Sendikalar, işçi sınıfının en temel hak alma, haklarını koruma örgütüdür. Sınıf mücadelesinin içinden doğan, işçilerin ekonomik ve siyasi haklarını genişletmek, bu haklarını korumak ve kalıcı hale getirmek için yükselttiği örgütlenme mücadelesinin ürünüdür.
Sendikaların gücü ve örgütlenme düzeyi, işçi sınıfı açısından siyasal demokrasinin sınırlarını belirler. Sendikalar ne kadar güçlüyse, ne kadar çok işçi, sendikalarda örgütlüyse, siyasal demokrasi aynı ölçüde işçiler lehine işliyor demektir.
"Sosyalizm okulu"
Sendikalar hakları koruma örgütüdür ama aynı zamanda Lenin'in vurguladığı gibi işçiler açısından "sosyalizm okulu"dur. Sendikasız bir işçiyle sendikalı bir işçi arasındaki en önemli fark, birisinin patronların ve devletin baskısı karşısında tek başına oluşu; diğerininse kolektif bir gücün, kitlesel bir örgütlenmenin güvencesine sahip olmasıdır. Bu yüzden, örgütlenmenin gücü sendikalı her işçinin kendine güvenli olmasına neden olur. Patronla tek başına maaş pazarlığı yapmakla, binlerce işçinin örgütünün pazarlığı arasında dev bir siyasi fark vardır. Bu siyasi fark, sendikaların neden sosyalizm okulu olarak algılanması gerektiğini de açıklar. Kuşkusuz sendikalar aynı zamanda bir pazarlık aracıdır ama bu araç, pazarlığı yapanların kolektif gücünün ürünü olduğu için, mülksüz kitlelerin çıkar birliğinin ifadesi olarak, işçi sınıfının sahip olduğu ve başka hiçbir toplumsal kesimin sahip olmadığı kurulu ilişkileri değiştirme yeteneğinin açığa çıktığı ilk platformdur. Tek tek her işçi, toplumsal düzende gedik açma yeteneğine sahip bir sınıfın üyesi olduğunu, çoğu kez sendikal mücadelede, sendika eylemlerinde ve sendika eğitimlerinde görür.
Sendikal birlik
Sendikalar konusunda yaygın bir yanlış, sendikalara parti muamelesi yapan zihniyette yatar. Sendikalar parti değildir. Sendikalar iktidar mücadelesi vermez. Sendikalar devrimin öncü örgütlenmesi değildir. Sendikalar kızıl ya da sarı diye bölünemez. Sendikaların en önemli özelliği, işçi sınıfının tümünün savunma örgütü olmasıdır. Bu örgütlenmenin liderliğinin siyasi görüşleri, sendikalara mesafeli durmanın gerekçesi olamaz. Bu yüzden, sendikalara partiymiş gibi yaklaşmak çok önemli bir hastalıktır. Sorun, söz konusu sendikalar olduğunda, daima işçi sınıfının bütününün birliğini sağlamaktır. İşçi sınıfının bütününün tek bir sendikal birlik altında örgütlenmesini sağlamaktır. Bu yüzden, yine Lenin, öncü işçilerin en gerici liderliklere sahip sendikalarda bile çalışması gerektiğini vurguluyordu.
Ekmek ve siyaset
Bu zorunluluğun basit bir nedeni var: Modern sanayi geliştikçe diğer sınıflar küçülmekte, işçi sınıfı büyümektedir. Sadece emek gücü, karşılığından daha fazla değer üretir ve bu artı değere kapitalistler el koyar. İşçiler her zaman bu haksızlığa karşı çıkabilir, ayaklanabilir. Sendikalar devrimci örgütlenmeler olmasa da, işçi sınıfı zaman zaman eyleminin siyasi genişliğine bağlı olarak, sendika çatısı altında giriştiği bir mücadeleyi hızla devrimcileştirebilir. Küçük bir zam mücadelesi, büyük bir sınıf çatışmasına neden olabilir. Sendikanın pazarlık süreci, sokaklarda, fabrikalarda barikatların kurulduğu kitlesel bir işçi ayaklanmasına evrilebilir. Sendikalı işçiler, haklarını savunurken, ansızın düzeni değiştirmek için bir mücadeleye girişmiş olabilirler. Hem en basit hakları savunurken hem de siyasal bir eyleme girişmişken, işçi sınıfının en önemli silahı her zaman birliği olmaya devam edecek. Sendikalar, işyerlerine dayalı işçi birliğinin ilk zemini olarak bu yüzden çok önemlidir.
