Can Irmak Özinanır

Can Irmak Özinanır son yazıları

Can Irmak Özinanır tüm yazıları

17.07.2021 - 14:22

Çılgın bir dünyaya karşı sosyalizm

Soğuklarıyla ünlü Kanada’da yakın zamanda bir sıcak hava dalgası yaşandı. Sıcaklığın 49 dereceye kadar yükseldiği ülkede ölümler gerçekleşti. Aynı günlerde dünyanın birçok yerinde artık aşısı bulunmuş bir hastalık olan Covid-19 sebebiyle kitlesel ölümler yaşanıyordu ve halen yaşanmaya devam ediyor. Marmara Denizi’nde müsilaj sebebiyle su altındaki canlı yaşamı sona ermek üzere. Dünyadaki 7,7 milyar insanın 2,1 milyarı en temel ihtiyaç olan temiz suya ulaşma şansına sahip değilken dünyanın küçük bir azınlığı aklımızın hayalimizin alamayacağı paralara hükmediyor. Dünyanın en zengin ülkesi ABD’de yüz yılı aşkındır süren mücadelelere rağmen zenginlik ırksal olarak bölünüyor, Covid-19 sebebiyle ölenlerin önemli bir kısmı siyah nüfustan oluşuyor. 

Dünyadaki eşitsizlik, ayrımcılık ve ekolojik yıkıma yüzlerce örnek sayılabilir ancak bütün bunların gösterdiği bir şey var: Çılgın bir dünyada yaşıyoruz ve kapitalizm, gezegeni üstünde yaşayan bütün canlılarla beraber korkunç bir sona sürüklüyor. Kapitalizm tarafından oluşturulan oldukça karmaşık görünen yapı aslında basit bir ilkeye yaslanıyor: Ne pahasına olursa olsun kâr et! İstatistiklerde basit birer rakam gibi görünen kârlar yukarıda saydığım pek çok belanın temel sebebi, çünkü bu kârın kaynağı hepimizin olması gereken gezegene bir avuç zenginin el koyması ve bütün kaynaklarını amaçsızca tüketmesi. Ancak kapitalizm sadece doğada bulunan kaynakları tüketmiyor, kendini sürdürebilmesi için emek gücüne el koyması da gerekiyor. Dolayısıyla kârın en büyük kaynağı, emeğini satarak yaşamak zorunda olan insanların ürettiği kolektif zenginlik. 

Bütün değeri üreten bizlerken, üretilenler üzerinde kontrolümüz yok. Ekonomik, ekolojik ve pandemik, bütün krizlerin bedelini biz öderken, bu krizi yaratanlar zenginleşmeye devam ediyor. Oysa başka bir dünya mümkün. İnsanlık tarihi bize bu dünyanın anahtarını sunan örneklerle dolu. 

Sıradan insanların yönetimi 

Kolektif zenginliği üretenlerin yani işçi sınıfının bu zenginliğin kontrolüne de sahip olduğu sisteme sosyalizm diyoruz. Sosyalizmin temel fikri, bir grup elitin değil sıradan insanların toplumu kontrol edebilme yeteneğine sahip olması olarak özetlenebilir. Bunun anlamı sıradan insanların yönetimin her alanında ve her zaman yetkili olması. Bugün 4-5 yılda bir seçim sandıklarına giderek yönetime kısıtlı bir şekilde katılabiliyoruz oysa sosyalizm demokrasiyi bizzat iş yerlerine, üretim sürecinin kalbine taşıyan bir anlayış. 

Bunun mekanizmaları tarihte daha önce karşımıza çıktı. 1871 yılında Fransa’nın başkenti Paris’te yönetimi ele geçiren işçiler tarihin ilk işçi hükümeti olan Komün’ü kurmuşlardı. Komün’de genel oy hakkı ile seçilmiş belediye meclis üyeleri yer alıyordu. Bu görevliler, kendilerini seçenler tarafından her an görevden alınabilirdi. Seçilenlerin ortalama bir işçi ücretinden fazlasını alması yasaklanmıştı, dolayısıyla yönetime katılmak bir zenginleşmeye yol açmıyordu. Karl Marx’ın sözleriyle, Komün hem yürütmeyi hem de yasamayı üstlenen hareketli bir gövde olacaktı. 

Paris Komünü, merkezi devlet otoritesinin silahlı güçlerine karşı ancak 72 gün direnebildi fakat geriye başka bir dünyanın nasıl olabileceğini gösteren inanılmaz bir deneyim bıraktı. Benzer bir form 1905 yılında bu sefer Çarlık otokrasisi altında yaşayan Rusya’da ekmek isteyen işçilerin ayaklanmasıyla ortaya çıkacaktı. Başta sadece Çar’dan gıda talep eden işçiler, askerlerin, bu taleplerine ateş açarak yanıt vermesi üzerine ayaklanmış ve kendi konseylerini kurmuşlardı. Sovyet adı verilen bu konseyler de aynı Komün gibi, sıradan insanlar tarafından seçilen ve her an geri çağırılma hakkına sahip temsilcilerden oluşuyordu. Rus takvimine göre 1917 yılının Ekim ayına gelindiğinde pek çok şehre ve fabrikaya yayılmış olan işçi konseyleri iktidarı ele geçirdi, sıradan insanların yönetimi olan sosyalizm Rusya’da hayata geçti. 

Bu deneyim Rusya’yla da sınırlı kalmadı Macaristan, İtalya ve Almanya’da hızla işçi konseyleri oluşturuldu ve kolektif bir yönetimi örgütlemeye giriştiler. Sosyalizm, devlet aygıtını elinde tutan zenginler açısından bir korkulu rüyaya dönüşmüştü. Haliyle bu deneyimlerin her birini sert bir şekilde ezmeye giriştiler. İşçi konseyleri yenildi ancak tarih boyunca bazen bir grev komitesi olarak, bazen bir meydanda kolektif bir işgal eylemi olarak defalarca karşımıza çıktı. 

Neden sosyalizm? 

Eğer başka bir toplumu, bizzat üreten insanların iktidarını dünya çapında örgütleyebilirsek bugün yaşadığımız küresel yıkımı durdurmamız mümkün. Kâra değil de ihtiyaçlarımıza dayalı bir üretim yaparsak, fabrikaların atmosfere saldığı sera gazlarının önüne geçebilir ve küresel iklim değişimini durdurabiliriz. Böyle bir toplumun var olması için ırk, milliyet, sınıf, cinsiyet ve cinsel yönelim farklarının ortadan kalkması gerekir. Dolayısıyla sosyalizmin vaadi her türlü ayrımcılığa son vermektir. Kaynakları tüm insanlık ve doğa için kullanacağımızdan, insanlar arası rekabet ortadan kalkar ve herkesin özgür olacağı bir toplum ortaya çıkar. 

Böyle bir toplum yukarıdan aşağı örgütlenemez. Bürokratlar, askerler, bir grup gerilla veya kendine öncü misyonu biçen kadrolar dünyayı değiştiremez. Sosyalizm, ancak ve ancak geniş kitlelerin kendileri için, kendi eylemleriyle harekete geçmesi ile kurulabilir. Devrimci partilerin yokluğunda bu eylem başarısızlıkla sonuçlanabilir ama partinin tek başına sosyalizmi kurması mümkün değildir. 

Kapitalizmin yaldızları bugün birer birer dökülüyor. Bu felakete katlanmaya mecbur değiliz. Sıradan insanların iktidarını kurmak için hep beraber örgütlenmek istiyoruz, gelin siz de bu örgütlenmeye katılın.  

Can Irmak Özinanır

(Sosyalist İşçi)


Bültene kayıt ol