Bu çocuk doğacak, büyüyecek ve Kürt hareketine ABD-AKP yerine muhatap olacak. Gezi hareketini temsilen bu çocuk büyütülecek ve bu siyasi bileşenlerin dışında olan toplumsal sınıflar ve kesimler de bekleyecek; bu çocuk büyüsün de AKP’yi devirsin ya da pardon, devrim yapsın!
Nasıl bir devrim ve kime karşı? AKP’ye karşı. Ne zamandan beri bir siyasi partiyi devirmek devrim, seçimlerdeki başarı karşı-devrim oluyor? Bu arada ne zaman devrim oldu ki, AKP’nin Cumhurbaşkanlıği seçimlerindeki zaferi bir karşı devrim oluyor? Ama Gezi sürecini bir devrim olarak ele alırsanız (Gezi iktidara karşı önemli kazanımlar elde etmiş bir hareketti, o kadar) arkası çorap söküğü gibi ilerliyor. Tüm bu analizlerin üstüne tuz biber ekip bu süreci sadece kendinize mal ediyorsunuz, burada da bitmiyor küstahça Kürt hareketine de "'Diren Lice’ diye bağırdık, neden Kürt hareketi o zaman ittifak yapmadı, Gezi'ye sahip çıkmadı, şimdi çıkıyor?" diyorsunuz. Bu süreçte alanda olan ve üstelik "diren Lice" diye bağıranların arasındaki binlerce Kürt gencini görmemenin nasıl kör bir milliyetçilik olduğunu burada tartışmayacağım.
Bu nasıl bir Kaf dağıdır ki, çık çık bitmiyor, nasıl bir ayanadır ki bak bak çatlamıyor! Tamam anladık, aynaya bakıp kendimizi ayırt ettiğimiz dönem önemli kimlik oluşumunda ama bu devreden sonra kimliğimizi belirleyen diğer faktörler ve kırılmalar olduğunu da öğreniyoruz.
Kürt hareketi, emperyalist ABD ve gerici AKP ile ittifak yaptığı için (Kürt hareketini hiç muhatap almayanların yanında bir de sosyolojik [çok bilimsel bir yorum, bunu da atlamamamız lazım] bir olgudur görmemezlikten gelemeyiz ama ne olduğunu da bilelim diyenler bu tutumdalar) şöyle bir tespit yapıyorlar:
“Bu tutumları anti-emperyalizm, demokrasi, aydınlanma, devrimcilik gibi kıstaslara vurun, içinize sindiriyorsanız koşun gidin ittifak yapın; ittifak ne kelime gidin iltihak edin! (...) HDP ise Kürt hareketinin Türkiye soluna attığı oltadır. Oltaya gelecek balıklarla elini güçlendirmeye çalışıyor. Zokayı yutanlar da ittifak yaptıklarını sanıyor!”
Bu, otuz yıllık savaş yapan binlerce insanın öldüğü bir mücadeleye çok objektif olduğunu düşündükleri yerden ‘bilimsel’ açıdan bakıp sosyolojik bir vaka deyince akarsular duran tutumlarının ne kadar egemen bir bakış açısı olduğunu da tartışmayacağım.
Tüm bunları söylerken belki hem Kürt hareketine destek verecek, onların elini güçlendirecek hem de daha geniş bir toplumsal muhalefet alanı yaratabilecek argümanlar gelir tüm bu tespitlerin ardından diye bakıyorsunuz ama şu geliyor;
“Olağanüstü seçim ittifakı, işte bu Türkye’nin aydınlık yüzü dediğimiz kesimlerin iradesi dâhilinde olan bir konudur. CHP’nin bütün kanatlarıyla ulusalcı-Kemalist kesimler ve başta BHH olmak üzere sosyalistler ittifak yapmalı ve 2015 seçimlerine tek liste halinde girmelidirler…”
Burada bitmiyor dahası da var: “Bu seçim sonrasında bu cephenin başarıyla çıkacağı bir seçim sonrasında ittifakın Kürt halkının temsilcilerinin katılım ile de büyümesi güçlü olasılıktır. Bu noktada tereddüt gösterebilecek ulusalcı kesimlere en azından Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı sürecinde izlediği politikaları anımsatalım…”
İşte bu; yani dönüp dolaşıp Kurtuluş Savaşına geliyoruz. Ben kesinlikle eminim, artık bizim ülkede belli bir kesimin “ayna evresi” farklı gelişmiş. Nedir bu Kurtuluş Savaşı, kimlere karşı kimlerle savaşılmış, nedir bu Kürtlere onların emperyalistlerle ittifaklarına karşı ortaya konulan anti-emperyalizm? Nedir yahu nedir?
Sibel Erduman