Tuna Emren

Tuna Emren son yazıları

Tuna Emren tüm yazıları

10.11.2021 - 10:59

COP26 zirvesininin sonunda: Değişim 2050’ye ertelendi

Glasgow’dan yüzümüzü güldürecek bir haber çıkmadı. 

Küresel ısınmanın 1,5C sınırında kalabilmesi için 2030’da sıfırlanması gereken emisyonların kademeli azaltımına çoktan başlanmış olmalıydı, oysa zirveye katılan liderler sanki hiç acelemiz yokmuşçasına, emisyon azaltım hedefleri için 2050’yi, 2060’ı, hatta 2070’i sundular.

Türkiye azaltım hedeflerini güncellemedi, resmi bir neden sunmadan zirveye katılma planlarını iptal etti. Dünyanın en büyük kirleticileri listesinin ilk üç sırasında yer alan Hindistan’ın 2070 hedefi manşetlerden olağanüstü bir fark yaratacakmış gibi sunulurken, listenin bir numarası Çin 2060 yılını hedeflediğini duyurdu. En büyük ikinci kirletici ABD ise tıpkı Avrupa Birliği gibi, 2030’da gerçekleştirilmesi gereken ‘karbon sıfır’ hedefini 2050’ye çekti. 

Bildirilmeyen emisyonlar, fosil yakıt lobicileri ve metan azaltım hedefleri

Liderler ‘2030’da sıfır karbon’ hedefini “2030’da başlar, yavaş yavaş azaltarak 2070’lere kadar hallederiz” rahatlığıyla yüzyılın ikinci yarısına ertelerken, bizler de geçtiğimiz yaz kendini iyiden iyiye göstermeye başlayan iklim felaketleriyle sınanmaya devam ediyoruz. Ama bu rahatlıkları hiçbirimizi şaşırtmamalı, ne de olsa 40 bin resmi delegenin katıldığı zirvede en fazla delege sayısı fosil yakıt endüstrisindeydi. Petrol ve gaz endüstrileri için lobi faaliyetleri yürüten katılımcıların sayısının 500’ün üzerinde olduğu ortaya çıktı. 

COP26 zirvesine, mevcut durumda 2,7C’lik ısınma yolunda ilerlediğimiz söylenerek başlandı, liderlerin sunmuş oldukları azaltım taahhütleri de bu hesaba dahil edilince – en iyi ihtimalle – 1,8C yolunda olduğumuz anlaşıldı. Fakat emisyon verilerini eksik sundukları da çıktı ortaya. Dünya genelinde 10 milyar tonu bulan bir emisyon açığı var. Bildirilmeyen emisyonların miktarı, küresel yıllık metan emisyonlarının yoğunluğuna karşılık geliyor (9,5 milyar ton CO2 eşdeğeri). 

ABD ve Avrupa dahil 80 ülke metan emisyonlarını azaltmak konusunda anlaştılar, ancak 2030 yılında küresel metan emisyonlarının yüzde 40 azaltılması hedefi kayda değer bir fark yaratamıyor. Metanın CO2’den farkı, atmosferdeki birikim ömrünün 12 yıl ile sınırlı olması. Dolayısıyla aslında insan kaynaklı metan emisyonlarını hedef alıp hızla sıfırlamayı amaçlarsanız metan yoğunluğunu azaltacağınız için biraz zaman kazanmış olursunuz. Öte yandan, 2030’da yalnızca metan emisyonlarını yarı yarıya azaltıp CO2 emisyonları azaltımında kayda değer bir ilerleme sağlayamamışsanız, atmosferdeki CO2 yoğunluğu artışı sürer ve kısacık bir süre içinde, – metanı azaltarak - elde etmiş olduğunuz o şansı yine yitirirsiniz. Özetle ısınmayı yavaşlatmak, zaman kazanmak için metan azaltımına başvuruyorsanız CO2 emisyonlarında da eşzamanlı bir azaltıma gitmeniz gerekir ki bu girişiminiz bir işe yarasın. Aksi halde metan azaltım hedefiyle yakalan fırsat da boşa harcanmış oluyor.

