Faruk Sevim

Faruk Sevim son yazıları

08.04.2019 - 10:02

Seçim kutuplaşması bitti, sıra sınıf kutuplaşmasında

Seçim döneminde ekonomi önemli bir gündem maddesiydi. Bir anlamda soğanın fiyatı seçimin sonucunu belirledi. Hükümeti “tanzim mağazaları” kurtaramadı, seçimi kaybeden hükümet, şimdi tanzimleri de hızla kaldırmaya başladı. Hükümet yöneticileri, “4,5 yıl seçim yok, artık ekonomide reform zamanı” sözleri ile topluma dayatacakları acı reçetelerin ilk işaretlerini verdiler.

İşçiler, yoksullar, emekçiler olarak bu krizi yaratan kapitalizme, krizin yükünü bize yıkmaya çalışan iktidara karşı mücadelemizi yoğunlaştırmak zorundayız. 1 Mayıs yaklaşıyor, şimdi 1 Mayıs’ı kitlesel olarak kutlamak için kolları sıvamalıyız. Seçim sonrası hükümetin gündeme getirmeyi planladığı, “reform paketi” denilen, işçileri ve emekçileri daha da yoksullaştıracak girişimlerine karşı hazırlıklı olmalıyız. Hükümet 4,5 yıl seçim yok diyerek tüm gücüyle işçi sınıfının yoksulların üzerine yüklenecek, buna sessiz kalmamalıyız. İktidara seçimlerde yaşadığı yenilginin çok daha büyüğünü yaşatmalıyız.

İşçi sınıfı krizin yükünü sırtına yıkmaya çalışanları uyardı

Seçim sonuçlarının ilk analizlerinde görülüyor ki, işçi sınıfının yoğun olduğu büyük şehirlerde, AKP-MHP ittifakı önemli miktarlarda oy kaybetti. Dokuz ay önce yapılan 24 Haziran seçimlerinde katılım yüzde 86,2 olmuştu, AKP-MHP ittifakı yüzde 53,7 oy almıştı, toplam oyu yurt dışı oylar hariç 26 milyon idi.

Şimdi ise katılım yüzde 84,5 oldu, AKP-MHP ittifakı yüzde 51,7 oy aldı, toplam oyu 23,8 milyona düştü. Seçmen sayısının 1 milyon cıvarında arttığını da göz önüne alırsak, bu seçimlere, bir önceki seçimlere katılan 2,4 milyon seçmen katılmadı. AKP-MHP ittifakının Türkiye genelindeki oy sayısı 26 milyondan 23,8 milyona indi, ittifak 2,2 milyon oy kaybetti. Bu seçmenlerin bir kısmı muhalefet partilerine oy verdi, büyük çoğunluğu ise sandığa gitmedi.

İstanbul’da 24 Haziran seçimlerinde 4,65 milyon oy alan AKP-MHP ittifakı, bu seçimlerde 4,15 milyon oy alabildi, kaybı 494 bin. Aynı şekilde Ankara’da 300 bin, Adana’da 89 bin, Antalya’da 17 bin, Mersin’de 34 bin, Gaziantep’te 157 bin, Kahramanmaraş’ta 63 bin, Kocaeli’de 96 bin, Bursa’da 176 bin, Kayseri’de 109 bin, Sakarya’da 61 bin, Trabzon’da 42 bin oy kaybetti. Büyük şehirlerde toplamda 2,14 milyon oy kaybetti.

Oy kaybettiği yerler sanayinin veya hizmet sektörlerinin gelişkin olduğu, işçi sınıfının yoğun olduğu kentler. Örneğin AKP-MHP ittifakı İstanbul’da işçi sınıfının yoğun olduğu iki ilçeyi, K.Çekmece ve Esenyurt’u kaybetti.

İşçi sınıfı krizin yükünü emekçilerin sırtına yüklemeye çalışan iktidarı uyardı, iktidarın oylarını düşürdü, daha önce ittifakın elinde olan 5 büyük şehrin ve 7 ilin belediye yönetimlerini muhalefete verdi. Ama halk yine de muhalefeti seçenek olarak gördüğünü söylemedi, çünkü muhalefetin oylarında da kayda değer bir artış yaşanmadı. Sadece AKP-MHP ittifakının oyları azaldığı için muhalefet 12 büyük şehri ve il belediyesini AKP-MHP ittifakından alabildi.

Patronların hükümeti

24 Haziran seçimleri sonrası kurulan Cumhurbaşkanlığı sisteminde, hükümet tamamen patronların temsilcilerinden oluşturuldu. Sağlık, Eğitim, Turizm, Ulaştırma, Ticaret, Tarım, Çevre ve Şehircilik Bakanlıkları, doğrudan doğruya işletme sahipliği veya yöneticiliğinden, yani büyük burjuvazinin bağrından gelen insanlara teslim edildi.

Dünya ekonomisinin ticaret savaşlarıyla tam bir kargaşaya girmekte olduğu bir dönemde, Erdoğan Türkiye burjuvazisine kapitalist mantıkla yetişmiş, kapitalistlerin sorunlarına çözüm olan bir yönetim vaat etti. Ancak kapitalist ekonomik sistemin işleyiş kurallarını bile hiçe sayan Erdoğan ve hükümeti, Türkiye’yi hızla bir ekonomik krizin içine sürüklediler. Bu kriz kapitalist Türkiye ekonomisi için belki kaçınılmazdı, ama Erdoğan yönetimi bu kaçınılmaz krizi çabuklaştırdı.

Seçim sonrası Türkiye kapitalizmini çok daha büyük bir ekonomik kriz bekliyor. Seçim öncesi hükümet Merkez Bankası rezervlerini eritme pahasına TL’nin değer kaybını engellemeye çalıştı, Londra döviz piyasasını maniple etti. Ama faizlerin yükselmesine engel olamadı. TL’nin risk primi 300’den 450’lere yükseldi. Dövizde de kısmi yükselmeler yaşandı. Türkiye bundan böyle ihtiyacı olan dövizi çok daha pahalıya bulmak zorunda kalacak.

Ne yapmalı?

İktidar seçimlerde yenildi, bunun da en önemli sebebi ekonomik krizin yükünü emekçilerin sırtına yıkmaya çalışması oldu. İktidarın yaşadığımız krizin yükünü işçilere yoksullara yıkmaya dönük politkalarını engellemek, krizin faturasını patronlara ödetmek için acilen kitlesel işçi eylemliliklerine ihtiyacımız var. Yapmamız gereken en önemli işimiz bu kitlesel işçi eylemlerini örgütleyecek, sendikaların ve işçi örgütlerinin birleşik işçi cephesini kurmak, bunun için çalışmak.

İktidarın mali kaynakları giderek azalıyor, belediyeleri kaybetmesini de bahane göstererek kamu harcamalarını kısabilir, belediyeler maaş bile veremez hale gelebilir. Belediye işçilerini, memurlarını önümüzdeki dönemde zorlu bir mücadele bekliyor.

Yaklaşan 1 Mayıs işçi sınıfının yeniden gündeme müdahil olması için önemli bir fırsat. Kitlesel bir 1 Mayıs kutlayarak, ekonomik krizin yükünü üstlenmeyeceğimizi herkese gösterebiliriz. İktidarın seçimlerdeki yenilgisini, kitlesel bir işçi hareketini ortaya çıkararak taçlandırabiliriz.

Faruk Sevim

[email protected]

(Sosyalist İşçi)


Bültene kayıt ol