Hakan Tahmaz

Hakan Tahmaz son yazıları

Hakan Tahmaz tüm yazıları

13.02.2019 - 09:07

İYİ Parti’nin peşinden sürüklenmek

Türkiye yerel seçimlere 17 Nisan 2017 anayasa referandumunda başlayan evet-hayır saflaşmasının perçinlendiği 24 Haziran 2018 seçimlerinde oluşan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’yla gidiyor.

Cumhur İttifakı partileri bu saflaşmayı devletin beka sorunu etrafında gerçekleştiriyorlar. Millet İttifakı partileri ise kendilerini tek adam rejimi karşıtları olarak tanımlıyorlar. Ancak Millet İttifakı içinde yer alan partiler arasında çok ciddi bir dizi farklılık var.

Millet İttifakı’nın politikasızlığı kendi içinde bir dizi soruna, tartışmaya ve kafa karışıklığına yol açıyor. Bu nedenle sorunların çözümüne yönelik palyatif çözümlerle ilerlemeye çalışılırken zorlanıyor.

Bir anlamda Millet İttifakı, Cumhur İttifakı içinde yer almayan parti ve siyasal çevrelerin zımni onaylarıyla aşağıdan gelişen fiili ittifak. Siyasal savrulma/sıkışmanın zorunlu ve fiili sonucu. HDP, EMEP ve ÖDP gibi bazı sol partilerin durumu tam da böyle.

AK Parti ve MHP liderleri, ortaklaştıkları Türk milliyetçiliğinin ve otoriter yönetim anlayışının çıtasını yerel seçimlerde yükselttiler, söylemlerini sertleştirdiler.

Her iki lider muhalif partileri düşman ilan edeli çok zaman oldu. En son Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan, hafta sonu Aydın’daki konuşmasında CHP, HDP, İyi Parti ve Sadet Partisi’nin ismini söyleyerek bu partileri çete ilan etti.

Bu durum belli ölçüde Cumhur İttifakı'nın sıkışmışlığının bir sonucu olarak tecelli ederken, diğer taraftan Millet İttifakı partilerinin hareket kabiliyetini belirleyen önemli faktör.

24 Haziran seçimlerinde CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’nin resmi ittifakı, yerel seçimlerde daha da daraldı. CHP lideri Ankara’da aday tanıtım ve yerel yönetim bildirgesini açıkladığı toplantıda İyi Parti ile işbirliğinden, Saadet Partisi ile temastan söz etti. HDP ve diğer sol partileri ise ağzına dahi almadı. 

Son dönemde seçimlerin kaderini belirleme konumunda olan HDP’nin resmi ittifak dışı bırakılması ama seçmeninden oy istenmesi/beklenmesi, örneğine ender rastlanan bir durum.

HDP’nin siyaset alanında tuttuğu yer ve Türkiye’nin demokratikleşmesindeki anlamının, hatta bu noktada her geçen gün daha da artan öneminin kavranamaması, muhalifleri yanlış politik tercihlere yöneltiyor. Üstü örtük bir biçimde HDP seçmeninin sessiz, sakin ve usluca, özgün sorunlarını unutmadan ama kendini parçası olarak hissetmediği bir yürüyüşe katılması ve ne kastedildiğini anlayamadığı “demokrasi” için CHP adaylarına oy vermesi bekleniyor.

Bu çarpık demokratik siyaset anlayışı, salt Cumhur İttifakı’nın HDP’yi veya onunla birlikte davrananları kriminalize etmek için gösterdiği çabayla ortaya çıkmış bir durum değil. Esas olarak Millet İttifakı partilerinin, farklı ölçülerde Cumhur İttifak partilerine benzer yaklaşıma sahip olmaları ve problemli demokratik siyaset kavrayışları, böyle davranmalarına yol açmaktadır.

Özellikle İyi Parti’nin politik bagajının, Kürt sorununa ve HDP’ye yaklaşımının, Millet İttifakı’nın politik çerçevesinin ve bileşenlerin belirlenmesinde belirleyici olduğu ortada. İyi Parti’nin politikada tutmaya çalıştığı yerin “şehirli orta sınıf Türk milliyetçilerinin” partisi olmakla sınırlı olduğu açık.