Kömürden çıkış

Zirvede 18 ülkenin imzacı olarak yer aldığı ve 40’tan fazla ülkenin katıldığı bir diğer anlaşma ise, kömürün aşamalı olarak kaldırılmasını ve yeni kömür santralleri kurulmamasını hedefliyordu. Ekonomisi gelişmiş ülkeler 2030, gelişmekte olan ülkeler ise 2040 yılına kadar kömürden aşamalı olarak çıkacaklarını duyurdular. Ancak Avustralya, Çin, Hindistan ve ABD gibi hem kömüre bağımlı hem de gelişmiş olan ülkeler bu anlaşmanın dışında kaldı. 

Çin ve ABD’nin emisyonları ağırlıklı olarak elektrik üretiminden geliyor ve elektriği de %20 (ABD) ila %60 (Çin) oranında kömür kullanarak üretiyorlar. Çin’in emisyonları sıfırlayacağını ileri sürdüğü tarih 2060 iken, ABD ise basına son derece iddialı hedefler gibi yansıtılmış olsa da esasen 2050 hedefine yoğunlaştı. Kömürden çıkış anlaşmasının dışında kalan bir diğer büyük kirletici de Hindistan. O da Modi’nin sanki bir fark yaratacakmış gibi allayıp pullayarak sunduğu 2070 hedefinden başka bir şey sunabilmiş değil. 

Ayrıca 20 ülke (ve bunların 5’i Afrika ülkesi) 2022’de uluslararası fosil yakıt projelerini sonlandıracaklarını da açıkladı. Ne var ki, sonlandırma sözü verdikleri şey, fosil yakıt endüstrisine sundukları teşvikler değil; yani fosil yakıt finansmanını sonlandırmıyor, yalnızca uluslararası projeleri fonlamaktan vazgeçiyorlar. Fakat unutmayalım ki Paris İklim Anlaşmasından bu yana 2 milyar dolara yakın fosil yakıt yatırımı yaptılar. Ve 2019 yılında rüzgâr ile güneşin küresel toplam enerji tüketimindeki payı %2 bile değildi.

Bu hedefler bizi nereye götürür?

İçinde bulunduğumuz iklim kaosundan kurtulmak için geri dönebileceğimiz sınırın; 1,5C’nin aşılmaması gerek. Yerkürenin küresel ortalama yüzey sıcaklığını 1,5C sınırında tutmak için geç kaldık. Bu hedef için gereken aşamalı azaltıma 2020’lerde başlanmalıydı ki 2030’da emisyonları sıfırlamış olalım. Özetle, artık 2-3C yolundayız. 

Geçtiğimiz günlerde paylaşılan emisyon yoğunluğu verileri, emisyonlarda geride bıraktığımız yıla kıyasla artış yaşandığını, CO2 yoğunluğunun 412 ppm’den 414 ppm’e yükseldiğini gösterdi. Aynı günlerde paylaşılan bir başka veri de Kuzey Buz Denizi’ndeki ısınmanın bu yılın Ekim ayında 4C’nin üzerine çıktığını gösteriyordu.

İklim zirvelerinde sunulan hedefler bizlere bu krizden çıkış için sadece yüzde 50 şans tanıyor. 2050-70 hedefleriyle; doğal ekosistemlerin, okyanusların ya da buz tabakalarının sabit kaldığını, yani geri besleme döngülerinin ısınmayı hızlandırmadığını varsayarak hareket etseler de gerçekte IPCC’nin son raporu geri besleme döngülerinin her an devreye girebileceğini gösteren verilerle dolu. Raporda toplam 13 devrilme noktası tanımlandı. Bunların birinin bile devreye girmesi durumunda bu krizi durdurma şansımız yok denecek kadar azalıyor. 

