Eğitim Sen üyesi öğretmenlere, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu sorduk. İşte verdikleri yanıtlar:
Kabul etmiyoruz
MEB’in “düzensiz” olarak yaptığı Milli Eğitim Şura’sında görüşülen Öğretmenlik Meslek Kanunu meclise geldi. Bu kanun teklifi öğretmenleri aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere kariyer basamaklarına ayırmayı hedefliyor.
10 senesini doldurmuş ve sınavlarda başarılı olmuş öğretmen uzman öğretmen unvanını alacak. Uzman Öğretmenlikte 10 senesini doldurmuş öğretmen ise tekrar sınava girip başarılı olması halinde başöğretmen unvanını alabilecek.
MEB’in bu yasa teklifi, öğretmenlerin bilgisi dışında, onlara danışılmadan, görüşleri ve önerileri alınmadan, kapalı kapılar ardında hazırlanmış bir yasa teklifidir. Kapsayıcı ve demokratik olmaktan çok uzaktır.
Bu sınavlar ve unvanlar öğretmenler arasındaki mesleki dayanışmayı ortadan kaldıracak, çalışma barışını bozacak uygulamalardır. Bu yasayla öğretmenlik mesleğinin saygınlığı, öğrenci ve veli değerlendirmeleriyle polemiğe açılacak ve itibarsız hale getirilecektir. Aynı işi yapan öğretmenler arasında hiyerarşi yaratarak, farklı ücretlendirme politikasıyla eşit işe eşir ücret ülkesi hiçe sayılacaktır.
Öğretmenlik mesleğiyle ilgili çıkarılacak yasa, öğretmenlerin temel haklarını, taleplerini güvence altına alan bir içeriğe sahip olmalıdır.
Eğitim emekçilerine ve tüm eğitim bileşenlerine danışılmadan düzenlenen, öğretmenleri bölen, öğretmen odalarını huzursuz eden, mesleklerini itibarsızlaştıran bu yasayı kabul etmiyoruz.
Ebru
---
Bu bir reform değil
Taslağa bakıldığında en çok tartışılan iki maddeden biri sözleşmeli ve kadrolu öğretmen ayrımının kaldırılacağı belirtilmiş. Ancak sözleşmeli öğretmen istihdamı uygulamasına son verileceği belirtilmemiştir. Biz yıllarca sözleşmeli-kadrolu ayırımına karşı çıktık. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının kaldırılıp tüm öğretmenlerin kadroya geçirilmesini savunduk. Zaten Eğitim Sen de yaptığı açıklamada “Bu ifadeden sözleşmeli öğretmen istihdamının devam edeceği anlaşılmaktadır” dedi. Dolayısıyla iş güvenliğinin olmadığı sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik tamamen kaldırılmalıdır.
İkinci madde ise öğretmenlikte kariyer basamaklarına göre ücretlerde iyileştirme yapılması. Bir taraftan sözleşmeli-kadrolu ayırımını kaldırdık derlerken diğer tarafta ise uzman-başöğretmen ayırımını yaptılar. Kariyer sınavı her şeyden önce, çalışma barışını bozan, öğretmenler arasındaki mesleki dayanışmayı ortadan kaldıran, eğitim emekçileri arasındaki rekabeti arttırarak, aralarındaki güven ilişkisini zedeleyecek özellikler içermektedir. Ayrıca öğretmenler arasında hiyerarşi yaratmak, aynı işi yapan öğretmenlere farklı ücret politikası uygulamak, ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesine de aykırıdır. Ayrıca bu düzenleme yüksek lisans ya da doktora yapan öğretmenleri öğretmenlik kariyer sınavından muaf tutarak da yüksek lisans ve doktora diploması veren özel üniversitelere para akıtılmasının önünü açıyor. Daha şimdiden birçok öğretmen yüksek lisans yapacak özel üniversite arayışı içine girdi.
Biz öğretmenler kamu hizmeti veriyoruz. Bu nedenle eğitim alanındaki düzenlemeler, kâr amacı güdülmeden yapılmalıdır. Çalışma ve yaşam koşullarına yapılan iyileştirme tüm eğitim bileşenlerine yapılmalıdır. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun diğer maddelerinde de tartışmaya açık bir dizi şey var. Öğretmenlerin lehine düzenlemeler yapılmak isteniyorsa, bu kanunların hazırlanmasında siyasi partiler değil öğretmenlerin kendi örgütleri, sendikaları olmalı. Ancak o zaman bir reformdan bahsedebiliriz.
