Search
Close this search box.

Almanya seçimleri: Faşizm kapıda mı?

Atilla Dirim’e sorduk.

lmanya’da 23 Şubat’ta federal seçimler yapılacak. Anketler neyi gösteriyor?

Almanya’da 2021 yılında yapılan federal seçimlerden sonra Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SDP), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) tarafından kurulan bir koalisyon işbaşına gelmişti. 16 Aralık 2024’te Şansölye Olaf Scholz’un (SDP) güvenoyu alamaması üzerine bu hükümet düştü ve 23 Şubat’ta federal seçimlerin yapılması kararlaştırıldı. Yapılan son seçim anketlerine göre CDU/CSU yüzde 32, AfD yüzde 21, SPD yüzde 14, Yeşiller yüzde 14, die Linke yüzde 6 oy alacak gibi görünüyor. FDP yüzde 4 ve BSW yüzde 4,5 ile seçim barajının altında kalıyor.

Almanya’nın gündeminde AfD var. Ana akım partiler, AfD ile koalisyon kurmayacaklarını ilan ettiler. Neden?

AfD, ilk kurulduğu yıllarda Avrupa Birliği’ne eleştirel yaklaşan ve Almanya’nın Euro bölgesinden çıkmasını isteyen, akademisyenler tarafından kurulduğu için “Profesörler Partisi” olarak anılan bir partiydi. Parti, 2008 krizinin dünyayı etkisi altına almaya başlamasından sonra, 2013 yılında kurulmuştu ve giderek otoriterleşerek sağa kayan bir çizgi izlemeye başladı. Özellikle göçmen karşıtlığıyla öne çıktı ama sadece göçmenlere değil feministlere, LGBTİ+’lara, çevrecilere, aslında daha güzel bir dünya için mücadele eden her şeye karşı. Partide 2015 yılında kurulan “der Flügel” (Kanat) hizbi ise neredeyse tümüyle Neonazilerden oluşuyordu. Tepkiler sonucunda bu hizbin dağıtıldığı ilan edildi ama buna kimse inanmıyor. Hizibin lideri ve açık kimlikli bir Nazi olan Björn Höcke, şu anda partinin perde arkasındaki lideri konumunda. Demokratik değerlere neredeyse tümüyle karşı çıkan duruşu nedeniyle, diğer ana akım partiler AfD ile koalisyon kurmayacaklarını söylediler. Son olarak CDU lideri Merz de bunu teyit etti, ancak bu söze ne kadar güven duyulacağı tartışmalı. Benzer bir durum Avusturya’da da yaşanmıştı.

Avusturya’da yaşanan neydi?

Şu anda Avusturya’da en güçlü parti, son seçimlerde yüzde 29,2 oy alan Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ). Bu parti Almanya’daki AfD’nin muadili ve faşist bir parti olduğu kabul ediliyor. Yüzde 26,5 oy oranıyla ikinci parti olan sağ-muhafazakâr Avusturya Halk Partisi (ÖVP), seçim kampanyası boyunca FPÖ’nün aşırı sağcı bir parti olduğunu ve bu partiyle koalisyon görüşmeleri yapmayacağını söylemişti. Ancak seçimin ardından bu söz unutuldu ve iki parti arasında iki ay boyunca müzakereler yapıldı. Neyse ki müzakereler başarısızlıkla sonuçlandı ve FPÖ lideri Kickl, hükümeti kurma görevini iade etti. Şimdi Avusturya’da büyük bir politik belirsizlik var ama FPÖ’nin oylarını giderek artırdığı bir gerçek.

Aşırı sağcı/ faşist partiler sadece Almanya ve Avusturya’da değil, başka ülkelerde de giderek güçleniyor. Bunlara örnek verebilir misin?

Elbette, gerçekten de 2008’de başlayan ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte Avrupa’nın birçok ülkesinde aşırı sağcı/faşist partiler iktidara geldi, ya da iktidar ortağı oldu. İtalya’da Giorgia Meloni liderliğindeki Fratelli d’Italia (İtalya’nın Kardeşleri), 2022 genel seçimlerinden bu yana iktidarda. Faşist bir lider olan Meloni, Lega (Matteo Salvini liderliğinde) ve Forza Italia gibi diğer sağcı partilerle destekleniyor. Hollanda’da 2023’te Geert Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV) en büyük parti oldu ve koalisyon hükümetinde yer alıyor. Hükümet, diğer sağcı ve merkez sağ partilerle (VVD, NSC, BBB) birlikte yönetiliyor. Macaristan, İsveç, Finlandiya, Hırvatistan, Slovenya, Çekya gibi ülkelerde de hükümetlerde aşırı sağcı partiler var ya da bu partiler tarafından destekleniyorlar. Elbette Rusya’yı da unutmamak lazım.

