(Marksist sözlük) Ö- Özgürlük

22.01.2019 - 08:17

“Özgürlük her zaman sadece farklı düşünenlerindir” diyor devrimci Marksist Rosa Luxemburg. Oysa sosyalizm ile özgürlüğün birbirinden farklı olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Oysa özgürlük, sosyalizmin eşitlikten daha az ulaşmak istediği bir hedef değildir. Hatta denebilir ki sosyalizm tüm insanlığı özgürleştirmenin yegane yoludur.

Aydınlanma’nın temel kavramlarından bir tanesi “özgürleşme” veya “kurtuluş” olarak çevirilen  emancipation kavramı idi. Özgürleşme kavramı genel Aydınlama düşüncesi içinde “dinden özgürleşmek” olarak algılanıyordu, bu bir açıdan doğaldı çünkü o güne kadar feodal düzen içindeki egemen sınıf kendi hegemonyasını asıl olarak ruhban sınıfı üzerinden üretmişti. Ortaçağda geniş kitleler aristokrasinin, derebeylerin ve engizisyon adı verilen dinî kuralların altında korkunç şekilde ezilmişlerdi. Ticarî burjuvazinin gelişmeye başlaması ile birlikte, dönemin ideolojik mücadelesinde baskın olarak öne çıkan ve kendisine yeni “evrensel” ahlak kuralları oluşturan liberalizm, “bireyin özgürlüğü”nden bahsederek aslında “burjuva bireyin özgürlüğünü” savunsa da özgürlük bayrağını bir süre elinde tutmayı başardı. Özgürlük, kendi “evrensel” ilkelerine uyanların özgürlüğü ile en temelde ise insanın insanı sömürmesinin temel aracı olan “özel mülkiyet özgürlüğü” ile sınırlandı.

Marx, özgürleşme düşüncesini maddi ve sınıfsal temellere oturttu. Mücadele içindeki sınıflar arasındaki çelişkinin işçi sınıfı lehine çözümü, yani kapitalist sistemde emeğini satmanın bir zorunluluk olmaktan bizzat işçi sınıfının kendi elleriyle çıkartılması gerçek özgürlüğü sağlayabilirdi.

Marx’a göre insan kendini gerçekleştirebilme potansiyelini hayata geçirebiliyorsa özgür olacaktır. Bunun için ise çok temel bir şeye ihtiyacı vardır: Boş zaman.

Karınlarını doyurmak zorunda olan işçilerin her geçen gün daha fazla çalışmaya zorlandığı kapitalizmde “boş zaman” ancak işçinin kendini yeniden üretim zamanıyla kısıtlıdır, insanlığa kendini gerçekleştirme potansiyelini tanıyacak olan boş zaman insan doğasına değil ama kapitalizmin işleyişine aykırıdır. Özgür olabilmek için sınıfların ve kâr için üretimin ortadan kalkması gerekir. Sınıflar ortadan kalktığı zaman özgürlüğün önündeki en büyük mekanizma olan devlete de gerek kalmayacaktır. Öyle ki sınıfların tamamen ortadan kalktığı komünizm Marx için “özgürlüğün krallığı”dır.

Özgürlük ile sosyalizm arasına duvarlar çekmeye çalışanlar genellikle Rusya’daki “deneyimi” örnek gösterirler. İşçi sınıfının özgürlüğü kendi elleriyle kazandığı 1917 Ekim Devrimi ile 1930’ların bürokratikleşmiş, Stalinist Rusya’sı arasında bir süreklilik görürler. Stalinizm, Rusya’da iktidarı ele geçirdikten sonra bütün özgürlükleri baskıladı. İşçilerin, ulusların, kadınların, eşcinsellerin, gerçek sosyalistlerin özgürlüğünü kanla bastırdı çünkü kendisini egemen sınıf olarak örgütlemiş bürokrasiyi temsil ediyordu.

Aşağıdan sosyalizm geleneğine yaslananlar ise tüm ezilenlerin özgürlüğünü savunmak üzere harekete geçtiler ve geçmeye devam edecekler. Özgürlük ancak ve ancak sömürüye yaslanmayan bir zeminde, kitlelerin kendi kendini denetlediği ve üretimin planlı olduğu bir toplumda gerçekleşebilir. İşçi sınıfı, tüm ezilenlerin desteğiyle “özgürlüğün krallığı”nı kurabilir.

 



Bültene kayıt ol