Faruk Sevim

Faruk Sevim son yazıları

Faruk Sevim tüm yazıları

23.06.2021 - 10:43

İşçi sınıfı örgütleri siyasi cinayetlere karşı çıkmak zorundadır

Bunun, zaten her cinayete karşı çıkmak zorunda olmamız dışında öncelikli nedeni, siyasal ortamın terörize edilmesi ve terörize edilen ortamlarda işçi mücadelelerinin zorlaşmasıdır. 2015, 7 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkan şiddet dolu günler hepimizin hatırındadır. Yine 2015 ve 2016 yıllarında pek çok ilde gerçekleşen, pek çok insanın öldüğü bombalı eylemler, operasyonlar; 2015 Mart ayında başlayan ve Metal Fırtına adı verilen işçi eylemlerinin bıçak gibi kesilmesine yol açtı. 

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile tüm demokratik eylem ve etkinlikler, sendikal mücadeleler engellendi, işçi sınıfı toplu sözleşme ve grev hakkını büyük ölçüde kaybetti. Binlerce kamu çalışanı işten çıkarıldı, başka işlerde çalışmaları bile engellendi.

Son bir yıldır pandemi nedeniyle pek çok sıkıntılar yaşandı, sendikalaşmaya çalışan işçiler tazminatsız işten atıldılar. İşçilerin, emekçilerin satın alma gücü düştü, yoksullaştık. 

İşçi sınıfı hareketlenirken, yeniden siyasi cinayetler dönemi mi başlatıldı?

Boğaziçi direnişinin, kadın eylemlerinin yarattığı hava ile işçi sınıfı da yeniden hareketlenmeye başladı. Ancak İzmir HDP il binasına dönük silahlı saldırıda parti çalışanı Deniz Poyraz’ın öldürülmesi ve siyasi cinayetler döneminin yeniden başlama ihtimali tüm toplumda şoka neden oldu. 

Aslında parti binalarına saldırılar, siyasi cinayetler, Türkiye’de yaşayanların yabancısı olmadığı bir durum. Bu da herkese, 1970’li ve 90’lı yıllarda yaşadığımız siyasi cinayetler dönemini hatırlattı, “şimdi tekrar mı başlıyor” sorusunu sordurttu.

Siyasi cinayetler çoğunlukla egemen sınıfın ekmeğine yağ sürer. İşçi sınıfının kutuplaşmasına yol açar, birliğine zarar verir. Faşist örgütlenmelerin; kapitalistlerin ve onun bir aracı olan devletin toplumu yönetemez hale gelmesinin ardından devreye girmesi, toplumda kargaşa ve kaos yaratarak daha baskıcı rejimlerin gündeme gelmesinin yolunu hazırlaması, bilinen bir gerçektir. 

Ekonomik kriz, siyasi krize evriliyor

Derinleşen ekonomik kriz, mafya liderinin ve kaçak iş adamının ifşaatları sonucu giderek bir siyasi krize evriliyor. AKP içinden, milletvekilleri düzeyinde olaya tepkiler büyüyor. Ama olayların şimdilik baş sorumlusu gibi görünen İçişleri Bakanı bir türlü görevden alınamıyor.

Mesele işçi sınıfının haklarının budanması olduğunda tereddüt etmeyen Cumhurbaşkanı, şimdi tereddüt ediyor, suskun davranıyor, hatta herkese de susmasını tavsiye ediyor. Ama ekonomik ve siyasi kriz böyle susarak bitmez. HDP’ye yapılan saldırı, bir anlamda, kapitalist devletin krize verdiği bir yanıttır. Krizi daha baskıcı ve otoriter bir sistemle sürdürmek istiyorlar, bunu için de faşist katilleri devreye soktular.

Faşizme karşı kitlelerin gücünü ayağa kaldırmak gerekir

Burada sosyalistlere, devrimcilere düşen görev, faşist katillere cevabın kitlelerle birlikte verilmesini sağlamaktır. Yunanistan’da faşist Altın şafak örgütüne karşı Yunanistanlı devrimcilerin, sosyalistlerin yürüttüğü mücadele örnek alınmalıdır.

Yunanistanlı devrimciler, faşist Altın Şafak’ın siyasi cinayetlerini kitlesel biçimde teşhir etmiş, faşist partinin kapatılmasını sağlamışlardı. Bizler de faşist cinayetlere, katliamlara karşı kitlesel direnişler, kitle mitingleri, grevler örgütlemeliyiz. 