Şu anda AfD, FPÖ ve diğer partiler, klasik faşist partilerin özelliklerini taşımakla birlikte, örneğin SA’lara benzer paramiliter örgütlere sahip değiller. Böyle bir tehdit var mı? Sence bu partiler bu tür yapıları harekete geçirebilir mi? Ya da, Avrupa’da faşizm çanları çalıyor mu?

ABD Başkan Yardımcısı J. D. Vance ile ABD Verimlilik Bakanı Elon Musk, AfD’ye açıktan destek veriyorlar. Geçtiğimiz günlerde Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşan Vance, Avrupa’ya yönelik en büyük tehdidin dışarıdan değil, içeriden geldiğini söyledi. Vance, Avrupa’nın, özellikle Almanya’nın, demokrasi ve ifade özgürlüğü ile ilgili sorunlar yaşadığını, bu konuda “kendi seçmeninden korktuğunu” ileri sürdü. Burada kastettiği elbette AfD idi. Dünyanın en zengin insanlarından, Almanya’da da dev yatırımları bulunan büyük kapitalist Elon Musk ise AfD’ye açıkça destek vermek bir yana dursun, faşist partiyi tek çözüm olarak sunuyor. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’a “antidemokratik bir zorba”, Şansölye Olaf Schulz’a ise “aptal” diye hakaret eden Musk, günlerden bu yana sahibi olduğu sosyal medya platformu “X”te AfD’nin “Almanya’nın son umudu” olduğunu anlatıp duruyor.

Dünyanın en güçlü kapitalist devletinin temsilcilerinin AfD’yi desteklemesi boşuna değil, çünkü AfD esasen işçi düşmanı programıyla büyük burjuvazinin politik ajandasının sözcülüğünü yapıyor. AfD, memnuniyetsiz kitleleri saflarına katmak için göçmenleri, LGBTİ+’ları, iklim aktivistlerini hedef gösterirken, bir yandan da programına sendikaları zayıflatmayı, asgari ücreti ve toplu sözleşmeleri kaldırmayı alıyor.

Büyük burjuvazi için açık faşist diktatörlük her zaman tercih edilen bir yönetim biçimi değil, çünkü en akıl dışı komplo teorileri ve işçi sınıfının ve ezilenlerin mücadele edilen kesimlerine karşı anlatılan yalanlarla gözü dönmüş birer caniye dönüştürülen faşist güruhları beslemek ve hatta kontrol etmek hem masraflı hem de kolay bir şey değil. SA örneğinde olduğu gibi faşistlerin öfkesi büyük burjuvazi için bile bir tehdit haline gelebilir. Ancak krizin daha da derinleşmesi, beraberinde memnuniyetsiz kitlelerin öfkesi sisteme de yönelebileceğinden, sokaklarda sosyalist, feminist, LGBTİ+, göçmen avına çıkan paramiliter çetelerin boy göstermesi imkânsız bir şey değil. Nitekim “Saxonian Seperatist” adlı paramiliter çeteye düzenlenen operasyonda, üyelerin hepsinin aynı zamanda AfD üyesi olduğu daha 2024 yılında ortaya çıktı.

Avrupa’da faşist rüzgârlar güçlü bir şekilde esiyor, ancak özellikle Almanya’da milyonlarca insanın ülkenin her yerinde devasa antifaşist gösteriler düzenlemesi umut veriyor. AfD ve FPÖ krizin derinleşeceğini öngörerek toplumsal kutuplaşmayı da derinleştirmeye çalışıyor. Sol güçler, bu kutuplaşmada taraf olmalı ve en büyük antifaşist cepheyi inşa etmekte geç kalmamalı. Sol ancak kapitalist sistemle mücadele eden ve iktidardakilerin korktuğu bir güç olarak algılanırsa kutuplaşmadan faydalanabilir ve kitleleri arkasında toplayabilir. Sisteme karşı cesur bir mücadele yürütmek gerekir, çünkü kapitalizm hüküm sürdükçe ve insanlığı derin krizlere sürükledikçe, faşizm kirli başını kaldırmaya devam edecektir.

(Sosyalist İşçi)

son yazıları

Öğrenci ve kitle hareketi içerisindeki faşizmin önlenebilir yükselişi
Demokrasi Gaspına Karşı Kitlesel Muhalefet | Perspektifler #2
Devlet, asker, polis: Bunlar kimin için var?

ilginizi çekebilir

istanbul-da-boykot-yuruyus-miting-gunu
Öğrenci ve kitle hareketi içerisindeki faşizmin önlenebilir yükselişi
senol pers 2 thumb
Demokrasi Gaspına Karşı Kitlesel Muhalefet | Perspektifler #2
JDJadjlj
Devlet, asker, polis: Bunlar kimin için var?