.
Küresel deneyimler
Oysa dünyanın çeşitli yerlerinde son yıllarda yaşanan deneyimlerden biliyoruz ki;
Seçimlerde aşırı sağcı-otoriter adayları gönderebilmek için bile onun öncesinde inşa edilen kitle hareketlerine ihtiyacımız var. ABD’de taraftarları Kongre’yi basacak kadar gözü dönmüş olan Donald Trump, karşısındaki Biden’ın seçim kampanyası yüzünden değil, 2020 yılında ülkede patlak veren ve milyonlarca kişiyi sokağa döken Black Lives Matter hareketinin, pandeminin etkilerine karşı gelişen 1000’den fazla grevin yarattığı toplumsal hareketliliğin sonucunda yenildi.
Seçimleri kazanmak için “sağa karşı sağ”, “milliyetçiliğe karşı milliyetçilik” politikasının işe yarayacağı garanti değil. Macaristan’da otoriter lider Orban’a karşı bir araya gelen “6’lı muhalefet” tarihi bir fark yedi. Sağcı aday göstermişlerdi ve anketlerde önde görünüyorlardı. Ancak buraya çok benzeyen bu denklem, Orban’ın 18 puan farkla zafer kazanmasıyla sonuçlandı.
Seçimlerin güvenliğini sağlamak için bile aşağıdan sosyal mücadelelerin gücüne ihtiyacımız var. Pandemiden hemen önce Belarus’ta diktatör Lukaşenko seçimleri %80 ile kazandığını iddia edince haftalar süren eylemler patlak vermiş ve demokrasi için kıran kırana bir kavgaya girilmişti.
Mücadeleye devam
Bunların yanı sıra, CHP ve İyi Parti’nin başını çektiği blokun birçok konudaki tavrı, antikapitalist bir muhalefetin olası bir iktidar değişikliğinden sonra da tüm gücüyle mücadeleye devam etmesinin kaçınılmaz olacağını gösteriyor. Bu muhalefet istikrarlı olarak göçmenlerin “geri gönderilmesinden” bahsediyor. Milyonlarca yoksul insanın toplumdaki sorunların sorumlusu olarak gösterilip iradeleri dışında sınırdışı edilmeye zorlanacağı bir yerde, demokrasiden, adaletten ve özgürlüklerden bahsedilemez. 6’lı muhalefet, çoğu “yerli milli” konuda AKP-MHP’nin arkasına diziliyor ve dış politikada Afrin savaşından Mavi Vatan tezlerine birçok agresif egemen sınıf politikasını destekliyor. Yine bu muhalefetin ekonomiyi düzeltme konusunda tek önerisi Batı kapitalizmi ile arayı düzeltip neoliberal bir program uygulamak.
Elbette mevcut hâlde ülkeyi yöneten, İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlükten kaldıran, Selahattin Demirtaş veya Osman Kavala’nın yıllardır hapiste tutulmasını sağlayan, militarizmi tırmandıran AKP-MHP iktidarıyla muhalefetin eşit ölçüde kötü olduğunu söylemek doğru olmaz. Ancak iktidardaki mecburlar koalisyonunun alternatifinin onunla milliyetçilik yarıştıran, egemen sınıfın bir diğer kanadını temsil eden Millet İttifakı ve uzantıları olamayacağını söylemek zorundayız.
Çözüm ne?
Üstelik bu blokun bir diğer önemli özelliği, HDP’nin dışlanması üzerinden bir seçim politikası geliştirmek. 2018 seçimlerindeki tutum bu konuda devam ediyor. İktidar HDP’yi hedef aldıkça onunla dayanışmak, Kürt halkının taleplerinin ve siyasetinin normalleşmesine katkıda bulunmak gerekirken, tam tersi bir yol izleniyor.
Sosyalist İşçi gazetesi, bugünden itibaren sadece seçimlere kitlenmek gerektiğini, dolayısıyla “suyu bulandıracak” herhangi bir radikal işe katılmamak gerektiğini öne süren anlayışı reddediyor. Ancak ve ancak aşağıdan inşa edilen mücadelelerin birleşmesiyle yaratılacak öfkenin AKP-MHP’yi gerçek bir krize sokacağını ve gitmelerini hızlandıracağını düşünüyoruz. Emekçilerin öfkesi, Kürt halkının direnişi, kadınların mücadelesi, Boğaziçi öğrencilerinin rektör gönderen inadı, iklim aktivistlerinin sokakları doldurması, göçmenlerle dayanışan ırkçılık karşıtlarının güçlenmesi… Bizim odağımız, antikapitalist bir muhalefetin büyümesi için elzem gördüğümüz başlıklar bunlardır. Ve ancak bu mücadeleler kitleselleşirse seçimlerde özgürlükçü bir odak şekillenebilir.
Bu politikanın sonucu olarak, seçimlerde de en sol seçeneği ve barışın sesini temsil eden HDP’nin adaylarına oy vereceğiz. Ve o güne kadar bu perspektife katılan herkesle aşağıdaki talepler için mücadele edeceğiz.
---
► Asgari ücret 8 bin net!
► Kira artışlarına son! Herkese insanca yaşayacak konut hakkı!
► İşsizlik maaşı yükseltilsin, alma kriterleri hafifletilsin!
► Elektrik, doğal gaz, su, gıda fiyatları gibi temel ve yaşamsal ihtiyaçlara zamlar durdurulsun!
► Sermaye sahipleri toplumun diğer kesimlerine kaynak aktaracak şekilde daha fazla vergilendirilsin!
► Ödeme garantili “mega” projeler derhal iptal edilsin!
► Eşit işe eşit ücret! Kadınlar, göçmenler ve tüm ezilenler için!
► Sağlık, eğitim gibi kritik alanlarda çalışma saatleri insanca seviyelere çekilsin!
► Göçmenler için sınırlar açılsın! Göçmenlerin mültecilik statüsü tanınsın!
► Kürt halkının hakları ekonomik, siyasi, kültürel, yasal, anayasal tüm düzeylerde tanınsın!
► İklim krizinin durdurulması için gerekli önlemler alınmaya bir an önce başlansın! Hemen şimdi sıfır emisyon! Fosil değil yenilenebilir enerji.
► Nükleer santral tasarıları hemen durdurulsun!
► Kadına yönelik şiddete en ağır cezalar uygulansın! Kadınlar için ücretsiz kürtaj, kreş hakkı sağlansın!
► Ne ABD ne Rusya! Savaşlara müdahil olunan dış politika girişimlerine son! Tüm askerler geri çekilsin, NATO’dan çıkılsın, Rusya ile anlaşmalara son verilsin!
► Düşünce, ifade, gösteri ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılsın! Bu hakları tüm ezilenler ve emekçiler için garanti altına alan yeni ve demokratik bir anayasa yapılsın.
Ozan Tekin
(Sosyalist İşçi)