CHP’den milliyetçi bir geri adım

CHP’nin İmralı görüşmelerine katılmamasının iki nedeni var: birisi tarihi kökleri olan nobranlık ve cesaretsizlik diğeri milliyetçilik.

Yeni çözüm sürecinde mecliste kurulan komisyon İmralı’ya gitme ve Abdullah Öcalan’la görüşme kararı aldı. Son dönemde, özellikle İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından etkin bir faaliyet içinde olan, meclis çözüm süreci komisyonuna katılan ve böylece iktidarın muhalefette yer alan CHP ve HDP’nin arasında örmek istediği duvarların inşa edilmesine izin vermeyerek önemli bir sınavdan geçen Özgür Özel büyük bir hata yaptı. CHP’nin İmralı’ya giden komisyon delegasyonu arasında yer almayacağını açıkladı. Kararın alınacağı oylamada gizli oy kullanılıyor diye oylamayı terk etti. 

Sorunun şeffaflık arzusu olmadığı ortada.

Eğer temel sorun şeffaflık olsaydı CHP ve Özgür Özel’in komisyonun gizli oturum yapmasına da karşı çıkması gerekirdi. MİT ve Genelkurmay yetkililerinin komisyonu bilgilendirdiği toplantılar kapalı ve tutanaklar 10 yıl boyunca gizli kalacak.

Otoriter şok dalgalarının etkisi

CHP’nin İmralı görüşmelerine katılmamasının iki nedeni var: birisi tarihi kökleri olan nobranlık ve cesaretsizlik diğeri milliyetçilik.

Fakat CHP’nin yarattığı sorunlardan ve neden İmralı’ya gidilmemesini savunduğunu tartışmadan önce iktidarın politik atmosferi boğan otoriter şok dalgalarına bakmak zorundayız.

Kim Erdoğan’ın karşısında güçlü bir aday ise yargı yoluyla bertaraf ediliyor. Onlarca CHP üyesi tutuklu, yüzlercesi hakkında iddianame hazırlandı, CHP İstanbul yönetimine kayyım atandı, Özel’in genel başkan seçildiği kongre hükümsüz ilan edilmek üzereydi.

Sadece CHP’liler değil, bir dizi alanda otoriterleşmenin tahakküm kurmayı amaçlayan uygulamalarıyla yüz yüzeyiz. 

LGBTİ+’lar hedefte.

Aile Yılı tartışmaları kadınların da hedeflendiğini gösteriyor.

Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Figen Yüksekdağ gibi bir çok siyasetçi, gazeteci ya da belediye başkanı üst mahkemelerin, AYM’nin veya AİHM’in verdiği beraat kararlarına rağmen içeride tutuluyor.

İktidarın, “ben yaptım oldu”culuk olarak adlandırabileceğimiz bu tutumu, çözüm süreci gibi tarihi önemde bir gelişmenin etrafında şüphe bulutlarının toplanmasına neden oluyor. 

Üstelik, iktidar, elinden gelse süreci nadasa yatıracakken ve hemen hiçbir somut adım atmamışken çözüm sürecine kökten karşı çıkmadığı sürece muhalefeti eleştirmek çok doğru değil. Tüm süreç çok farklı bir kulvarda farklı bir şekilde ilerleyebilir. Dozu her defasında artan otoriterleşmeye eşlik eden bir çözüm süreci iktidarın şimdilik sadece terörden arındırılmış bir alan yaratma arzusundan ibaretmiş gibi göründüğünde CHP’nin su kaçırmasına çok şaşırmamak gerekiyor.

“Oyun”un dışına düşmek

Zira CHP çok uzun süredir milliyetçi bir çılgınlık içinde. Son yıllarda bu çılgınlık daha makul bir politik çerçeveye yerini bırakıyor ama CHP’nin hem tabanı hem de kadroları İslam ve Arap düşmanlığıyla şekillenirken cumhuriyetin kuruluşundan devraldıkları nobranlıkları politik doğrular olarak savunuyorlar.

Kürt meselesine bakışlarını belirleyen de bu nobranlık.

Öcalan bu nobranlığın üzerinden en aşırı yoğunlaştığı özne. Bu yüzden, komisyonunda yer aldıkları yeni çözüm sürecinin İmralı’ya gitmesinin tarihi önemini göremeyecek kadar öfkeliler. Artık iktidarla Kürtler arasında bir top çevirme olarak tanımlayamayacak gelişmeleri hiç kimse. 

