Figen Dayıcık Fırat

Figen Dayıcık Fırat son yazıları

Figen Dayıcık Fırat tüm yazıları

08.02.2022 - 15:26

Kâbustan uyanmak mümkün!

Her şeyin daha güzel olduğu bir dünya elbette var. Ama kötülüklerin parantez açtığı bir dönemde, sanki bir kâbusun içinde yaşıyoruz. 

Kâbusumuz “ölümlerden ölüm beğenmek”.

Bıçaklanarak ölmek, silahla ölmek, yanarak ölmek, boğularak ölmek, donarak ölmek. 

Bunlar son birkaç yıldır göçmenlere reva görülen ölümler. 

Özelikle suyun iki yakasında göçmenlerin yaşadıkları kaygı verici. Yunanistan tarafı botları batırır, döver, gaz atar. Türkiye tarafı pazarlık konusu yapar, en temel haklarından mahrum bırakır, susuz bırakmak ister, her gün hedef gösterir, yakar, bıçaklar, linç eder… Yani bürokrasi ve ırkçılık el ele göçmenlere hayatı zindan eder.

Boğularak ya da donarak ölmek.

Hem de bu yüzyılda hem de gözümüzün önünde. 

Avrupa hiçbir şey olmamış gibi davranırken Türkiye tarafı kendini pirüpak, vicdanlı ve üstün millet gösterme sevdasıyla Yunanistan’ı ve Avrupa’yı yerden yere vuruyor. Bu debdebede kulaklar duymaz, gözler görmez oluyor, aklın-vicdanın sesi çıkmaz oluyor. 

Göçmen ölümlerinin iki sorumlusu var: devletler ve onlara başkaldırmayan halklar. 

G20 ülkelerinin sebep olduğu iklim felaketleri, adaletsizlikler, savaşlar nedeniyle açlıktan, baskıdan, ölümden kaçan insanlara bürokrasiyle cevap veriliyor. Daha da vahimi duvarların örülmesi. Türkiye hükümeti İran sınırına 140 kilometrelik yeni bir duvar inşa etmeye başladı. Yunanistan hükümeti ise Meriç nehrindeki duvarı genişletmeye çalışıyor. AB ve Türkiye arasında yapılan anlaşma gereğince binlerce mülteci Türkiye ve Yunanistan sınırında sıkışmış halde. 

Anlaşmaların ve bürokrasinin bilançosu donarak ölmek. Türkiye-Yunanistan sınırının Türkiye tarafında, İpsala yakınlarında, giysileri olmayan 19 mülteci donarak öldü. 

Hiçbir anlaşma insan hayatından daha önemli olamaz. İnsan hayatı söz konusuysa tüm bürokrasi teferruat olmalı.

Yunanistan tarafında da Türkiye tarafında da dramlar, ölümler karşısında ırkçılar sessiz. Onların insan halinden anlamalarını beklemek abesle iştigal, ama çıkardıkları bozuk seslerden etkilenenler var. 

Her şeye rağmen hâlâ vicdanına kulak verenlerden beklentim; yanarak, boğularak, donarak ölenlerin hayatlarına bir parça odaklanmaları, normal şartlarda evlerini terk etmeyecek bu insanlara kulak vermeleri, onları korumaya çalışanlara ve göçmen hakları için mücadele edenlere katılmaları. O zaman hep birlikte devletlere ve ırkçılara daha hızlı diz çöktürebiliriz.

Duvarlar, çitler, mülteci kampları, geri göndermeler, acımasız cezalar, hukuksuzluk ve vicdansızlık göçmenlerin payına düşen. Bir de açlık, bir de yokluk, bir de nefret, bir de ölüm.

Acıları son bulur birileri ben ben demese.

Irkçılık son bulur, herkes hep bir ağızdan insanız insanız dese.

Dünya daha güzel olur, devletler para sahiplerini korumasa, savaş çıkarmasa, doğanın katledilmesine göz yummasa, hukuku uygulasa. 

Dünya hepimize yeter, insanlık hep bir ağızdan paylaşmaya, eşitliğe, hakça yaşama odaklansa.

O zaman sadece odun yanar, sadece su donar ve kötülüklerin çoğu boğulur.

Kâbustan uyanmak mümkün, her şeyin daha güzel olduğu bir dünya mümkün.

Figen Dayıcık Fırat


Bültene kayıt ol