Proletarya sözcüğü, Latincede en alt sınıftakileri tanımlamak için kullanılan proletarius sözcüğünden gelmektedir. Proletariusun kökeni ise gene Latincede döl anlamına gelen proles sözcüğüdür. Sözcüğün bu kökenden gelmesinin sebebi en eski sınıflı toplumlarda proletariusun kendi oğulları dışında herhangi bir "zenginliği" bulunmayan sınıfın mensupları olarak tanımlanmasıdır. Proletarius, alt sınıflardan bahsetmek için kullanılan aşağılayıcı bir sözcükken, dünyayı değiştirebilecek olan tek sınıf olarak proletarya Karl Marx'ın teorisinin kalbine yerleşmiştir.
Marksizmde proletarya, üretim araçlarına sahip olmayan sınıf olarak tanımlanmıştır. Kapitalizm altında bu sınıf, kapitalist toplumdaki tüm zenginliğin yaratıcısı olan işçi sınıfıdır. Proletaryanın artık sahip olduğu varlık oğulları değildir, elindeki tek para eden şey satarak geçimini sağlayamaya çalıştığı emek gücüdür.
Marx’a göre kapitalizm altında sınıf çelişkileri netleşmiş ve birbirine karşı iki sınıf doğmuştur: Burjuvazi ve proletarya. Bunun sebebi burjuvazinin egemen sınıf olduğu kapitalist toplumda, bu sınıfın varlığının bizzat sömürülen sınıf olan proletaryaya dayanmasıdır. Proletarya, yaşam koşullarını yeniden üretebilmek yani karnını doyurabilmek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için emeğini satmakta ve burjuvazi üretimi yapan bu sınıfın ürettiği değerin bir kısmına el koyarak kâr edebilmekte yani sermaye birikimini genişletmektedir. Bu sınıfın üretim içinde tuttuğu bu hayati konum onun hem burjuvaziyi yıkabilecek olan hem de kendisiyle beraber tüm toplumu özgürleştirebilecek olan tek sınıf olmasını beraberinde getirmektedir.
Proletarya kavramının sınırları pek çok solcu veya burjuva teorisyen tarafından daraltılmaya çalışılmaktadır. Proletarya kol işçileri ile sınırlandırılarak ücretli işçi olmasına rağmen hizmet sektöründe çalışanların pek çoğu bu tanımın dışında itilmeye çalışılarak proletaryanın küçüldüğü iddia edilmektedir.
Oysa proletarya bugün Marx’ın yaşadığı dönemdekinden kat be kat büyüktür. Üretim üzerinde denetimi olmayan ve emeklerini satmak zorunda olan geniş yığınlar proletaryanın bir parçasıdır ve proletarya genişlemeye devam etmektedir. İşte tam da bu yüzden yarının sınıfsız toplumunun anahtarı proletaryanın elinde bulunmaktadır.