MHP küskünleriyle, kızgınlarıyla sınırlı bir zeminde “başkanlık sistemine indirgenmiş muhalifliği”, İyi Parti’nin diğer birçok konu ve sorunda Cumhur İttifakı’na daha yakın bir politik noktada durmasını sağlıyor. Cumhur İttifakı'nın merkez siyasetinin hegemonik politik çerçevenin bir parçası. İyi Parti sözcüleri bunu çeşitli vesilelerle açık bir biçimde ifade ettiler. AK Parti’nin partneri MHP’den boşalan yeri doldurma çabası içindeler. İyi Parti’nin kuruluş mazisi ve parti programı bunu tanımlıyor. Bugüne kadar bunları aşan politik pratik geliştirilmedi. Partiye katılım ve kopuşlar da bu zeminde yaşanıyor.

HDP son iki seçimde, daha önce izlediği seçimleri sisteme muhalefet etmenin zemini olarak ele alma stratejisini terk ederek, iktidar partisiyle mücadele etme sınırına çekildi. İyi Parti‘nin bunu dahi dikkate almayan yaklaşımla, eski Kürt ve HDP karşıtlığına devam etmesi, kendilerini iktidar bloğuyla buluşturuyor.

Kısa bir süre en keskin muhalif olan MHP’nin bugün kraldan fazla Recep Tayyip Erdoğan’cı olmasına benzer şekilde İyi Parti’nin hükümet ortağı olması kimseyi şaşırtmayacak. İyi Parti bunun işaretlerinden birini, HDP’nin seçimleri kazanma olasılığının belirmesi nedeniyle Iğdır’da Cumhur İttifakı partileri lehine aday çıkarmamakla verdi.

Bu nedenle esaslardan biri, yanlış İyi Parti’nin bu hâliyle demokratik muhalefet cephesinde görülmesi veya görülmek istenmesidir. Bu beklenti veya yanlış değerlendirme, AK Parti karşısında sağlam temellere dayalı, rotası belli, güven veren, etkili ve ne yapacağını bilen demokratik muhalefetin geliştirilmesini sınırlıyor. Doğal olarak politik zemini sorunlu ve karmaşık muhalefet cephesinden, Recep Tayyip Erdoğan ile yarışabilecek kalibrede bir liderin çıkmasına mâni oluyor.

Bugün, kimilerince can simidi olarak görülen İyi Parti’nin ve onun arkasından sürüklenen başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm muhalefet güçlerinin kendilerine yaptıkları kötülüğün farkına varmadan, muhalefeti kendi ayakları üzerine kaldırabilmesi mümkün değildir.

2014 cumhurbaşkanı seçimlerinde yapılan Ekmeleddin İhsanoğlu yanlışına benzer yanlışlarla yol alınamaz. Bu zarardan ne kadar erken dönülürse o kadar Türkiye demokrasisinin kazanacağı kesin.

Yerel yönetimleri kazanmanın, bugün Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunları çözmeye yetmeyeceği ortada. Yeni anayasal sistemde, yerel yönetimler eliyle merkezi iktidarı zorlamanın imkansızlığı apaçık ortada. Bu koşullarda seçmenin bunu dikkate almadan iktidara ne derece tavır geliştirebileceğini bir önceki seçimlerde gördük.

Tabii ana muhalefet adaylarını, Cumhur İttifakı’ndan güç devşirme maksatlı belirlerken, AK Parti’nin beka eksenli politikasına denk sertlikte belirlememesini her iki cephenin seçmeninin nasıl değerlendireceği başka bir konu.

Yerel seçimlerin kendi iç dinamikleri ve sınırlı da olsa çeşitli olanakları dikkate alındığında, 1 Nisan sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanılacağını kestirmek zor değil.

Hakan Tahmaz

(www.hakantahmaz.com)


Bültene kayıt ol