Artık oyun oynuyorlar diye dalga geçemeyecekler. Yeni sürecin başından beri Öcalan’ı muhatap almayan iktidarın, Bahçeli’nin AKP’yi artık sorumluluk almaya zorlaması nedeniyle bir yılı aşkın süredir ilerleyen dinamik süreçte en sonunda muhataptan resmen bahsedilmesiyle artık yeni bir aşamaya geçildi.

Erdoğan’ın Güney Afrika yolculuğu dönüşünde sorulan soruya İmralı’ya komisyon heyetinin gitmesinin “sürecin önünü açacağını” söylemesi çok önemli. Nitekim, heyet İmralı’ya gitti ve süreç açısından bir başka tarihi viraj daha alındı.

CHP’lilerin düşündüğü gibi İmralı görüşmesiyle dünyanın sonu gelmedi. TBMM görüşme hakkında yaptığı açıklamada “Görüşme neticesinde; toplumsal bütünleşme, kardeşliğin pekiştirilmesi ve bölgesel perspektife yönelik sürecin pozitif ilerletilmesi açısından olumlu sonuçlar alınmıştır.” dedi.

CHP, AKP-MHP iktidar ittifakının fersah fersah gerisinde kaldı.

Çünkü, İmamoğlu’nun tutuklanmasına ne kadar cesurca karşı çıksa da Kürt meselesinin çözülme ihtimalinden duyulan Kemalist korkular CHP’yi oyun dışına itti. CHP, kendi vekillerinden Sezgi Tanrıkulu Dersi katliamı nedeniyle özür dilediğinde CHP’liler Tanrıkulu’na çok ağır sözlerle saldırmışlardı. İmralı’ya gidilmemesi yönündeki karar, CHP’deki bu damarın ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. 

Milliyetçi kibir ve şovenizmin çeşitli yansımaları CHP’nin Kürtlere sürekli olarak garanti bir destek kitlesi olarak bakarken Kürtlerin sorunlarına yönelik tepeden bir yaklaşıma neden oluyor. 2023’te “6’lı Masa”da Kürt oyları olmadan hiçbir seçim kazanmaları mümkün değilken HDP’nin bu masaya dahil edilmemesi örneklerden birisi.

Kürtler bağımsız başlı başına bir siyasi özne

CHP, başında çok büyük dertle olmasından yola çıkarak bir halkın topyekûn sahip olduğu dertleri görmezden geldi. Çözüm sürecinde tarihi bir virajın alınmakta olduğunu göremediler. Özel’in İmralı heyetinde değiliz ama komisyonda varız demesi çok geç kalmış bir hamle. 

Yeni çözüm sürecinin bir mücadelenin müzakere masasında sürdüğü anlamına geldiğini kavrayamayan, milliyetçi paranoya nedeniyle Kürt halkının haklı kaygılarına mesafeli olan CHP liderliği sürece mesafeli olan kitlelerin eline büyük bir şüphe kozu vermiş durumda. 

Bu şüphe çözüm konusunda bir direnç yaratıyor. 

Bu direnci ise devletin kurucusu olmakla övünerek cumhuriyet tarihinde tanık olunan tüm musibetleri sahiplenen ve demokratlığı devletin baskısı kendi üzerinde yoğunlaşınca hatırlayan, yüzleşme yeteneği sergileyemeyenler değil, yeni çözüm sürecinin Kürt halkının en temel taleplerinin kazanılacağı ve her düzeyde garanti altına alınacağı, barışın kaybedeniz olmaz diyen ve batıda her mücadele alanında savunanların kitlesel hareketi geriletecek. 

Süreç şimdi en önemli kavşağında.

İşler şimdi 13 aydır olmadığı kadar ciddi bir seviyeye sıçradı.

Şimdi müzakere de mücadele de “süreci “terörsüz Türkiye” olarak kodlayanlarla “halkların eşit koşullarda kardeşliği” olarak kodlayan arasında sürecek.

CHP hesaplaşamadığı gelenekleri nedeniyle bunu başaramadı. 

Hem otoriter şok dalgalarına direnmek hem de barışı savunmak mümkün.

son yazıları

Sudan halkıyla dayanışmaya
Çözüm süreci dolu dizgin
Siyonizme karşı ateşkesin yanındayız

ilginizi çekebilir

kapak_123126
Temel Conta fabrikası kadın direnişçilerinden dayanışma çağrısı
unnamed
Kadın işçilerin mücadelesinden güncel bir deneyim
fethiyede-kadinlar-25-kasim-icin-meydana-indi-katillerden-hesabi-kadinlar-soracak-2
Erkek hukukun sessizliğine karşı dijital şiddeti aşan feminist mücadele