İşçi sınıfı büyüyor
Yaşamak için emek gücünü satmak zorunda olan herkes işçidir. İşçi sınıfı kapitalizmin gelişmesine paralel olarak sürekli büyüdü. Bugün dünyada 3,9 milyar çalışanın 2 milyarı, Türkiye’de 32 milyon çalışanın 22 milyonu işçidir.
İşçi sınıfı kapitalizmin gelişmesine paralel olarak sürekli büyümektedir. İşçiliği kişinin sermaye ile olan ilişkisi belirler, madenci de, öğretmen de, sağlıkçı da işçidir. Marx’ın öngörüleri doğru çıktı, işçi sınıfı 150 yıldır çok büyüdü. Bugün Çin’de çalışan nüfusun yüzde 50’den fazlası, 500 milyonu işçi, Arjantin’de çalışan nüfusun yüzde 91’i, Brezilya’da yüzde 85’i, Şili’de yüzde 89’u, Türkiye’de yüzde 69’u işçi. Artık bugün tüm dünyada nüfusun büyük bölümü kentlerde yaşıyor ve işçilerden oluşuyor.
İşçi sınıfının her hangi bir seçimde her hangi bir partiye oy vermesi onun devrimci özelliklerini ortadan kaldırmaz. İçinde bulunduğumuz dönemde her küçük direnişi büyütmek, direnişleri öne çıkartmak, direnişlerle dayanışmak çok önemlidir. Her direniş, işçi hareketinin bir birikimi olarak görülmelidir.
İşçileri devrimci özne olarak görmeyenler, kurtarma, bilinçlendirme, adına davranma, aydınlatma gibi sonu her zaman karamsarlıkla biten yöntemler önerirler. “Kitleler adına silahlı eylem yaparak o kitleleri kurtarma eğilimi” ile “kitlelerden oy isteyerek, parlamentoda çoğunluk sağlayarak kitleleri kurtarma eğilimi” arasında esasa dair hiçbir fark yoktur. Bu eğilimler, işçi sınıfını kurtarılması gereken bir kesim olarak görmekten daha farklı bir siyasi mücadele zemini sunmaz. Sosyalizm, kitlelerin devrimci enerjisinin, işçilerin kendi eyleminin ürünü olacaktır. İşçi sınıfının bu mücadeledeki en önemli araçlarından birisi sendikalardır.
Bir kez daha altını çizmek gerekir ki, sendika, kelime kökeni olarak “hakkını korumak isteyenlerin bir araya geldiği yer” anlamına gelir. Emekçilerin sendikalarda bir araya gelmeleri, daha iyi koşullarda, insanca çalışma ve yaşama taleplerine dayanmıştır. Ancak tarihsel süreç içinde sendikaların eylemleri sadece ekonomik ve sosyal çıkarlar için mücadeleyle sınırlı kalmamış, emekçilerin mesleki, sosyal ve demokratik hakları için mücadele veren örgütler haline gelmişlerdir. İçinde yaşadığımız kapitalist toplumda, işçi ve emekçilerin yaşama ve çalışma koşullarını zorlaştıran tüm nedenlere karşı mücadele, sendikal örgütlenmenin ve mücadelenin temelini, özünü oluşturmaktadır.
Sendikalar üyeleri için aynı zamanda bir okuldur. Bu okul, işyerinde en küçük hak arama eyleminden, geniş kitle eylemlerine kadar uzanır. İşçilerin, emekçilerin sınıf bilincini geliştirmesi, mücadele yeteneğini yükseltmesi için en önemli araçların başında sendikalar gelir.