Berna
---
Bütün paydaşlarla birlikte hazırlanmalı
Öğretmenlik Meslek Kanunu adıyla meclise sunulan tasarı özü itibarı ile yeni bir içeriğe sahip olmamasının yanı sıra daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kariyer basamaklarında yükselme sisteminin yeniden yürürlüğe konulmasıdır.
24 Haziran 2018 öncesi seçim vaadi olarak sunulan 3600 ek gösterge sadece 1. Derece olan memurlara verilmekte ve yine bir seçim vaadi kılıfındadır.
Son dönemde “sözleşmeli öğretmenliği kaldırıyoruz” söyleminin gerçeğe dönüşmeyeceği anlaşılmakta, öğretmenler arasındaki ayrıştırma türleri kaldırılmamakta, özel okullarda çalışan öğretmenlerle ilgili bir madde bulunmamaktadır.
Adaylık kaldırma sınavı yerine bu sürecin bir komisyon üzerinden gerçekleştirileceği önerisi ise, her yıl KPSS’de derece yapmasına rağmen mülakat-torpil komisyonlarında atanma hakları ellerinden çalınan öğretmen adaylarını hatırlatmaktadır.
Öğretmenlikle ilgili ciddi bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu bariz bir gerçektir. Ancak, böylesi hayati bir kanunun kapalı kapılar ardında sarı sendikalarla hayata geçirilemeyeceği de aşikardır. Yapılması gereken ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” doğrultusunda bir düzenlemenin, eğitim alanındaki bütün paydaşlarla birlikte hayata geçirilmesidir.
Ferhat
---
Kapalı kapılar ardından gelen kanun
Öğretmenlik Meslek Kanunu” düzenlemesi gündeme geldiği ilk günden itibaren tartışılmakta. Bu konudaki hazırlıklar, bugüne kadar geçen kısa sürede yürütülen tartışmalar ve ağırlıklı olarak iktidara yakın sendika, dernek ve çevrelerin talep ve önerileri doğrultusunda yapılmıştır. “Öğretmenlik Meslek Kanunu” gibi önemli bir düzenleme kapalı kapılar ardında, kanunun muhatabı olan öğretmenlerin ve sendikaların iradesi dışında, onların görüşleri, önerileri, hakları ve talepleri dikkate almadan hazırlanmıştır. “Ben uygun gördüm” oldu mantığı her konuda olduğu gibi bu konuda da sürecin muhataplarına inmeden eğitim emekçilerine reva görülen bir mantık. Bu kanun, emekçilere muazzam kazanımlar sunacakmış gibi ballandıra ballandıra anlatılıyor ancak kanunun içeriğinde neoliberal politikaların işçi sınıfı bölmek için geliştirdiği açık olan, sınıfı birden fazla ayrışmaya sürükleyecek sözde düzenlemelerden başka bir şey yok.
Aynı işi yapan emekçiler kendi içerisinde birden fazla statüde konumlandırılıyor, uzman öğretmen, baş öğretmen, sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen vb gibi. Maaşına zam istiyorsan sınava girmelisin. Bu kanun, aynı işi yapan öğretmenler arasında hiyerarşi yaratmanın peşinde. Farklı ücret politikası uygulamak ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesine temelden aykırıdır ve bunun kabul edilebilirliği yoktur. Ayrıca öğretmenlik mesleğinin ve öğretmenin saygınlığı, öğrenci ve velilerin farklı değerlendirmeleriyle polemiğe açılacak, öğretmenlik mesleği daha da itibarsız hale getirilmiş olacaktır. Yandaş sendikanın dilinden düşürmediği konu tam da budur. Meslek kanununun hazırlık süreci ve gündeme getiriliş biçimi, içeriğinden bağımsız olarak son derece antidemokratiktir. Öğretmenlere dayatılan bu tarz suni gündemler eğitim emekçilerinin en temel sorunu olan geçim sıkıntısı, yoksullaşma sorununu göz ardı etmek üzerine kurulu. Yoksulluk sınırı 13 bin lirayı geçti, eğitim emekçileri yoksulluk sınırının altında maaş almaya devam ediyor. Temel sorunlar zamlar, hayat pahalılığı giderek derinleşen ekonomik krizdir.
Şafak
(Sosyalist İşçi)