Egemenlerin işçileri, emekçileri kutuplaştırıp bölerek egemenliklerini sürdürmelerine izin vermemek zorundayız. Sınıf olarak bizler çoğunluğuz, onlar ise bir avuçlar. Biz daha güçlüyüz; yeter ki bunun farkına varalım. Elimizde üretimden gelen çok büyük bir güç var. Grevlerle, kitlesel işgal ve boykotlarla biz istemezsek hiçbir şey olmaz.

Siyasi cinayetlere, toplumu terörize eden eylemlere karşı; grevlerle, kitle eylemleriyle destekli işçi sınıfının kitlesel gücünü ortaya koyalım. 

Bize, bu türden siyasi sorunların hepsinde ırkçılığa, milliyetçiliğe, devlet adına, milliyetçilik adına cinayet işlediğini iddia edenlere karşı, bir öncü işçiler ağı gerekiyor. 

Bu ağ, tüm emek örgütlerini ırkçılığa, cinayetlere ve faşizme karşı harekete geçirmeye çalışmalıdır.

Devletin tavrı: İşçilere karşı otoriterlik, mafyatik suç örgütlerine karşı sessizlik

Son haftalarda ifşa edilen derin devlet yapılanmaları; işçi sınıfının haklarını gasp edenlerin, işçi eylemlerini yasaklayanların, mafya-iş çevresi-yozlaşmış ilişkiler konusunda nasıl bonkör davrandığını gösteriyor. 

Son yıllarda pek çok grevi hükümet tarafından milli güvenlik gerekçeleri ile yasaklandı. Cam fabrikasındaki grev bile milli güvenlik engeline takıldı, bunu eleştirmek için yapılan basın açıklamaları bile yasaklandı, basın açıklamasında ısrar eden işçilere polis müdahale etti. 

Oysa mafya liderleri, kaçak iş adamları sürekli ihbarlarda bulunuyorlar. On milyonlar, hatta yüz milyonlarca doları kimlere nasıl dağıttıklarını, kimin malına hangi çetenin çöktüğünü sürekli anlatıyorlar. Ama yargı mekanizması, emniyet mekanizması susuyor, en ufak bir tepki vermiyor. Cumhuriyet savcılarının suçla ilgili ihbarları araştırması, kovuşturması, soruşturması en önemli görevleridir, ama yapmıyorlar. 

Mesele bir işçi eylemi, bir grev olsa anında olay yerinde olan savcılar, pek çok suç ihbarını içeren açıklamaları dikkate almıyorlar. Bu da devlet organlarının çürümüşlüğünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Yine son İzmir HDP İl binasına saldırıp Deniz Poyraz’ı öldüren kişiye, savcı ve polisler oldukça toleranslı davranabiliyorlar. Bütün bunlar işçilerin, emekçilerin gözünden kaçmıyor. 

Antikapitalist Blok imza kampanyasına destek olalım

Deniz Poyraz cinayetinde olduğu gibi, katiller hem Kürt halkına, hem de işçi sınıfına gözdağı veriyorlar. Irkçılığı ve milliyetçiliği derinleştirerek işçi sınıfını bir kere daha bölüyorlar. Bu tip saldırılar, içi sınıfının birliğini asla bozmamalıdır. Geçmişte Emek Platformu benzeri örgütlenmeler yaratan işçi sınıfı, şimdi de faşizme, yoksulluğa ve otoriterliğe karşı direnmek için yeni birlikler oluşturacaktır. 

Devrimcilerin, sosyalistlerin görevi; öncü işçilerin bir araya gelebileceği platformların inşa edilmesine yardımcı olmak, bu konuda bıkıp usanmadan işçi sınıfına ve öncü işçilere seslenmektir. 

Antikapitalist Blok olarak; işçi sınıfının mücadelesine katkı sağlamaya devam ediyoruz. “Çürümeye karşı temiz bir nefes için…" başlıklı imza kampanyamız  devam ediyor. Tüm antikapitalistleri, işçileri, emekçileri bu kampanyaya destek vermeye; faşizme, otoriterliğe, baskılara karşı birlikte mücadeleye çağırıyoruz.

Faruk Sevim

[email protected]

(Sosyalist İşçi) 


Bültene kayıt ol