Çağla Oflas

Çağla Oflas son yazıları

Çağla Oflas tüm yazıları

04.03.2020 - 08:08

İşçi sınıfı göçmenlere sahip çıkmalıdır

İdlib’de, Rusya ve rejim güçleriyle karşı karşıya gelen Türkiye bir kez daha göçmen kartına oynadı.  Hükümetin Avrupa ülkelerine geçişlerini engellemeyeceğini açıklamasının ardından;   göçmenler, yeni bir hayat kurmak umuduyla sınırları zorlarken,  iktidar da göçmenlerin hayatı üzerinden yeni bir pazarlık süreci yürütmeye başladı.

Sınıra yürüyen göçmenler sadece Suriyelilerden oluşmuyor. Afganistan, Irak, Somali, Senegal, Nepal olmak üzere dünyanın pek çok yerinden göçmen işçi sınırlarda aç, susuz, devlet şiddetine maruz kalıyor.   Göçmenler çocuklarına ve kendilerine iyi bir yaşam koşulu sağlamak için bu topraklardan gitmek istiyorlar. İpsala sınırı yakınında bekleyen göçmenlerle yaptığımız görüşmeler   Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi göçmenlerin bedavadan bakılıp, beslenmediğini gösteriyor.   Kayseri’de ailesiyle birlikte yaşayan Suriyeli bir işçi,  “Biri iki aylık iki çocuğum var. Evde bir tek ben çalışıyorum. Ayda 1.400 TL alıyorum. Kira için 600 TL,  doğalgaz, su, elektrik giderleri için 300 TL veriyorum.  Masrafları kısmak için buzdolabını günde bir, iki saat çalıştırıyoruz. İki aylık çocuğumun bezini günde iki kez değiştirebiliyoruz. Hollanda’da bir akrabam var. Bize her ay 100 Euro yolluyor. Yollamadığında aç kalıyoruz, o nedenle buradan gitmek istiyoruz” diyor.   Eskişehir’den sınırı geçmek için gelen Afganistan’lı genç kadın da  “çok az para”  aldığı için Yunanistan’a geçmek istediğini söylüyor.

Mülteci statüsü tanınmalıdır

İdlip’te yaşanan çatışmalar,  Rusya ile yapılan Astana ve Soçi mutabakatının sonunu getirirken,  Avrupa’yla yapılan geri kabul anlaşması ortadan kalktı. Gelinen noktada Suriyeli göçmenlerin ülkeye ayak bastıkları 2011 yılından beri söylediğimiz bir gerçekliğin altını tekrar çizmek zorundayız.  Suriyeli göçmenler bu topraklarda kalıcıdır. O nedenle Suriyeli göçmenlerin mülteci statüsü tanınmalı ve artık yaşamları birer pazarlık unsuru olmaktan çıkarılmalıdır.  

Göçmenler işçi sınıfının parçasıdır

Öte yandan Suriyeli göçmenler, bugün hedef haline getirilen, çok ağır koşullarda, güvencesiz, çok az ücretlerle çalıştırılmaya zorlanan işçilerdir. Türk-İş’in yaptığı anket sonuçlarına göre Suriyelilerin yüzde 61,2’si geçimini çalışarak sağlıyor. Bu da göstermektedir ki Suriyeli işçiler bugün işçi sınıfının önemli bir parçasıdır ve sayıları yakın gelecekte de artacaktır.  Dolayısıyla göçmen düşmanlığına, ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı mücadele zemini işyerlerine taşınmalıdır. Göçmen işçiler ve yerli işçiler, mülteci hakkının tanınması gibi demokratik hakların yanı sıra,   eşit iş, eşit koşullar, sosyal haklar için mücadele etmelidir. Bu mücadele aynı zamanda patronların göçmenleri daha ucuz koşullarda çalışmasının, dolayısıyla rekabetin önünün kesmenin tek yoludur.  

Patronların ve iktidarın iki haneyi geçmeyen ücret zammı dayatmaları,  artan işsizlik ve artan hayat pahalılığı koşullarında işçi hareketinin ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı mücadele etmek dışında bir seçeneği yok.  “Ev kiralarının artmasının sebebinin aç gözlü ev sahipleri  olduğunu, işsizliğin ve ücretlerin düşmesinin nedeninin göçmenler değil, patronlar ve iktidar olduğunu, “Suriyeli’ler dönsün” demenin çözüm olmadığını, patronlar karşısında işçi sınıfının bir bütün olarak güçlü olduğunu tekrar tekrar anlatmaktan başka bir yol yok.  Ama daha da önemlisi Arap, Türk, Kürt işçilerinin birlikte mücadele ederek kazandığı Saya işçilerinin mücadelesi gibi deneyimleri çoğaltmak.  

Sonuç olarak, hem  iktidar hem de  patronlar Suriyeli göçmenleri sonuna kadar istismar etmekte,  göçmen işçilerle yoksul işçileri birbirine kırdırarak, içinde bulunduğu ekonomik krizin faturasını da emekçilere yıkmaktadır.  Savaşın ve ırkçılığın giderek otoriterleşen koşullara kan taşıdığı günlerde, işçi sınıfı her koşulda barışı savunmalı, göçmenlerle dayanışmayı sınıf mücadelesinin bir parçası haline getirmelidir. 

Çağla Oflas 

[email protected]


Bültene kayıt ol