Küresel CO2 emisyonlarının yaklaşık üçte birinin 2005'ten sonra salındığını da unutmayalım. 30 yıllık tarihi olan iklim zirvelerinin gerçek sonucu bu işte: Hızla artmaya devam eden emisyonlar, ısınmaya devam eden bir gezegen ve giderek hızı, şiddeti artacak olan iklim felaketlerinin şimdiden başlamış olması. Bir kazanım elde etmeyi başaran birileri varsa, onların da 2 milyar dolarlık destek bulan fosil yakıt endüstrisi olduğu ortada. 

Bu krizin böyle çözülemeyeceği de ortada.

Son IPCC raporunun uyarıları, iklim felaketleriyle eş zamanlı geldi. Geçtiğimiz yaz, dünyanın neredeyse her bölgesi yakıcı sıcaklar, orman yangınları ve sellere teslim oldu. Üzerinden henüz birkaç ay geçmişken Glasgow’da bir araya gelen dünya liderlerinin bunları pek de umursamadıkları belli. Her şeyden önce, öne sürdükleri vaatlerinden belli. Bir yandan fosil yakıt endüstrisini desteklemeye devam eden, diğer taraftan 2050 ve sonrası hedeflerle göz boyamaya çalışan bu liderlerin ihtiyaç duyduğumuz değişimi başlatmaya gönüllü olmadıkları açıkça görülebiliyor. Öyleyse bu gidişatı değiştirebilecek tek bir güç kalıyor geriye; iklim hareketi. 

Greta Thunberg, grevdeki Glasgow işçilerinin çağrısına yanıt verip hareketi 5 Kasım’da işçilerin greviyle birleştirdi, 25 bin kişi Glasgow sokaklarını doldurdu. Bir sonraki gün, yani Uluslararası İklim Adaleti Günü’nde 150 bin kişi sokaktaydı. Birleşik Krallık genelinde 10’dan fazla kentte, dünya genelinde ise 300 civarı şehirde iklim değişikliğine karşı eylem çağrısı yapıldı. Türkiye'de iklim aktivistleri İstanbul ve İzmir'de sokağa çıktı.  Değişim “Laga luga yapma, fosili bırak” diyen, “Sistemi kökten değiştir” diye haykıran bu olağanüstü hareketin giderek artan gücü sayesinde gelecek. 

Milyonlarca insan değişim için kitlesel eyleme geçmemiz gerektiğinin farkında. “İklimi Değil Sistemi Değiştir” sloganının sahiplenilmesi de protestocuların kökten bir değişime ihtiyacımız olduğunu kavradıklarını gösteriyor. 

Kapitalistlerin fosil yakıtlardan vazgeçmeye niyetleri yok ve çabaları da kifayetsiz. Bu irrasyonel tutumlarıyla sonumuzu getirdiklerini görebilen iklim hareketi, yaşanabilir bir gelecek için fosil yakıtların yasaklanıp yerin altında bırakılmasını talep ediyor. Ve bunun için önümüzde uzun yıllar olduğu da söylenemez artık. Değişimi hemen başlatmalıyız. Yerküreyi 2-3C’ye kadar ısıtırsak, bundan geri dönüş şansımız olmaz. Öyleyse 1,5C sınırında kalabilmek için yapılması gerekenlere odaklanarak ilerlememiz gerek. Bu hedefte ilerlemek de şu anlama geliyor: Adil dönüşümü hemen, şimdi başlatmalıyız.

Zenginlerin değil, toplumların lehine sunulan adil dönüşüm planları, elektriğin yenilenebilir enerjiyle elde edilmesi sayesinde fosil yakıt emisyonlarını en az %90 oranında azaltmayı hedefliyor. Elektrik üretimi, sanayi ve ısıtma sistemleri ile ulaşım araçlarını yenilenebilir elektrikle çalışacak şekilde dönüştürdüğümüzde, küresel CO2 emisyonlarını yıllık 36 milyar ton seviyesinden 4,5 milyar tona çekmiş, fosil yakıtlardan kaynaklı küresel emisyonların yüzde 87’sinden kurtulmuş oluruz. 

İklim kaosunu sonlandıracak olan tasarı budur; liderlerin 2050-70 planları değil. 

Tuna Emren


Bültene kayıt ol